8. Hukuk Dairesi 2011/2251 E. , 2011/6316 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Keberli Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.03.2011 gün ve 21/233 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, ... ili, ...ilçe, Keberli köyü sınırları içinde bulunan ve tapulama harici bırakıldığı iddia edilen 10376 m2’lik taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili özetle; dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve zilyetlikle iktisabı mümkün olmayan yerlerden olduğunu ayrıca 4353 sayılı Yasa gereğince kendilerine 30 günlük süre ile cevap hakkı tanınmasını ve 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince Hazine adına tesciline karar verilmesini savunmuş ve talep etmiştir.
Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi ilk oturumda dava konusu yerin davacı tarafından kullanılmakta olduğunu açıklamış beyanını imzasıyla onaylamıştır.
Mahkemece, “…dava konusu yerin tespit amacı ile mahallinde refakate alınan harita ve fen memuru bilirkişi marifetiyle yapılan keşifte anılan rapora göre nizalı yerin N41-D-20-B nolu paftada yer aldığı, ancak davacı vekilinin tescilini talep ettiği taşınmazın N41-D-20-D ile gösterilen yer olduğu ve farklı taşınmaz olduğu gerekçesiyle davanın reddine…” karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; Davacı vekili, dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu 1/5000 ölçekli krokide; nizalı yeri, Keberli köyü, pafta, N41-D-20-D olarak özgüleyip, C5 olarak koordinatları gösterilerek, komşuları yazılmadan, 10376,50 m2 olarak saptanan yerin tescili amacıyla eldeki dava açılmıştır. Şanlıurfa İli Kadastro Müdürlüğünün 02.02.2010 tarih 412 nolu yazısı kapsamından; söz konusu taşınmazın bulunduğu köyde kadim ya da tahsisli mera kayıtlarının bildirilmesi istenilmekle bu köydeki tapulama çalışmaları sırasında 152,153 ve 172 nolu parsellerin mera olarak tespit gördüğü, bunlardan 153 nolu parselin tapulama çalışmalarından sonra ifrazen 355, 361 ve 362 nolu parseller haline geldiği, 355 ve 362 nolu parsellerin tarla vasfına geçtiği diğer parsellerin halen mera niteliğinde olduğu bildirilmiştir. Aynı müdürlükten gelen 25.02.2010 tarih ve 710 sayılı cevabi yazıda dava dilekçesi ekindeki krokide gösterilen taşınmazın Keberli köyü sınırları içinde bulunup tapulama çalışmaları sırasında tapulama harici bırakıldığı ancak, paftasında yeterli bilgi olmadığından ne olarak tapulama harici bırakıldığının bilinmediği bildirilmiştir. 28.04.2010 tarihli iki nolu oturumda verilen ara kararı uyarınca mahallinde 31.05.2010 tarihinde keşif yapılmış olup görevlendirilen teknik bilirkişiler 15.6.2010 tarihli müşterek kroki ve raporlarında dava konusu taşınmazın aynı köy N41-D-20-B nolu pafta kapsamında tapulama harici olarak bırakılan yerde kaldığı ve krokide A harfi ile gösterilen bu yerin miktarının 8431,19 m2 olduğu bildirilmiştir. Mahalli mahkemece yukarıda yazılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık tapulama çalışmaları sırasında paftasında tescil harici bırakılan dava konusu yerin aynı yer olup olmadığı ve bu yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır.
Kural olarak, tescili istenen taşınmazın bulunduğu yerleşim birimi, mevki ve sınırlarının dava dilekçesinde açıklanması gerekmektedir. Ancak bu maddi hata sonucu yanlış da olabilir. Bu takdirde yapılacak keşifte, davacı veya vekilinden dava konusu yerin gösterilmesi istenir. Böylece gösterilen yer; hangi paftada yer alırsa alsın dava konusu yer olarak doğru kabul edilir. Dava dilekçesinde gösterilen ada ve parselde yapılacak keşifte zaman zaman hatalı olduğu anlaşılır. Yine keşifte gösterilen yer başka ada ve parsel de olsa dava konusu yer olarak kabul edilmektedir. Dava dilekçesindeki ada ve parsel maddi hata sonucu gösterilmiş sayılır. Usul ekonomisi de bunu gerektirmektedir. Bu nedenle gösterilen red gerekçesi yasal dayanaktan yoksundur. Yüksek Yargıtay uygulaması da açıklanan yöndedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, yukarıda değinilen yasa maddelerine dayalı olarak açılan davalar kamusal niteliği bulunan dava türlerindendir. Bu nedenle mahkemece tarafların bildirdikleri delillerin haricinde hakimin re’sen ve kamu adına araştırma yapma yetkisi de bulunmaktadır.
Hal böyle olunca yerel mahkemece, dava konusu yerin tespiti açısından keşif yapılması ve bu keşiften sonra anılan ölçeksiz kroki dikkate alınarak karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece, taraflara tüm delillerini bildirmeleri için süre verilmesi, bundan sonra, çekişmeli taşınmazın bulunduğu mahalde re’sen belirlenen yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler ile tarafların tanıklarının dinlenmesi, mahalli bilirkişilerden taşınmazın bulunduğu yerin mevkii ve sınırları ile niteliği hakkında bilgilerine müracaat edilmesi, tanıklardan imar ve ihya çalışmalarının yapılıp yapılmadığı, hangi tarihte tamamlandığı ondan sonra 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin aralıksız ve çekişmesiz olarak geçip geçmediğinin sorulması, beyanlar arasında çelişki olduğunda giderilmeye çalışılması, bundan ayrı ziraat mühendisi bilirkişiden taşınmazın niteliği ile imar-ihyaya tabi ise bu işlemin hangi tarihlerde tamamlandığı ve sulu ve kuru arazi niteliğinde olup olmadığı varsa üzerindeki ağaçlarla ilgili olarak bilimsel içerikli rapor alınması ayrıca tapu fen memuru yetki ve yeteneğine haiz uzman bir bilirkişiye çekişmeli taşınmazın ölçekli kroki ve raporunun düzenlettirilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gerekçelere tutunularak ret kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.