5. Hukuk Dairesi 2016/9397 E. , 2017/4341 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine; süresinde olmayan temyiz başvuru dilekçesinin reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı ek kararın Yargıtay"ca incelenmesi, davalı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiş; süresinde yapılmayan temyiz başvuru dilekçesinin mahkemece reddine dair verilen ek karar, süresinde yine davalı vekilince temyiz edilmiştir. Yapılan incelemede;
Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya
-/-
muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” denildiği, Tebligat Kanunu"nun 23.maddesinin 7.bendinde ""21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin,"" tebligat mazbatasına yazılmasının emredildiği, Tebligat Yönetmeliği"nin 35.maddesinin (f) bendinde ise; ""30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin,"" tebligat mazbatasına yazılacağının hüküm altına alındığı görülmektedir.
Temyiz eden vekiline, gerekçeli kararın, iş adresinde, kendisi veya onun adına tebliğ yapılabilecek kimse bulunmazken tebliğ edilmek üzere götürüldüğü, “Adres kapalı. Tebliğ evrakı Tebligat Kanununun 21.maddesine göre mahalle muhtarı İlhamettin Demir imzasına tebliğ edilerek iki nolu haber kağıdı kapıya asıldı” kaydı ile 07.08.2015 tarihinde tebliğ edildiği görülmekte olup; tebligat parçasında muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının belirlenmediği ve muhatabın tevziat saatinden sonra adrese döneceğinin tespit edilmediği, yine beyanda bulunan ve aynı zamanda haber verilen komşunun açık kimliğinin ne olduğunun saptanmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle, tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu"nun 21/1. ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliği"nin 30. ve 35. maddeleri koşullarına göre usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bu durumda tebligat usulüne uygun olmadığından, tebliğ tarihi öğrenme tarihi olup, temyiz isteminin reddine ilişkin 14.07.2015 günlü ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Kısa kararda 42.823,93-TL’ye hükmedildiği halde gerekçeli kararın hüküm fıkrasında 44.544,58-TL’ye hükmedildiği gibi, kısa kararda acele el koyma dosyasında davalı tarafa 44.965,10-TL ödendiğinden söz edildiği halde gerekçeli kararda 43.155,87-TL ödendiği ifadesi kullanıldığından, kısa karar ile gerekçeli karar çelişiktir. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 gün 1991/7–1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olması bozma nedenidir. Bozmadan sonra yerel mahkeme önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla vicdani kanata göre karar verebilir.
Bu nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle sair hususlar incelenmeksizin H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının irad kaydedilmesine, 13/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.