10. Hukuk Dairesi 2020/4861 E. , 2021/7597 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Ankara 37. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı fer"i müdahil SGK ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın,davalı ve feri müdahil SGK vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, 01/09/1997-08/03/2011 döneminde, sigortalı gösterildiği alt işverenler nezdinde değil, davalı asıl işverenin büro hizmetlerinde çalıştığının tespitini istemektedir.
II-CEVAP:
Kurum vekili, davanın ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiş, diğer davalı vekili ise davacının 01/10/1997-08/03/2011 döneminde alt işverenlerde çalıştığını , bildirimlerin de bu firmalar tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
"Davacının davasının kısmen kabulü ile, davacının davalı Enstitü ye ait 1165174 sicilli iş yerinde 01/10/1997-08/03/2011 döneminde bu işverene bağlı olarak sigortadaki gözüken spek üzerinden çalıştığının tespitine kurum kayıtlarının önceki kayıtlar iptal edilerek bu şekilde düzeltilmesine davacının 09/03/2011-08/07/2011 dönemi ile ilgili talebi ile ilgili davalı işveren tarafından kuruma bildirim yapılmış olması sebebiyle hukuki yarar bulunmadığından reddine ,davacının artan kısma ilişkin isteklerinin reddine..." karar verilmiştir.
B-BAM KARARI:
Fer"i müdahil Kurum vekili ve davalı ... vekilinin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; davacının 01/10/1997-08/03/2011 döneminde alt işverenlerde çalıştığını, bildirimlerin de bu firmalar tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Fer’i Müdahil Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle;toplanan delillerin anılan karar açısından yeterli olmadığını,yeterli inceleme yapılmadan ve dava sübut bulmadan dosyanın karara bağlandığını,dosyanın tekemmül etmediğini belirterek bu nedenlerle verilen kararı kabul etmediklerini , usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek temyiz etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun ”Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87 nci maddesi hükmünde, aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, tali işveren, taşeron, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır. Aracı kavramı, her şeyden önce, asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde ise, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
Bu hüküm ile asıl işverenin bu Kanun bakımından söz konusu çalışma ilişkisi çerçevesinde, alt işverenin işçilerine karşı olan bütün ödevlerinden sorumlu tutulmasındaki gaye, gerek sigortalıların, gerekse sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Sigortalar Kurumunun hak ve alacaklarını güvenceye almaktır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde yasa koyucu konuyu işçi yararı yönünden ele almış ve her iki işvereni, alt işverenin işçilerine karşı birlikte sorumlu tutmuştur.
Alt işveren, asıl işverenin vekili durumunda değildir. Asıl işverenle arasında istisna, kira, taşıma vb. sözleşme vardır ve yüklendiği işi asıl işveren adına değil, kendi adına ve hesabına, ayrı bir işveren olarak kendi işçileri ile yapmaktadır.
Alt işveren ilişkisinde, asıl işverenin, alt işveren ile birlikte alt işverenin işçilerine karşı müteselsil sorumluluğu vardır. Alt işverenin işçileri, alt işverenin ödemekten kaçındığı ücretlerini veya iş kazasından doğan tazminat alacaklarını asıl işverenden isteyebilirler. Asıl işverenle alt işveren, aralarında yaptıkları anlaşmayla bu kuralı bertaraf edemezler.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu"nun 2010/21-739E-2011/5 K. ve 2011/21-280 E-2011/3161 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden;davalı ile dava dışı şirketler arasında “hizmet alım sözleşmeleri” nin yapıldığı ve bu sözleşmelerin birer nüshasının dosya arasına alındığı, davacının çalışmalarının sözleşme yapılan farklı işyerlerinden bildirildiği, 09/03/2021 tarihinde 1165174.06 sicil numaralı davalı işyerinden girişinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama neticesinde; kesinleşen mahkeme ilamları ile davalı tarafından veri girişi işçisi olduğu iddia edilen davacının, veri işi girişi haricinde, davalı işverenliğin asıl işlerinden olan büro hizmetlerinde sürekli çalıştırıldığı, yaptığı işin asıl işe yardımcı işlerden veya uzmanlık gerektiren işlerden olmadığının belirlendiği...” açıklaması verilen karara gerekçe yapılmışsa da, yapılan tahkikat eksik araştırmaya dayalı olup hüküm kurmaya elverişli değildir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında,davanın esas itibariyle dava dışı alt işverenlerden yapılan sigortalı hizmetlerin iptali ile bu hizmetlerin davalı işyerinden gösterilmesine ilişkin olması nedeniyle ;bu durum davacının bildirimlerinin yapıldığı tüm işverenler hak alanlarını ilgilendirdiği gözetilerek davaya dahil edilmeli, delilleri sorularak toplanmalı bu kapsamda, davacının işe başlama, işten ayrılma, ara verme ve çalışma sürelerine ilişkin bilgi sahibi bodro tanıkları belirlenip dinlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı ve feri müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.