8. Hukuk Dairesi 2011/1321 E. , 2011/6353 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal rejiminden alacak
... ile ... aralarındaki mal rejiminden alacak davasının karar verilmesine yer olmadığına dair ... Aile Mahkemesinden verilen 16.06.2010 gün ve 633/486 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen 101 ada 206 parselde kayıtlı arsa ile 2012 ada 10 parseldeki 1 katlı bina ve arsada yasal edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca tarafların eşit hakka sahip olduklarından fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak koşuluyla vekil edenine isabet eden 7000,00 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, tarafların Alman Mannheim Mahkemesinin kararı ile boşandıklarını, ne var ki tenfiz edilmediğinden hukuki sonuç doğurmayacağını, ayrıca anılan boşanma kararının 16.09.2003 tarihinde kesinleştiğinden 1 yıllık zamanaşımı süresinin de geçtiğini, kaldı ki dava konusu taşınmazların boşanma davasının açıldığı tarihten sonra edinildiğinden, davacı eşin herhangi bir hakkının da bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Alman Mahkemesi tarafından verilen boşanma kararı tanınmadıkça veya tenfiz edilmedikçe hükme dayanak yapılamayacağı, tarafların halen evli oldukları, dolayısıyla mal rejimi sona ermediği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, 08.07.1991 tarihinde evlenmiş, Mannheim Sulh (Aile) Hukuk Mahkemesinin 16.09.2003 tarihinde kesinleşen 7 B F 167/02 nolu kararı ile boşanmışlardır.
Dosya içerisinde bulunan taraflara ait nüfus aile kayıt tablosuna göre, davacı ... 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20.maddesi uyarınca 02.07.2003 gün ve 2003/1 sayılı karar ile (İçişleri Bakanlığı veya Bakanlar Kurulu kararı olabilir) izinle 29.03.2004 tarihinde Türk Vatandaşlığını kaybetmiştir. Davalı ... ise, aynı biçimde İçişleri Bakanlığının 08.03.2007 gün ve 2007/05 sayılı kararıyla ve izinle 11.07.2007 tarihinde Türk Vatandaşlığını kaybetmiştir. Her iki tarafın açıklanan vatandaşlıktan çıkma kararlarıyla Alman Vatandaşlığına geçtikleri anlaşılmaktadır. Tarafların eldeki davanın açıldığı 09.08.2008 tarihi itibariyle Türk Vatandaşı olmadıkları açık olup, ancak boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği 16.09.2003 tarihinde her ikisinin Türk Vatandaşı oldukları görülmektedir.
Kural olarak, tarafların yabancı uyruklu olmaları halinde olayda 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir. 5718 sayılı Kanunun 15.maddesinde; evlilik malları hakkında eşler evlenme anındaki mutat mesken veya milli hukuklarından birini açık olarak seçebilirler; böyle bir seçimin yapılmamış olması halinde evlilik malları hakkında eşlerin evlenme anındaki müşterek milli hukuku, bulunmaması halinde evlenme anındaki müşterek mutat mesken hukuku, bununda bulunmaması halinde Türk hukuku uygulanır. İkinci bendinde ise, malların tasfiyesinde, taşınmazlar için bulundukları ülke hukuku uygulanır, denilmektedir.
Aynı Kanunun 21/1.fıkrasında ise; taşınırlar ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer ayni haklar, işlem anındaki malların bulunduğu ülke hukukuna tabidir, açıklamasına yer verilmiştir. 5718 sayılı Kanunun 50.maddesinde de; yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de de icra olunabilmesi için yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır, ibaresine yer verilmiştir.
Öte yandan, kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. (5718 sayılı Kanunun m.52/1)
Saptanan ve açıklanan bu kanun hükümleri karşısında özellikle 5718 sayılı Kanunun 15.maddesinin kapsamı gözetilerek hangi ülke kanununun uygulanması gerektiğinin mahkemece, tartışılması gerekir. Anılan maddenin 1.fıkrasının ilk cümlesi uyarınca evlilik malları hakkında eşlerin evlenme anındaki mutat mesken hukuku mu uygulanacak ya da iki tarafın vatandaşı oldukları ülkenin milli hukukunun mu uygulanacağı konusunda bir duraksama söz konusudur. Olayın gelişimi ve 15.maddenin 1.fıkrasıyla 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28.maddesi de gözetildiğinde, öncelikle bu konuda taraflara hatırlatmada bulunulmakta yarar vardır. Vatandaşı oldukları ülkenin milli hukukunun uygulanmasını istemeleri halinde o ülke hukukunun mal rejiminin de uygulanacağı açıktır. Ülkelerin mal rejimleri arasında da farklılıklar bulunduğu bir gerçektir. Örneğin; Alman hukukunda mal rejimleri konusunda kazanç ortaklığı söz konusu olduğu halde, Türk hukukunda 01.01.2002 öncesi bakımından mal ayrılığı, 01.01.2002 sonrası açısından ise, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusudur. Bu bakımdan mal rejimlerinde uygulanacak ülkelerin hukuku ve hesaplama yöntemi tamamen birbirinden farklıdır. Zamanaşımı süreleri için de aynı durum söz konusudur.
Taraflar Türk vatandaşlığından çıkmış bulunduğundan nüfus kayıtları kapalı görülmektedir. Taraflar yabancı ülke vatandaşı olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle nüfus kayıtlarına işlendiğine göre, kural olarak yabancı mahkemenin boşanmaya ilişkin kararının tenfiz edilmesinde mal rejimleri açısından pratik bir hukuki yararın olup olmadığı da tartışma konusudur. Türk mahkemelerinden Türk hukukuna göre verilecek mal rejimine ilişkin kararın infazı hiç şüphesiz mümkündür. Bu nedenle tenfiz kararının olup olmamasının sonuca etkisi pek görülmemektedir. Ancak, miras hukuku açısından durum farklıdır. Her şeye karşın, mahkemece mutlaka yabancı mahkeme kararının tenfizi istenilmekte ise, taraflara süre ve imkan tanınması, açılacak tenfiz davasının sonucunun beklenilmesi, tarafların yabancı ülke vatandaşı olması nedeniyle hangi ülke hukukunun mal rejiminde uygulanacağı konusunda tarafların yukarıda açıklanan 5718 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde görüşlerine başvurulması, 5718 sayılı Kanunun 1, 2 ve 5.maddelerinin de gözetilmesi, ondan sonra ortaya çıkacak durum karşısında mal rejimi davasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davada ön koşulun gerçekleşmediği gerekçesiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine
28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.