14. Hukuk Dairesi 2013/1957 E. , 2013/5478 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 03.02.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili ... ilçesi, ... Mevkinde bulunan 36750 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlarda müvekkilinin paydaş olduğunu, 02.02.2011 tarihinde bu parsellerden davalının pay satın aldığını öğrendiğini bildirerek, davalıya ait payların önalım hakkı nedeniyle iptalini ve müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu payları 17.09.2010 tarihinde satın aldıklarını, davacının taşınmazda elbirliği halinde ortak olduğunu, taşınmazın fiilen taksim edildiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü kişiye satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından davanın reddi gerekir.
Kötüniyet iddiası 14.2.1951 günlü ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Böyle bir durumda savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Dava konusu payların bulunduğu; 36757 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların imar uygulamasından önce 3417 ada 13 parsel sayılı taşınmaz olarak tapuda ... adına kayıtlı iken adı geçen tarafından
davacının murisi ... ve davalıya pay satan ... "nin de aralarında bulunduğu pek çok kişiye pay satıldığı anlaşılmaktadır. Tarafların müşterek tanıkları imar uygulamasından önceki maliki tarafından taşınmazın 300-400"er m2 yüzölçümünde parçalara ayrılarak pek çok kişiye satıldığını, bu yerleri alanların da gecekondularını yaparak, herkesin kendi yerini kullandıklarını, imar uygulaması sırasında da bu hususun nazara alınarak herkese aynı yerlerin verilmeye çalışıldığını, bir kısım yerlerde ise dava konusu parseller gibi paylı olarak imar parsellerinin oluşturulduğunu bildirmişlerdir. Dosya içerisindeki imar analiz cetvellerinin incelenmesi sonucu davacının murisi ..."a ait yapı ile davalıya pay satan ..."nin eşi ..."in evlerinin olduğu, bunların da gecekondu yapmak suretiyle kendi kullanım sınırlarını oluşturdukları bilirkişiler kurulunun 08.06.2012 tarihli raporunda belirlenmiştir. Raporun ekindeki krokide bu gecekondular gösterilmiş olup aynı şekilde kullanımın devam ettiği de anlaşılmıştır.
Hükmün gerekçesinde imar uygulamasından önce davacının murisi ve davalının satın aldığı kişilerin gecekondu yapmak suretiyle tasarrufta bulundukları ancak özel parselasyon ve taksime ilişkin belge olmadığı ve fiili kullanımın tüm paydaşları kapsamadığı gerekçesiyle bu paylaşmaya değer verilmediği belirtilmiştir. Davacının murisi ile davalıya pay satan kişilerin imar uygulamasından önce dava konusu taşınmazda paylarına karşılık gelmek üzere belirli yerleri gecekondu yapmak suretiyle kullandıkları, bu kullanım biçiminin imar uygulamasından sonra da devam ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 08.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.