1. Hukuk Dairesi 2017/807 E. , 2020/2334 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : GAİPLİK-TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen gaiplik,tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacısı Hazine, birleştirilen davanın davacısı Vakıflar İdaresi ve asıl ve birleştirilen davaların davalısı Kayyım vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava; Türk Medeni Kanununun 588. maddesine dayalı gaiplik ve tapu iptal tescil, birleştirilen dava ise; 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı tapu iptali ve vakfı adına tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı Hazine asıl davada; 852 ada 10 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ...,..,..."a ulaşılamadığı için Beyoğlu 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.10.1999 tarihli 1999/308 E-1999/679 K sayılı ilamı ile İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiğini, 10 yıllık kayyım ile idare süresinin dolması nedeniyle 4721 sayılı TMK"nın 588. maddesindeki şartların oluştuğunu ileri sürüp ..., Evyaniye Habiç, Nazmiye Dinçdal’ın gaipliklerine, taşınmazdaki paylarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı ... İdaresi; ...Vakfından olan 852 ada 10 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından,...,..., ... ‘ın gaip kişilerden olduğunu ve Defterdarın kayyım tayin edildiğini, 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi uyarınca taşınmazın vakfı adına tescili gerektiğini ileri sürerek tapu iptal ve vakfı adına tescile karar verilmesini istemiş, asıl davanın da reddini savunmuştur.
Asıl ve birleştirilen davada davalı, taşınmazın vakfına dönmesi için öncelikle vakfın türünün tespit edilmesi ve taşınmaz maliki görünen kişilerin mirasçıları olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairece, “ ...mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; “Zeytuni Ahmet Efendi Vakfı”nın mazbut vakıflardan olup olmadığı, kayıt maliklerinin mirasçılarının bulunup bulunmadığı yönünde hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Hâl böyle olunca, çekişme konusu taşınmazın intikalen tesciline dayanak İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/1263-1232 Esas-Karar sayılı mirasçılık belgesi ve dosya içinde mevcut 01.04.1934 tarihli nüfus cüzdanı örneğindeki bilgilerden de yararlanmak suretiyle kayıt maliklerinin mirasçıları bulunup bulunmadığının nüfus kayıtlarının temini ile tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, “Zeytuni Ahmet Efendi Vakfı”nın mazbut vakıflardan olup olmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de; taşınmazın elbirliği halinde mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olması nedeniyle, infazda tereddüt oluşturacak şekilde Vakıf adına tescili gereken pay belirlenmeden hüküm tesis edilmesi doğru olmadığı gibi, birleşen davada davalı kayyımın yasal hasım konumunda olduğu gözetilmeksizin harç, yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması da isabetsizdir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu kagir ev vasıflı 852 ada 10 parsel sayılı taşınmazın 06.07.1943 tarihinde kadastro sonucunda Nazif Er adına tescil edildiği, 3/8 payının 23.01.1947 tarihinde Melahat Er’e satış suretiyle devredildiği, adı geçenlerin ölümünden sonra 11.12.1959 tarihli intikal işlemi ile Evyaniya Habiç, Nazmiye Dinçdal ve Nikola Habiç adlarına elbirliği halinde tescil edildiği, kadastro tespitine esas dayanak belgelerde Zeytuni Ahmet Efendi Vakfından olduğunun nev’i hanesinde belirtilmiş olduğu, Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.10.1999 tarihli ve 1999/308-679 E-K sayılı ilamı ile adı geçenlere 3561 sayılı Yasa uyarınca Defterdarın kayyım olarak atandığı, anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Hazine vekilinin tüm, Vakıflar İdaresi ve Kayyım vekilinin bu yönlere değinen ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki, taşınmazın tamamı Nazif Er adına kayıtlı iken, 5/8 payını üzerinde bırakarak 3/8 payını 1947 tarih 275 yevmiye nolu işlemle eşi ... kızı ... "e satış suretiyle devrettiği, maliklerin ölümü ile taşınmazın tamamı 11.12.1959 tarih, 7232 yevmiye nolu işlemle verasette iştirakli olarak intikal suretiyle..., ..., ... adına kaydedildiği, ...’in 1948 yılında ölümü ile adına kayıtlı 3/8 payın 2/4 "ünün eşi Nazif’e, ¼ "er payının ise Melâhat’in kardeşleri olan ... ve ...’e intikal edeceği,..."e geçecek payla, ...adına kayıtlı 5/8 payın toplamının ..."in 1959 yılında ölümü ile tek mirasçısı olan kardeşi ...’a intikal edeceği, kalan payların ...ve ...’ye ait olacağı gözetilerek pay hesabı yapılması ve belirlenecek paylar üzerinden iptal- tescil kararı verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru değildir.
Öte yandan;Vakıflar İdaresi tarafından açılan birleştirilen davada ...’a ait pay yönünden davanın reddedilmiş olmasına rağmen, reddedilen miktar üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı kayyım vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi de hatalıdır.
Hâl böyle olunca, kayıt maliklerinin veraset paylarının belirlenmesi ve yukarıda belirtilen pay intikal durumları da dikkate alınarak hesaplanacak paylar oranında iptal ve tescile karar verilmesi, reddedilen Nazmiye Dinçdal’a ait pay yönünden de davalı kayyım vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Birleştirilen davanın davacısı Vakıflar İdaresi ve asıl ve birleştirilen davaların davalısı kayyım vekilinin değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,08.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.