Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/228
Karar No: 2018/566
Karar Tarihi: 28.03.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/228 Esas 2018/566 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/228 E.  ,  2018/566 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.11.2014 gün ve 2013/439 E., 2014/762 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı ... Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10.03.2015 gün ve 2014/26953 E., 2015/4773 K. sayılı kararı ile;
    "...Dava; davacının 01.05.2009 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekilince; ıslah dilekçesi sunularak, davacının 1479 sayılı Yasa"nın geçici 10. maddesinden yararlanacağının anlaşılması nedeniyle davayı 48 yaşını dolduracağı 13.12.2009 tarihini izleyen aybaşı olan 01.01.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti şeklinde ıslah ettikleri bildirilmiştir.
    Mahkemece; davacının 01.05.2009 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine dair verilen karar, Dairemizin 29.04.2013 Tarih ve 2013/1010 E, 2013/8232 K sayılı kararı ile; davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği, davalı Kurum"dan davacının ödemiş olduğu primlerin ne kadar prim ödeme gün sayısına denk geldiği sorularak, davacının 1479 sayılı Yasa"nın Geçici 10. maddesi kapsamında tam veya kısmi aylık koşullarını, tahsis talep tarihinde prim borcu bulunup bulunmadığını ödenen primlerin yaşlılık aylığı için yeterli asgari süreyi karşılayıp karşılamadığını tespit ederek ve varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği belirtilerek bozulduğu, bozma kararına uyan mahkemece, alınan bilirkişi raporu gereğince bu kez davacının 01.01.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 13.12.1961 doğumlu davacının 09.04.2009 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davacının 02.01.1984 – 31.12.1986 tarihleri arasında vergi kaydı, 15.04.1983 – 08.05.1992 tarihleri arasında da Ankara Ticaret Borsası"nda kaydı bulunduğu, davacının ilk prim ödemesinin 26.07.1985 tarihinde yapıldığı, bu tarihten 20.06.1995 tarihine kadar düzenli prim ödemesi bulunduğu, sonraki ödemenin 05.09.2001 tarihinde yapıldığı, bu tarihten 24.03.2004 tarihine kadar da düzenli prim ödemesi olduğu, davacının davalı Kurum tarafından; 02.01.1984 – 08.05.1992 tarihleri arasında 8 yıl, 4 ay, 6 gün ve 29.03.2009 – 07.04.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edildiği, ayrıca davacının prim ödemeleri dikkate alınarak, davalı Kurum tarafından 01.06.1992 – 31.12.1992, 01.02.1993 – 30.09.1993, 01.11.1993 – 31.01.1994, 01.07.1994 – 30.11.1994, 01.02.1995 – 31.03.1995, 01.06.1995 – 31.08.1995, 01.09.2001 – 30.09.2008 tarihleri arasında aynı Yasa kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edildiği, Dairemizin 01.10.2012 Tarih ve 2011/871 E, 2012/16676 K sayılı geri çevirme kararı ile davalı Kurum"dan; davacının 02.01.1984 tarihi ile tahsis talep tarihi olan 07.04.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında kesintisiz sigortalı sayıldığında prim borcu bulunup bulunmadığının, prim borcu bulunuyorsa ödediği primlerin hangi tarihe kadar sigortalılık süresini kapsadığının sorulmasının istenildiği, davalı Kurum tarafından; davacının 02.01.1984 – 07.04.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılması halinde 1.066,69 TL prim aslı, 1.539,92 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 2.606,61 TL borcu olduğunun, davacının ödediği primlerin 02.01.1984 – 30.07.2008 tarihleri arasını kapsadığının ve bu tarihler arasında sigortalı sayılması halinde ise prim aslı borcu bulunmadığının, 118,67 TL gecikme zammı borcu bulunduğunun bildirildiği, davacının 02.01.1984 – 30.07.2008 tarihleri arasında sigortalı sayılması halinde de 24 yıl, 6 ay 28 günü bulunduğu anlaşılmaktadır.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20/04/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş, 22/03/1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 02/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
    Somut olayda; davacının Ankara Ticaret Borsası"ndaki kaydı 08.05.1992 tarihinde bittiğinden, zorunlu sigortalı olmasını gerektirecek başkaca kaydı da bulunmadığından, bu tarihten sonra 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olması mümkün değildir. Ancak davacı, 1992 affından yararlanmış ve 08.05.1992 tarihinden sonra da prim ödemesi yapmış olduğundan, davacının prim ödemelerinin karşılık geldiği süre kadar ödeme tarihinden itibaren ileriye dönük olarak isteğe bağlı sigortalı olması gerekmektedir ki; davalı Kurum"un en son davacıyı bu şekilde yukarıda anılan tarihler arasında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul ettiği görülmektedir. Ayrıca, Dairemizin anılan geri çevirme kararına davalı Kurum tarafından verilen cevaptan; davacının 02.01.1984 – 07.04.2009 tarihleri arasında sigortalı sayılması halinde 25 yılı bulunmakta ise de bu durumda prim borcunun bulunduğu, ödediği primlerin karşılık geldiği sürenin ise 02.01.1984 – 30.07.2008 tarihleri arasındaki 24 yıl, 6 ay, 28 günlük süreye karşılık geldiği ve bu durumda ise 25 yıl şartını yerine getiremediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; davacı vekilinin 01.01.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı talep ettiklerine dair ıslah dilekçesi ile 22.12.2009 tarihinde kalan prim borcunun ödendiğine dair makbuz sunması nedeni ile davacının 01.01.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmişse de; davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği de göz ardı edilerek sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalık süresinin ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle 02.01.1984 tarihinde 365994631 sicil numarası ile Bağ-Kur kaydının yapıldığı, 07.04.2009 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu, 25 yıl 2 ay 23 gün hizmetinin bulunmasına rağmen Kurum tarafından hizmet süresinin 18 yıl 3 ay 4 güne düşürüldüğünü ve tahsis talebinin 25 yılı doldurmadığı gerekçesiyle reddedildiğini iddia ederek müvekkilinin 07.04.2009 tarihli tahsis talebine istinaden 01.05.2009 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığını iddia ederek, Kurumun 17.09.2009 ve 16.09.2009 tarihli ekstre işlemlerinin iptalini talep etmiş, daha sonra mahkemeye sunduğu 25.01.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 48 yaşını doldurduğu tarihi izleyen ay başı olan 01.01.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ve Kurumun 17.09.2009 tarihli ve 16.09.2009 tarihli ekstre işlemlerinin iptali olarak talebini değiştirmiştir.
    Davalı Kurum vekili, sigortalının 08.05.1992 tarihinden itibaren vergi, oda, sicil kaydı bulunmadığından hizmet verilmediğini, 01.06.1992-31.12.1992, 01.02.1993-30.09.1993, 01.11.1993-31.01.1994, 01.07.1994-30.11.1994, 01.02.1995-31.03.1995, 01.06.1995-31.08.1995 ve 01.09.2001-30.09.2008 tarihler arasındaki prim ödemeleri nedeniyle isteğe bağlı sigortalı olarak hizmet verildiğini ve 29.03.2009 tarihi itibariyle muhtar seçilmesi nedeniyle sigortalılığının yeniden başlatıldığını, tahsis talebinde bulunduğu tarih itibariyle 25 yıllık hizmet süresi şartı tamamlamadığından talebinin reddedildiğini belirterek Kurum işleminin usul ve kanuna uygun olması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece 09.12.2010 tarihli kararda; davacının 1479 sayılı Kanuna göre ihtilafsız olarak 17 yıl 9 ay 12 gün hizmetinin olduğu, 02.11.1984-30.04.2009 tarihleri arası döneme ait primleri 1992 yılı affından faydalanarak ve 2001 yılındaki taksitlendirme ile ödediği, 08/05/1992 tarihinde sona eren sigortalılığına ait primleri tahsil edildikten sonra fazla ödeme yaptığı, ödemenin yapıldığı tarihten ileriki tarihlerin primini tam olarak karşıladığı, aylara göre hizmet verildiği 01.06.1992-31.12.1992, 01.02.1993-30.09.1993, 01.11.1993-31.01.1994, 01.07.1994-30.11.1994, 01.02.1995-31.03.1995, 01.06.1995-31.08.1995, 01.09.2001-30.09.2008 tarihleri arası dönemin isteğe bağlı sigortalı sayıldığı, isteğe bağlı 9 yıl 4 ay 27 gün olduğu talep tarihi itibariyle davacının herhangi bir borcunun bulunmadığı, davacının 09.04.2009 tarihinde yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, davacının toplam hizmetinin 27 yıl 2 ay 9 gün olduğu ve 47 yaşını tamamladığı gerekçesiyle davacının 01.05.2009 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığına karar verilmiştir.
    Hükmün davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 29.04.2013 tarihli kararda 1479 sayılı Kanunun 35/a ve 5510 sayılı Kanunun 28’inci maddesi gereğince, tahsis talep tarihinde sigortalının prim ve her türlü borçlarının ödenmiş olması gerektiği, davacının sigortalı süreleri yönünden Kurum tarafından bildirilen cevaplar arasında çelişki bulunduğu, davacının sigortalı sayıldığı süreleri tespit ederek ve davacının 1479 sayılı Kanunun Geçici 10’uncu maddesi kapsamında tam veya kısmi aylık koşullarını, tahsis talep tarihinde prim borcu bulunup bulunmadığını, ödenen primlerin yaşlılık aylığı için yeterli asgari süreyi karşılayıp karşılamadığını tespit ederek ve ayrıca davacı vekilinin yargılama sırasında 01.01.2010 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmesine rağmen aylık koşullarının davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuştur.
    Mahkemece 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının 02.01.1984 yılında başlayıp 08.05.1992 tarihinde sona eren davacının, 01.06.1992 den 28.03.2009 tarihine kadar isteğe bağlı, vergi mükellefiyeti nedeniyle 29.03.2009-07.04.2009 döneminde zorunlu bağ kur sigortalısı olduğu ve ödenen primlerin bu dönemi kapsadığı, yaş ve prim ödeme şartını da yerine getirdiği gerekçesiyle 01.01.2010 tarihi itibariyle de davanın kabulü ile davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece 1479 sayılı Kanunun Geçici 10’uncu maddesine göre yaşlılık aylığı için tüm koşulları yerine getirdiği, 03.04.2009 tarihli hizmet belgesine göre 10.01.1984-03.04.2009 döneminde 25 yıl 2 ay 23 gün hizmetinin bulunduğu, 48 yaşını doldurmadığından 30.04.2009-31.12.2009 tarihleri arasındaki süre için prim yatırıp 29.12.2009 tarihinde yeniden yaşlılık aylığı tahsis isteminde bulunduğundan 25 yıl 2 ay 19 günlük süre için borcunun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü yönünde direnme kararı verilmiştir.
    Direnme hükmü, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından davacının 07.04.2009 tarihli tahsis talebine istinaden 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortasına göre yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı, ayrıca ıslah dilekçesi ile yaşlılık aylığı talep tarihini 01.01.2010 tarihi olarak değiştirmesi yönünden davanın açıldığı tarihteki koşulların değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlık konuları yönünden öncelikli olarak davacının ihtilaf konusu dönemde 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında inceleme yapmak gereklidir.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar (Bağ-Kur) Kanunu’nun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”; “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.
    20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede ise, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “...gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıt oldukları tarihten itibaren sigortalı kabul edilmişler, bununla birlikte 1479 sayılı Kanuna 2654 sayılı Kanun ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile, “...sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde” başlayacağı düzenlenmiştir.
    1479 sayılı Bağ-Kur Kanununda 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
    619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise, talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak kanun kapsamına alınmışlardır.
    Gerçekten, 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesine göre; bir kimsenin, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekmekte iken 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olması, gelir vergisinden muaf olanlarında meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere; 20.04.1982 tarihinde yapılan değişiklikle; değişiklikten önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılıklarına son vermemekte; değişikliğin yürürlüğe girdiği 20.04.1982 tarihinde, Bağ-Kur’a yeni kayıt ve tescil edilecekler için yeni düzenlemeler öngörmektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne, yasaca ve hukukça olanak olmadığı ortadır. Kaldı ki, 2654 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi ile 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinde yapılan değişiklikte, vergi mükellefi olmayan vergiden muaf olanlardan, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanların da, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılacağı açıktır.
    Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının 25.01.1984 tarihli giriş bildirgesine istinaden Kurum tarafından 02.01.1984 tarihinden itibaren tescilinin yapıldığı ve 08.05.1992 tarihinden itibaren vergi, oda veya sicil kaydının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, her ne kadar davacı 08.05.1992 tarihinden itibaren aralıklı olarak prim ödemesinde bulunmuş ise de, vergi, oda ve sicil kaydı bulunmayan kişinin 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olması mümkün bulunmadığından, zorunlu sigortalılığı 08.05.1992 tarihinde sona erdiren Kurum işlemi yerindedir. Davacının 08.05.1992 tarihinden itibaren ödediği primlerin ancak isteğe bağlı sigorta kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmakla birlikte, zorunlu sigortalı olunan sürenin ve isteğe bağlı sigortalı olunan sürenin toplanması halinde dahi toplam hizmet süresi 25 yıl olmadığından tahsis talebinin reddi yerindedir.
    Ayrıca diğer uyuşmazlık konusu olan davacının ıslah dilekçesinin ise, yaşlılık aylığı talep tarihini 01.01.2010 tarihi olarak değiştirmesi yönünden her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğinden kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
    Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı ... Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi