20. Hukuk Dairesi 2013/4844 E. , 2013/8941 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; ... Köyü 130 ada 56, 157 ada 3, 12, 18 ve 26 sayılı parseller, 182 ada 2 sayılı parsel, 186 ada 3 sayılı parsel ve 242 ada 5 nolu parseller hakkındaki davalı adına yapılan kadastro tespitinin iptali ile Maliye Hazinesi adına tespit ve tescilini dava etmiştir.
Mahkemece 07.11.2012 tarihli celsede 130 ada 56 parsele ilişkin davanın tefriki ile yeni bir esasa kaydına karar verilmiş, yargılaması devam eden parsellerle ilişkin davanın kabulü ile orman vasfıyla davacı Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmiş, hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanunu hükmüne göre yapılmış, dava konusu taşınmazlar orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğinde olup çekişmeli taşınmazların tamamı ev, ahır, tarla, bahçe ve arsa niteliği belirlenerek gerçek kişiler adına tespit edilmiş olup davacı Hazine, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiası ile dava açmış, yargılama aşamasında mahkemece her ne kadar Orman Yönetimi davaya müdahil gösterilmişse de Orman Yönetiminin harçlı katılımı bulunmamakla birlikte Hazinenin iddiası doğrultusunda taşınmazların öncelikle orman sayılan yerlerden olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir. Mahkemece yapılan keşif ve alınan orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmalardan 182 ada 2 parsel, 186 ada 3 parsel, 242 ada 5 nolu parsellerin 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı olduğu ve orman sayılan yerlerden bulunduğu rapor edilmişse de memleket haritasının incelenmesinde bu parsellerin bitişiğinde kullanılan yol ve başka parseller bulunduğu anlaşılmakla söz konusu taşınmazların orman içi açıklığı olamayacağı gibi dava konusu diğer parsellerde her ne kadar hava fotoğrafı, memleket haritası ve amenajman planında orman sayılan yerlerden olduğu rapor edilmişse de bu parsellerin çoğu bölümünün hava fotoğrafı, memleket haritası ve amenajman planında açık alanda göründüğü gibi taşınmazların yol kenarında, bir kısmının ise içinde evler olan toplu yerleşim alanları içinde bulunduğu, dosyada yer alan fotoğrafların incelenmesinden taşınmaların üzerinde ev ve kavaklık bulunduğu, bir kısmının tarım arazisi olduğu anlaşılmakla alınan orman bilirkişi raporunda taşınmaların tamamının orman sayılan yerlerden olduğuna ilişkin varılan sonuç, taşınmazların belirlenen bu olgularına göre yerinde olmayıp alınan yetersiz rapora göre hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunn 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalılar yanında, murisler yönünden de tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 08/10/2013 günü oy birliği ile karar verildi.