Abaküs Yazılım
7. Daire
Esas No: 2016/8863
Karar No: 2021/1262
Karar Tarihi: 25.02.2021

Danıştay 7. Daire 2016/8863 Esas 2021/1262 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/8863
Karar No : 2021/1262

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av...

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Tasfiye Halinde … Limited Şirketi adına düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan davanın …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiğinden, söz konusu ödeme emri içeriği 2012 yılının Mayıs dönemine ilişkin özel tüketim vergisinin ödenmemesi üzerine yapılan mal varlığı araştırmaları sonrasında, amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığından bahisle ilgili dönemde kanuni temsilci olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Olayda, asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarının usulüne uygun şekilde öncelikle asıl borçlu şirketten tahsili cihetine gidilip asıl borçlu şirketten kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Şirket hakkında açılan davalar henüz kesinleşmediğinden, tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 123,60 TL maktu harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/02/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyiz başvurusu, Tasfiye Halinde … Limited Şirketi'ne ait 2012 yılının Mayıs dönemine ilişkin özel tüketim vergisi borcunun anılan şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığından bahisle kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 31/03/2015 tarih ve 1 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulmasına istemiyle yapılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesine, 04/06/2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle eklenen beşinci ve altıncı fıkraların Anayasa'nın 2. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemiyle Danıştay Dördüncü Dairesince Anayasa Mahkemesine başvurulmuş; Anayasa Mahkemesinin, 19/03/2015 tarih ve E:2014/144, K:2015/29 sayılı kararıyla söz konusu düzenlemelerin Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu belirtilerek iptallerine karar verilmiştir. Mahkeme, altıncı fıkranın Anayasa'ya aykırılığı yönündeki itirazın incelenmesinde, 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesindeki farklılığa dikkat çekmiş, her iki Kanunun aynı maddi olaya uygulanabilmesinin, bu düzenlemelerden hangisinin uygulanacağı hususunda hukuki belirsizliğe neden olduğu gerekçesiyle düzenlemeyi iptal etmiştir.
6183 sayılı Kanun'a, 4108 sayılı Kanun'la mükerrer 35. maddenin eklenmesiyle, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de eklenen hükümdeki esaslara göre sorumlu olmaları amaçlanarak, bu hususta mevcut olan boşluk giderilmiştir. 4108 sayılı Kanun'la Vergi Usul Kanununda da bir kısım maddelerde değişiklik getirilmesine karşın, 213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş, madde metni tümüyle korunmuştur.
Esasen; 6183 sayılı Kanun'a eklenen mükerrer 35. maddeyle mevcut boşluk giderilmekle birlikte, söz konusu madde ile 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi arasında kanuni temsilciden aranılacak alacağın niteliği ve kanuni temsilcinin sorumluluğunun kapsam ve şartları noktasında farklılıklar bulunduğu tartışmasızdır. Kanuni temsilcilerin adına 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca yürütülecek takibatta "kanuni temsilcinin yasal vergisel ödevin yerine getirilmemesinde kusurunun bulunması" ve "alacağın asıl borçludan kısmen veya tamamen alınamamış olması" şartlarının birlikte gerçekleşmesi koşulunun bulunmasına karşın, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi kapsamında yürütülecek takibatta "alacağın tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması'' yeterli görülmüş, temsilcinin kusuru aranmamıştır.
Öte yandan, madde metinleri ifade bakımından birbirine benzerlik gösterse de; amme alacağının asıl borçlunun mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması, 6183 sayılı Kanun'da öngörülen takip yollarının tümünün tüketilmesini ve bu bağlamda asıl borçlunun elindeki mevcut mal varlığının tasfiye edilerek idareye aktarılmasını gerektirmemekte ve asıl borçluya ait mal varlığının değerinin tespitinden sonra tahsil edilemeyeceği anlaşılan kısım için (kamu borçlusuna ait malın satışı beklenilmeksizin) kanuni temsilci hakkında derhal takibata geçebilme imkanı getirmektedir. Bu haliyle, idarenin kamu alacağının ödenmesinde ikincil derecede sorumlu olan kanuni temsilcinin mülkiyet hakkına müdahale etmesini kolaylaştırmaktadır. Anayasa'nın 13 ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına ancak kanunla müdahale edilebileceği dikkate alındığında mülkiyet hakkına müdahaleyi kolaylaştıran bu belirlemenin evleviyetle kanunda açıkça ve belirli bir biçimde yer alması gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır.
Oysa, kanuni temsicinin sorumluluğu noktasında "213 sayılı Kanun'un 10. maddesinin"; takibata konu alacağın niteliği hususunda ise, "6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinin" dikkate alınması durumunda, 213 sayılı Kanun'da takibata konu edilecek alacağın niteliğinin açıkça ve sınırlı bir biçimde "mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar" olarak belirlendiği gözetildiğinde, kanuni temsilci adına düzenlenen ödeme emrinin yasal dayanağı bakımından hukuki belirsizliğe neden olmaktadır. Bu hukuki belirsizlik ise Anayasa'nın 13 ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına ancak hukuken belirli bir kanun hükmüyle müdahale edileceğine ilişkin anayasal uygulamaya aykırılık oluşturacaktır. Nitekim; "kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceği anlaşılan" lafzının 213 sayılı Kanun'da yer almamasına rağmen, bu ifadenin 213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde yer verilen yorum yöntemleri aşılarak 213 sayılı Kanun kapsamındaki kamu alacakları için de uygulanması Anayasa'nın 73. maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağına ilişkin verginin kanuniliği ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Bu bakımdan, koşulların oluşması halinde ödeme emri içeriği alacak nedeniyle ve kusurlu sorumluluk ilkesi gereğince 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca sorumluluğuna gidilmesi mümkün olan davacı adına, asıl amme borçlusu şirketin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığının kabulü suretiyle düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından, vergi mahkemesince verilen kararının, yukarıda açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi