8. Hukuk Dairesi 2011/1860 E. , 2011/6048 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine ve Kılavuzlu Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 12.11.2010 gün ve 202/549 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davalı köy tüzel kişiliği adına tespit ve tescil edilen 322 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davaya sonradan dahil edilen Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı Kılavuzlu Köyü tüzel kişiliği temsilcisi, dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan değirmenin 30-40 yıl boyunca önce davacının babası, ölümü üzerine de davacının tasarrufunda kaldığını açıklayarak, davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davalı köy tüzel kişiliğine karşı açılan davanın kabulüne, 322 ada 4 nolu parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, davaya dahil edilen davalı Hazine yönünden ise husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 322 ada 2 parsel sayılı taşınmaz senetsizden, ahşap değirmen ve arsası niteliğiyle 421.60 m2 yüzölçümlü olarak, 22.8.2007 tarihinde, kadimden beri Kılavuzlu Köyünün zilyetliğinde bulunduğu tutanakta açıklanmak suretiyle, köy adına tespit edilmiş, 2.1.2008 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden tapu kaydı oluşmuştur.
Davacı dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında alınan beyanlarında; dava konusu taşınmazın babası ...’ya ait iken ölümü üzerine kendisine kaldığını, uzun yıllardan beri eklemeli olarak tasarrufunda olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar: dava konusu taşınmazın ilk malikinin davacının babası ...olduğunu, 30-40 yıldan fazla süre ile kullandığını, ölümü ile davacıya kaldığını bildirmişlerdir. Dosya arasında bulunan nüfus aile kayıt tablosuna göre; miras bırakan ... 23.3.1998 tarihinde ölmüştür. Miras bırakanın davacıdan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazın paylaşım, satış ya da bağış yoluyla kendisine kaldığını ileri sürmediği gibi yerel bilirkişi ve tanıklar da taşınmazın miras bırakanın ölümünden sonra tüm mirasçıların katılımı suretiyle yapılmış bir taksimden vs. söz etmemişler, miras bırakanın ölümü üzerine davacıya kaldığını, 4-5 yıl süre ile de davacının zilyetliğinde bulunduğunu açıklamışlardır. Şu halde, gerek davacının, gerekse yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına göre; miras bırakanın terekesi paylaşılmadığına göre, miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. TMK.nun 701. maddesinde; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup, terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan bir veya birkaçının üçüncü kişilere karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufda bulunma yetkisi yoktur. Mirasçılardan birisinin kendi payı hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini (TMK.640.mad.) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle de davaya devam edilemez. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, davalı kayıt maliki köy tüzel kişiliğinin kabul beyanı bağlayıcı değildir. Böyle bir beyan 1086 sayılı Yasanın 92.maddesi ve 6100 sayılı Yasanın 308. maddesi uyarınca sonuç doğurmaz. Öte yandan tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine karşı açılır Hal böyle olmasına karşın, Hazinenin davaya dahili dava yoluyla katılması ve hükmün 5. fıkrasında muğlak biçimde yargılama giderlerinin davalıdan tahsili biçiminde oluşturulması da isabetsizdir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, 21.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.