20. Hukuk Dairesi 2013/6274 E. , 2013/8758 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman sınırlandırılması sırasında.... Mahallesi, 154 ada 1 parsel sayılı 33.231.567,09 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman vasfı ile Hazine adına tesbit edilmiş ve tutanak 12.09.2008 – 13.10.2008 tarihleri arasında ilâna çıkarılmış, 14.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı, Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 30/04/2010 tarihli dava dilekçesinde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve tapu kaydına dayanarak çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmaz içerisinde bulunan taşınmazının adına tescili talebiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılmış, çekişmeli 154 ada 1 parsel orman olarak tesbit edilmiştir.
Kural olarak; tapu iptali ve tescil davaları, tapuda malik olarak gözükenlere karşı açılır. Ancak, orman niteliği ile Hazine adına tesbit edilen taşınmazların mülkiyet hakkı Hazineye, kullanma hakkı Orman Yönetimine aittir. Bu tür davalarda Hazine ve Orman Yönetimi zorunlu dava arkadaşıdırlar. Davalı parsel, orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği halde, Orman Yönetimine husumet yöneltilmemiştir. Bu nedenle; Orman Yönetimi davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlanmalı, ondan sonra davanın esasına girilmelidir.
Aynı zamanda davacı taraf tapu kaydına dayandığına göre, davacının kanunda öngörülen süreye ulaşan zilyetliğinden söz etme imkanı bulunmadığından, davanın salt bu nedenle reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece, davacının dayandığı tapu kaydı, tüm tedavülleriyle birlikte getirtilip keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulmak suretiyle zeminde uygulanmamış, taşınmaza uyup uymadığı üzerinde de durulmamıştır. Kadastro sırasında revizyon görüp görmediği tesbit edilmemiştir. Bu yönüyle sadece fen bilirkişi raporunda gösterilen tapu kayıt uygulaması da yetersizdir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; öncelikle, Orman Yönetiminin davaya dahili sağlanıp taraf teşkili oluşturulduktan sonra, davacı tarafın dayandığı Kasım 2006 tarih 523 yevmiye sayılı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren bütün tedavülleri ve tevzi haritası ile birlikte getirtilmeli, kadastro sırasında revizyon görüp görmediği sorularak revizyon görmüş ise revizyon parsellerine ait kadastro tutanak örnekleri, revizyon görmemiş ise neden revizyon görmediği sorulmalı, dairenin geri çevirme kararı sonrasında dayanak tapu kaydının ilk geldisi olarak gönderilen Nisan 1971 tarih ve 1 sıra sayılı tapu kaydının .... Asliye Hukuk Hakimliğinin 14/12/1970 tarih ve 64/49 sayılı kararına istinaden tescil edildiğinin belirtilmesi karşısında tapu kaydının oluşumuna esas olan ... Asliye Hukuk Hakimliğinin 14/12/1970 tarih ve 64/49 sayılı dosyası ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K., 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K., 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, davacının dayanağı tapu kaydı komşu parsellerin dayanaklarını teşkil eden tapu kayıtlarıyla birlikte uygulanmalı; hudutların birbirlerini ne okuduğu, denetlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesine göre, “kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar” olunacağından, çekişmeli taşınmazın tescil krokisi ve tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı, plan ve krokinin fenni sıhhate haiz olup olmadığı, çekişmeli taşınmaz ile örtüşüp örtüşmediği uygulama sonunda raporda tartışılmalı; tapunun dayanağı olan tescil davasında Hazine ve Orman Yönetiminin taraf olup olmadığı da dikkate alınarak taraf ise ve tapu çekişmeli taşınmazı kapsıyor ise, kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı tartışılmalı, keşif ve uygulama bilirkişilerinin düzenleyecekleri müşterek krokiye ayrı ayrı renklerle yansıtılmalı, tapu kaydının çekişmeli taşınmaza uyması durumunda, tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/10/2013 günü oy birliği ile karar verildi.