14. Hukuk Dairesi 2013/3055 E. , 2013/5641 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.07.2004 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 03.03.2009 günlü ve 2009/1E., 2009/1606 K sayılı ilamı ile taraf teşkiline yönelik olarak ve tapu kaydında soyadı yazılı olmayan kişiler ile davada taraf olanların ve mirasçılık belgeleri ibraz edilen kişilerin aynı kişiler olup olmadıkları hususunda tereddüt hasıl olduğundan tescile esas teşkil eden mahkeme ilamlarının getirtilip denetim yapılması ve bu husus üzerinde durulmasına işaretle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.09.2011 günlü ve 2011/4361 E., 2011/8941 K. sayılı ilamı ile bu defa bozma gereklerinin yerine getirilmediği ve taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, davacı vekiline ara kararında kesin süre verilerek sonuçlarının hatırlatıldığı, süresinde eksikliklerin giderilmediği ve veraset ilamları arasındaki çelişkinin giderilmesi için gerekli başvuruda bulunulmadığı, 6100 Sayılı HMK"nın 94. maddesinin 3. fıkrasında belirtildiği üzere kesin sürede yapılması gerekli işlemlerin süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapmaya hakkı ortadan kalktığından dosyanın bu haliyle taraf teşkilinin sağlanamadığı gerekçesi ile davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 94/2. Maddesi gereğince, hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemeyeceği, 3. bendinde, kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacağı hükme bağlanmıştır.
Kesin sürenin tayin edilmesi halinde karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanmamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen isler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamasının sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır.
Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, dava konusu taşınmazda pay sahibi olarak görülen ... (...), ... (...), ... (...), ... (... Eşi), ..., ... (... Eşi), ..., ..., ... (...), ... ... (...), Kadın adlı kişilerin nüfus kayıtlarına göre soy adlarının tapu siciline tescil ettirilmesi, ... (...), ..., ... adlı kişilerin nüfus kayıtlarına ulaşılamadığı anlaşılmakla adı geçen kişilerle kök muris ... oğlu ... arasındaki ilişkinin kurulmasının sağlanması için iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilerek kesin sürenin sonuçları hatırlatılmış ise de davacıya verilen kesin süre yukarıda açıklanan şartları taşımamaktadır. Verilen sürede tapuda paydaş olarak görünen maliklerin tapu siciline tescili için yapılması gerekenler gösterilmemiş, nüfus kaydına ulaşılamayan kişilerle kök murtis arasında bağlantı kurulmayan kişilere ilişkin davacının ne yapması gerektiği açık ve kesin olarak ara kararında açıklanmamıştır. Kapsamı ve sınırı belli olmayan, dolayısiyle anlaşılmasına imkan
bulunmayan böyle bir ara kararını yerine getirmiyen tarafın bu durumun sonuçlarından sorumlu tutulması düşünülemez.O halde verilen süre bir sonuç doğurmaz ve hakkı düşürücü bir süre olarak kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, tapu kaydında soyadı yazılı olmayan kişiler ile davada taraf olanların ve mirasçılık belgeleri ibraz edilen kişilerin aynı kişiler olup olmadıkları hususunda tapu ve nüfus kaydında düzeltme davası açmak üzere uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.