21. Ceza Dairesi 2015/1820 E. , 2015/2673 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1) Belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, mahkumiyet hükmünün konusunu teşkil eden suça konu sahte 5 adet fatura celp edilip incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve belge asıllarının denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması gerektiği gözetilmeden, 15.09.2009 tarihli iddianame ile sanığın 21.08.2006, 26.12.2006, 11.02.2008, 24.04.2008 ve 28.05.2008 tarihlerindeki eylemlerine ilişkin 5237 sayılı TCK"nun 204/1. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmış olması ve mahkemenin 2006 ve 2008 yıllarında işlenen sahtecilik eylemlerinin zincirleme şekilde iki kez resmi belgede sahtecilik suçu oluşturduğunun kabul edilmiş olması ve iddianame içeriği ve dosya kapsamına göre mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmaması karşısında, 5271 sayılı CMK"nun 226. maddesi uyarınca, sanığa "5237 sayılı TCK"nun 204/1, 43" maddelerinin iki kez uygulanma ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınmamak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
2) Suça konu sahte faturaların dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerekirken bu hususta karar verilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.07.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
... Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 15.09.2009 tarihli iddianamesiyle sanık ... hakkında, işlediği zimmet suçunun açığa çıkmasını önlemeye yönelik olarak düzenlediği özel belge niteliğindeki faturalar ile resmi belge düzenlenmesini sağladığı ve eylemin T.C.K."nın 204/1 maddesindeki Resmi Belgede Sahtecilik suçunu oluşturduğu iddiasıyla T.C.K."nın 204/1 ve 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda ... Ağır Ceza Mahkemesi"nin temyize konu kararı ile iki kez T.C.K."nın 204/1, 43 ve 62. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Dosyada mevcut delillere göre sanığın zimmeti gizlemek amacıyla sahte faturalar ile 21.08.2006, 26.12.2006, 11.02.2008, 24.04.2008 ve 28.05.2008 tarihli sahte ödeme emirleri düzenlediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece 2006 ve 2008 yıllarında düzenlenen faturalar ayrı suç kabul edilerek iki kez T.C.K. 204/1, 43 maddesi uygulanmak suretiyle ceza tertibi yoluna gidilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 13.03.2012 tarih ve 6/236 – 86 sayılı kararı ile bir çok kararında T.C.K."nın 43/1 maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, Sahtecilik suçunun değişik zamanlarda aynı kuruma karşı işlendiği sabit bir husustur.
Mahkemece, sanığın 2006 ve 2008 yıllarında düzenlediği belgeler ayrı suç olarak kabul edilmiş ve buna göre uygulama yapılmıştır.
Aynı suç işleme kararının varlığı, olaysal olarak suçun işlenmesindeki özellikler, suçun işleniş şekillerindeki benzerlik, fiillerin işlendiği yer ve işlenme zamanlarındaki benzerlik, fiiller arasındaki süre, mağdurların farklı olup olmadığı, ihlal edilen değer ve yarar ile korunan değer ve yarar, olayların oluşum ve gelişimi ile tüm özellikler değerlendirilerek belirlenecektir.
Prof. Dr. ..."e göre aynı suç işleme kararında, işlenen birden fazla suç arasında manevi bağın bulunması gerekir.
Dönmezer-Erman; “Suç işleme kararından, Kanunun aynı hükmünü müteaddit defalar ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, gemel bir niyet anlaşılır. Fail önceden böyle bir plan ve niyet tespit etmiş, bunu bir defada gerçekleştirecek yerde kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket ettiği içindir ki müteaddit kısımlar tek bir zincirleme suç meydana getirmiştir. Çeşitli suçlar arasında az veya çok zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlenmediğini, her zaman belirtmez.” görüşlerine yer vermişlerdir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 08.07.2003 tarih ve 2007/189 E. - 2007/207 K. sayılı kararında da; “Aynı suç işleme kararından yasanın aynı hükmünü bir çok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılmalıdır. Fail suçu işlemeden önce bir plan yapmalı veya suça niyet etmeli fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmelidir. Öngörülen ve gerçekleştirmeye yönelik olan suç alanı çerçevesinde harreket etmelidir. Failin hareketi önceki hareketinin devamı olmalı ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmalıdır.” denilmektedir.
Yargıtay Ceza Kurulu"nun 13.03.2006 tarih ve 6-236-86 sayılı kararında; “...öte yandan, yasamız zaman konusunda olduğu gibi yer bakımından da bir sınır koymamıştır. Ancak, suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilmektedir.” denilmek suretiyle suçun aynı yerde işlenmesini suç işleme kararındaki birliğin karinesi olarak kabul etmiştir.
Somut olayda, Saimbeyli İlçesi Mal Müdürlüğü"nde harcama yetkilisi mutemedi olarak göevli sanığın zimmeti gizlemek amacıyla sahte faturalar ile 2006 yılında iki, 2008 yılında üç adet sahte ödeme emirleri düzenlemesi şeklinde gelişen ve oluşan olayda, suçun işleniş şekli ve benzerliği, sahteciliğin aynı sahte faturalara dayanması, suçun mağdurunun ve suç yerinin aynı olması, suçla korunan hukuki değer ve yarar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın aynı suç işleme kararıyla zincirleme şekilde bir kez belgede sahtecilik suçunu işlediği kanaatine varılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin sanığın 2006 ve 2008 yıllarında düzenlediği sahte ödeme emirlerini yıl bazında ayrı suç olarak kabulü ile T.C.K."nın 204/1, 43 maddesi uyarınca iki kez mahkumiyet hükmü kurmasının usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle hükmün bu sebeple Bozulması gerektiği düşünülmektedir.