Hukuk Genel Kurulu 2016/1059 E. , 2017/1069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 6. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 6. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; ihbar olunan İzmir 12.İcra Hukuk Mahkemesi"nin E:2014/405, K:2014/544 sayılı dosyasında, 1) İİK 68"e göre itirazın kaldırılmasını istediği halde, İİK 275"den hüküm kurulduğunu, 2) gerekçeli kararda gerekçe olmadığını, 3) gerekçeli kararın 10 gün geçtikten sonra yazıldığını, bu yüzden temyiz süresini kaçırdığını, 4) kanunda "dar yetkili mahkeme" kavramı olmadığından, sunulan adli yazılı tahliye taahhütnamesindeki imza incelemesinin bu mahkemece yapılması gerekirken bunun nazara alınmadığını, sayılan sebepler nedeniyle ihbar edilen hakim hakkında HMK 46 uyarınca 3.000,-TL manevi tazminatın devletten tazminini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; sorumluluk koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devletin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
Başlangıçta Yargıtay 4.Hukuk Dairesine (ilk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) ikame olunan davada, E:2014/64, K:2014/142 sayılı görevsizlik kararı sonrası, davacının 16/01/2015 tarihinde gönderme talebine istinaden, kararın 27/01/2015 tarihinde kesinleşmesi üzerine dosya dairemize gönderilmiştir.
Öncelikle usule ilişkin, davacının cevaba cevap dilekçesinde ve duruşmada, Anayasa 104 gereği husumetin Cumhurbaşkanı"na yöneltilmesi talebine değinmek gerekmektedir. Dava, başlangıçta dava dilekçesinde "TC ..." aleyhine açılmıştır. 6100 sayılı HMK 124"e göre, yargılama sırasında taraf değişikliği ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Davalı tarafın da açık rızası olmadığından davacının bu talebi ara kararıyla reddedilmiştir.
Hakimlerin yargılama faaliyeti nedeniyle devletin hukuki sorumluluğu 6100 sayılı HMK 46-49 maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun"da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp, sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu, icra hukuk mahkemesinde, 1)kanun maddesinin yanlış tatbik edildiği, 2) gerekçeli kararda gerekçe gösterilmediği, 3) gerekçeli kararın 10 gün geçtikten sonra yazıldığı, bu yüzden temyiz süresinin kaçırıldığı, 4) tahliye taahhütnamesindeki imza incelemesinin icra hukuk mahkemesince yapılması gerektiği halde bundan içtinap edildiği iddialarına dayanmaktadır.
Kök uyuşmazlığa ilişkin dosyalar incelendiğinde;
- İzmir 12.İcra Hukuk Mahkemesi, E: 2014/405, K:2014/544 sayılı dosyasında;
Davacı ..."ün davalı Ebru Dağlı aleyhine, İzmir 4.İcra Müdürlüğü"nün 2013/8192 sayılı dosyasında icra takibine itirazın kaldırılması talebiyle dava açtığı, mahkemece "örnek 14"e dayalı, tahliye taahhütnamesi nedeniyle tahliye talepli icra takibinde, borçlu davalının takip dosyasında, taahhütnamedeki imzaya itiraz ettiği, 04/12/1957 tarih ve 11/26 sayılı İBK gereği taahhütnamenin noterde tanzim veya tasdiki yapılmışsa itirazın kaldırılmasının talep edilebileceği, eldeki uyuşmazlıkta ise taahhütnamenin adi yazılı olması ve dar yetkili icra hukuk mahkemesinde imza incelemesi yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddedildiği; kararın taraflara duruşmada tefhim edildiği,
- İzmir 4.İcra Müdürlüğü"nün 2013/8192 sayılı dosyasında;
Alacaklı ..."ün borçlu Ebru Dağlı aleyhine tahliye taahhütnamesine istinaden takip başlattığı anlaşılmıştır.
Davaya konu edilen hususlar yargılama faaliyeti kapsamında, hakimin yargı yetkisini kullandığı alanlara ilişkindir. Yargı yetkisinin veya takdir hakkının hatalı kullanılması halinde kanun yolları gösterilmiştir. Buna göre 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K."nun 427 ve devamı maddelerine göre yerel mahkemelerce verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Gerekçeli kararda karara dayanak yapılan gerekçe gösterildiği gibi, gerekçe kısa kararın tefhiminden bir gün sonra yazılmıştır. 6100 sayılı HMK 154 ve devamı maddelerine göre duruşma tutanakları ve gerekçeli kararlar resmi belge niteliğindedir. Sahteliği veya aksi sabit oluncaya kadar içeriğinin doğruluğuna kesin delil teşkil etmektedir. Davacı duruşma tutanağının veya gerekçeli karar evrakının sahteliğini iddia ve ispat etmiş de değildir.
Şu durumda, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devletin hukuki sorumluluğuna ilişkin koşulların gerçekleştiğinden söz edilemez. Davanın, açıklanan nedenlerle reddine karar vermek gerekmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 49.maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
Diğer yandan, adli yardımdan istifade eden taraf davayı kaybederse kendisinden adli yardım nedeniyle alınmamış olan harc ve masrafları ödemeye, ayrıca karşı taraf yararına velâlet ücreti ödemeye de mahkûm edilir. (KURU, Prof.Dr. Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, İstanbul 2001, 5.cilt sh:5428)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-6100 sayılı HMK 46"da belirtilen şartlar oluşmadığından davanın esastan REDDİNE,
2-HMK 49 gereği takdiren 700.-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
3-Karar kesinleştiğinde HMK 335/3 ve Harçlar Kanunu 21 gereği 29,20.-TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline
4-Karar kesinleştiğinde HMK 323/1-ğ, 335 gereği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdiren 3.000.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına,”
dair oybirliği ile verilen 09.02.2016gün ve 2015/1 E., 2016/3 K. sayılı karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinesunduğu dava dilekçesinde dava dışı kiracının tahliye taahhüdüne dayalı olarak yaptığı icra takibinde, karşı tarafın tahliye taahhütnamesindeki imzanın sahte olduğu yönündeki itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, İİK’nın 68/a maddesi uyarınca itirazın geçici olarak kaldırılarak takibin devamına, borçlunun cezalandırılmasına karar verilmesi talebi ile İzmir 12. İcra (Hukuk) Mahkemesine başvurduğunu, mahkemece İİK’nın 275. maddesine göre itirazın kaldırılmasının talep edildiği belirtilerek icra mahkemesinde imza incelemesi yapılamayacağından bahisle mahkemenin görevli olmadığı gerekçesi ile davanın reddedildiğini, oysa İİK’nın 275. maddesi uyarınca itirazın tümden kaldırılması talebi olmadığını, kaldı ki hakimin gerekçeli kararında davayı usul yönünden görevsizlik nedeniyle reddetmişken ve mahkemenin görevsiz olduğunu kısa kararında açıklaması gerekirken 09.09.2014 günlü duruşmada kısa kararında görevsizlik yönünden reddettiğine dair hiçbir açıklamada bulunmadığını, son duruşmaya katıldığı için ve gerekçeli kararın yazılıp tebliğ edilmesi sürecinde ise 10 günlük temyiz süresi geçtiği için kararın gerekçesini görüp temyiz edemediğini, bu nedenle kararın kesinleştiğini, hakimin kararında görevli mahkemeyi belirtmeyerek davayı sürüncemede bıraktığını ileri sürerek 3.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davanın süresinde açılmadığını, HMK’nın 46. maddesinde gösterilen sorumluluk nedenlerinin örnek niteliğinde olmayıp sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, ayrıca HMK’nın 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerini ispata yarayacak yeterli delil sunulmadığını, dava konusu edilen kararın usul ve yasalara uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan hakimdavacı tarafından adi yazılı tahliye taahhütnamesine istinaden başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması istemiyle açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, “imzası inkar edilen tahliye taahhütnamesinin noterlikçe tanzim veya tasdik edilmediği, adi yazılı nitelikte olduğu, dar yetkili icra mahkemesinde imza incelemesi yaptırılamayacağı” gerekçesiyle reddine karar verildiğini, bu kararın davacı asilin yüzüne karşı tefhim edildiği halde davacı tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmediğini, davayı hukuken nitelendirme ve vasıflandırma görevinin hakime ait olduğunu, davacı örnek 14 nolu ödeme emrine istinaden takip başlattığı için İİK’nın 68/a maddesinin somut olayda uygulama yerinin bulunmadığını, verilen karar görevsizlik kararı olmadığı için görevli mahkemeyi belirtmenin de usulen mümkün olmadığını, icra mahkemesinin dar yetkili olması nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, hukuki yollara başvurma imkanını kullanmayan davacının tazminat talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davaya bakmakla Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve bu kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi ve davacı vekilinin talebi üzerine dosyaYargıtay 6. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.