10. Hukuk Dairesi 2020/7720 E. , 2021/7613 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Zonguldak 1. İş Mahkemesi
Dava, davalı Kurumca davacı hakkında re’sen tahakkuk ettirilen 54,33 TL"lik prim borcunun iptali ile davacı tarafça ödenen 54,33 TL"nin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Dava, davalı Kurum tarafından re’sen hesaplanan prim borcunun iptali ile davacının ödemiş olduğu 54,33 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, “davanın kabulü ile davalı SGK tarafından tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali ile davacı tarafça ödenen 54,33 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince “davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili özet olarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuki bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı durumlarda ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk bulunmamakla birlikte kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki; bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) “Mecburi dava arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Öte yandan tek bir davanın söz konusu olduğu mecburi dava arkadaşlığında mahkemece bütün dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilir. Bu nedenle bu tür davalar tek bir başvurma ve peşin harç ile sonuçlandırılır.Tek bir dava söz konusu olduğundan diğer dava arkadaşlarının taraf hâline getirilmesinde ayrıca harç alınması söz konusu olmayacak, dava dilekçesinin tebliği ile amaç hâsıl olacaktır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 10.06.2020 tarihli ve 2016/21-908 E., 2020/387 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
Eldeki dava dosyası incelendiğinde, davacıya ait işyerinde kontrol memuru tarafından yapılan denetim sonucunda düzenlenen rapora istinaden 03.01.2018 tarih ve 42286 sayılı yazı ile davacı işverenden işyeri bildirgesi, dava dışı sigortalı Burcu SART"ın 12.10.2017 tarihli işe giriş bildirgesi ve işten ayrılış bildirgesi, 2017/10. aya ait aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenerek Kuruma verilmesi gerektiğinin bildirildiği, istenilen belgelerin davacı işveren tarafından bir aylık süre içerisinde gönderilmemesi nedeniyle davalı Kurum tarafından re’sen Ek AHPB nin hazırlandığı, davacıya bu nedenle de 53,13 TL prim borcunun çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Dava dışı sigortalının 12.10.2017 tarihinde 1 gün süre ile çalışıp çalışmadığı, başka bir deyişle davacının dava dışı sigortalının çalışmasını eksik bildirip bildirmediği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır. Davanın kabul edilmesi hâlinde, dava dışı sigortalı için bildirilmesi gerektiği Kurumca tespit edilen hizmetin de iptali söz konusu olacaktır. Bu durumda davada verilecek kararın sigortalının hak alanını ilgilendireceği açık olup adı geçen sigortalının da davada taraf olmasında hukuki menfaati bulunmaktadır. Tanık olarak dinlenilmesi adı geçen sigortalıya taraf sıfatı kazandırmayacağından tanık olarak dinlenilmesi ile yetinilerek hüküm kurulması mümkün değildir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 13.11.2013 tarihli ve 2013/10-394 E., 2013/1565 K.; 17.09.2019 tarihli ve 2015/10-3343 E., 2019/881 K., 21.10.2020 tarihli ve 2018/10-257 E., 2020/804 K., ile 11.02.2021 tarihli ve 2016/10-1088 E., 2021/63 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır. Hal böyle olunca davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumu hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılması gereken iş, davacıya süre verilerek dava dışı adı geçen sigortalının davada taraf hâline getirilmesi sağlandıktan sonra, göstereceği deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün sair hususlar incelenmeksizin, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.