Esas No: 1994/18
Karar No: 1994/18
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1994/18 Esas 1994/18 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 1994/18 E. , 1994/18 K.- TAŞOCAKLARI NIZAMNAMESININ 29. MADDESI UYGULAMASINDAN DO¬ĞAN DAVANIN IDARI YARGI YERINDE GÖRÜLMESININ GEREKTIĞI HK.
- MADEN KANUNU (3213) Madde 27
- MADEN KANUNU (3213) Madde 20
- MADEN KANUNU (3213) Madde 18
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 14
- MADEN KANUNU (3213) Madde 29
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : A.Y. Davalı : Özel İdare Müdürlüğü - İZMİR OLAY: Torbalı ilçesi, Bülbüldere köyü, köklü mevkiinde, 66 parselde,2600 m2 tarlanın sahibi bulunan davacı, Torbalı Özel İdare Müdürlüğünden aldığı müsaade ile tarlasının üst tabakasını teşkil eden kumun toprakla değiştirilmesi, bu suretle arazinin ziraata elverişli hale getirilmesi çalışmaları yaptığı sırada idarece yapılan denetim sonucu, ticari amaçla “kaçak malzeme alımı yaptığı” gerekçesiyle düzenlenen 75.572.000 liranın istenilmesine ilişkin, 10.2.1993 gün ve 242-112 sayılı işlemin iptali istemiyle 12.3.1993 tarihinde adli yargı yerinde Özel İdareye karşı dava açmıştır. İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi; 6.4.1993 gün ve D.İş.93/30 sayıyla: Davanın, Sulh Ceza Mahkemesinin görevleri arasında bulunmadığı, idari tasarrufa dayalı bulunan işlemin iptali isteminin görüm ve çözüm yerinin idari mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacı, aynı istekle 12.3.1993 tarihinde İdare Mahkemesine başvurmuştur. İzmir 3. İdare Mahkemesi; 18.1.1994 gün ve E.1993/290, K.1994/22 sayıyla: Taşocakları Nizamnamesinin 29. maddesinde gerekli usuli işlemler yerine getirilmeden ocak açarak işletenlere maddi ceza takdir olunacağı hükme bağlandığı; 825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanununun 29. maddesinin son fıkrasında: Özel yasalarda yazılı olan kabahat eylemlerine ait davaların Sulh Ceza Mahkemesinde görüleceğine ilişkin hükmüne göre, izinsiz kum çıkarıp satan davacı adına kesilen para cezasına ilişkin davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar da temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Davacının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne hitaben verdiği 1.6.1994 tarihli dilekçe üzerine dosya İdare Mahkemesi Başkanının 9.6.1994 gün ve 35 sayılı yazıları ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Böylece adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Selçuk Tüzün’ün Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, İrfan Erdinç ve Osman Şimşek’in katılmaları ile yaptığı 7.7.1994 günlü toplantıda, Raportör-Hâkim Ayten Anıl’ın raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç’in idari yargı yerinin görevli olduğu yolundaki yazılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları da alındıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, arazisinden kaçak olarak kum çıkarıp sattığı ileri sürülerek Özel İdare Müdürlüğünce düzenlenen (para cezası alınmasına ilişkin) işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Dosyada mevcut ve iptal istemine konu olan İl Özel İdare Müdürlüğünün 10.2.1993 gün ve 242-1122 sayılı yazısında, İl Özel İdare Müdürlüğü görevlileri tarafından mahallinde yapılan incelemede, arazinin 3.5-4 mderinliğine inilmek suretiyle oyulduğunun tespit edildiği, Taşocakları Nizamnamesinin 4. maddesine göre işletmenin durdurulduğu ve ruhsatsız alınan6400 m3kum bedeli olarak 75.572.000 liranın sözü edilen Nizamnamenin 29. ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasanın 37/2. maddeleri gereğince bir ay içinde yatırılması gerektiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. İdare Mahkemesince, kesilen bu paranın türünün, niteliğinin ve dayandığı yasanın özel idareden üç defa sorulduğu ve ilk ara kararına İl Özel İdare Müdürü tarafından 13.5.1993 gün ve 3085 sayılı yazıyla verilen cevapta, dava konusu paranın Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 1992 yılı rayiç listesinin 04-006 A. pozisyonunda, kum için gösterilen m3 birim fiyatı 11808 lira ile, istihsal edildiği anlaşılan6400 m3kum miktarının çarpımı sonucu bulunan “kum bedeli” olduğu; ikinci ara kararına davalı vekili tarafından verilen 24.9.1993 tarihli cevapta, Taşocakları Nizamnamesinin 29. ve müteakip maddeleri uyarınca6400 m3“kum bedeli” hesaplandığı; üçüncü ara kararına yine davalı vekilince verilen 9.12.1993 tarihli cevapta ise: “iptale konu edilen kaçak malzeme bedelinin Taşocakları Nizamnamesi 29. maddesindeki nakdi cezanın Türk Ceza Kanununun Ek-1./1-b maddesi uyarınca artırılarak uygulanması ile Nizamnamenin 31. maddesindeki “rusûm” tahakkuku olduğu ve hesaplamada, kaçak malzeme miktarı olan6400 m3malzemenin m3 bedeli 11.808 liranın çarpımının esas alındığı, belirtilmiştir. Taşocakları Nizamnamesinin 18. maddesinde: Ocak işletmek için ruhsat veya ilmühaber alanlardan, ocak mahallindeki malın kıymetinden, nakliye ve imal masrafları düşürüldükten sonra % 5 oranında “rusûm” alınacağı öngörülmektedir. Taşocakları Nizamnamesinin 29. maddesinde, bir kimsenin sahibi olduğu veya rıza ile başkasının arazisinde, ilgili mercilerden müsaade almaksızın ticari olarak ocak işletmesi halinde, beyanname harcının dört misli “nakdi ceza” alınacağı ve çıkarılan mal mevcut ise el konulacağı belirtilmiştir. Rüsûm kelimesi Türk Hukuk Lügatında: Devlet dairelerinde ve kamu kuruluşlarında görülen hizmet ve masrafların karşılığı olarak yalnız o işle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden alınan para olarak tarif edilmektedir. Burada dava konusu yaptırımın hukuki niteliğinin; yani, rüsûm mü, para cezası mı, kum bedeli mi olduğunun ve yasal dayanağının tespit edilmesi gerekmektedir. Zira davalı idare yazılarından durum açıkça anlaşılmamaktadır. Taşocakları Nizamnamesinin yukarıda açıklanan 18. maddesinde, ocak işletmek amacıyla ruhsat veya ilmuhaber alanlardan ocak mahallindeki malın kıymetinden (nakliye ve imal giderleri düşürüldükten sonra kalanından) belli bir orandı (% 5) rüsûm alınmaktadır. Burada rüsûm’un işletmeciye verilen ruhsat karşılığında, kendisinden çıkardığı kum miktarının (bedelinin) belli bir kısmının alındığı ve devamlılık arzettiği anlaşılmaktadır. Olayda davacı ruhsat sahibi olmadığına göre, kaçak kum harfiyatı ve naklinden dolayı kendisinden istenilen para “rüsûm” olarak kabul edilemez. Zira burada, idarenin davacıya ruhsat veya ilmuhaber vermek gibi bir hizmeti bulunmamaktadır. Oysa Nizamnamenin yine yukarda açıklanan 29. maddesine göre davacıya “para cezası” kesilmesi gerekmektedir. Bu yaptırım beyanname harcının dört misli “nakdi ceza”dır. Beyanname harcı ise Nizamnamenin 20. maddesiyle düzenlenmiştir. Ancak olayda, idarece beyanname harcından söz edilemediği gibi, davacıdan istenilen miktar itibariyle uygulanan işlemin para cezası olmadığı, Türk Ceza Kanununa göre de bir artırımın yapılmadığı anlaşılmaktadır. Özel İdarenin bazı cevap yazılarında bu para,6400 m3kumun 11.808 birim fiatıyla çarpımından elde olunan “kum bedeli” olduğu belirtilmekte, matematiksel hesaplamayla da bu doğrulanmaktadır. Ancak idare, bazı yazılarında bunu “rüsûm”, bazılarında da aynı hesaplamayla “para cezası” olarak adlandırmaktadır. Davada taraf olan İl Özel İdaresi 13 Mart 1994 tarihli İl Özel İdare Kanunu ile düzenlenmiştir. Valiye bağlıdır. Emvali, Devlet emvali niteliğindedir. Vali ve İl Özel İdaresi personeli Devlet memurudur. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, kamu kurumu olan özel idarenin denetim ve gözetimi altında bulunan ocak işletmelerinin faaliyetlerinin yasada öngörüldüğü biçimde bu idarenin ruhsat ve denetimine tabi tutulması ve idareye bu konuda yaptırım yetkisi verilmiş olması, bu faaliyetin kamu hukukunun buyurucu kurallarına bağlı olduğunu göstermektedir. Olayda, davacı, “kum bedelinin” tahsili amacıyla kendisine gönderilen yazıyla, uygulanan işlemin iptalini istemektedir. Özel İdarenin bu işlemiyle davacıya, kamu hukuku içinde yer alan Taşocakları Nizamnamesinin yaptırıma ilişkin hükümlerini uygulamak istediği anlaşılmaktadır. Bu haliyle idari işlemin iptali istemine ilişkin davanın görüm ve çözümü idari yargının görevine girmektedir. Taşocakları Nizamnamesinin 27. maddesinde: Ocakların kullanılmasından veya rusum istenilmesi ve ödenmesinden dolayı ortaya çıkan anlaşmazlıkların önce, Orman, Maden ve Ziraat Bakanlıklarınca; ikinci kademe olarak Danıştay’ca halledileceği hükmü yer almakta olup bu hükümden de anlaşılacağı gibi anlaşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi öngörülmektedir. Sonuç olarak, anlaşmazlığın idare mahkemesinde çözümlenmesi bu nedenle İzmir 3. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. SONUÇ: Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine, bu nedenle İzmir 3. İdare Mahkemesinin 18.1.1994 günlü, E.93/290, K.94/22 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 7.7.1994 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.