Esas No: 2021/12509
Karar No: 2021/345
Karar Tarihi: 01.03.2021
Danıştay 2. Daire 2021/12509 Esas 2021/345 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/12509
Karar No : 2021/345
TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNAN
DAVALI YANINDAN MÜDAHİL: ...
DAVALI: ... Belediye Başkanlığı
KARŞI TARAF (DAVACI): ...
İSTEMİN KONUSU: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem : Dava; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... mevkiinde kain, mülkiyeti davacıya ait ... ada, ... parsel ile ... ada, ... parsel sayılı taşınmazların yanında ve imar planında yeşil alan olarak ayrılan yerde bulunan, davalı yanında müdahile ait ... (... Restaurant) isimli iş yeri için düzenlenen iş yeri açma ve çalışma ruhsatının iptali istemiyle 13/06/2016 tarihinde yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararıyla; yürürlükte bulunan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında "yeşil alan" fonksiyonuna ayrılan bir alanın, 3194 sayılı İmar Kanun'un 3. maddesi uyarınca, ayrıldığı amaca aykırı maksatlar için kullanılamayacağı dikkate alındığında, bu amaç dışında kullanılmasına imkan veren iş yeri açma ve çalışma ruhsatının iptali istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... günlü, E: ..., K: ... sayılı temyize konu kararında; davalı konumunda bulunan ... Belediye Başkanlığı'nın istinaf başvurusunda bulunmadığı ve davalı yanında müdahil olan ...'in ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 66. maddesi kapsamında tek başına istinaf kanun yoluna başvurmasının mümkün olmadığı belirtilerek istinaf isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun incelenmeksizin reddine hükmedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı yanında müdahil tarafından, davaya müdahalesinin, asli müdahale olarak değerlendirilmesi ve tek başına kanun yoluna başvurma hakkı bulunduğunun kabulü gerektiği, aksi halde savunma hakkının ihlal edilmiş olacağı ileri sürülerek ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi kararının bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ: ...
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararın ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı yanında müdahil üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7035 sayılı Kanun ile değişik 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi, ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın, kararı veren ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, 01/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Üçüncü kişilerin davaya katılması ve davanın ihbarı hususunda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin göndermede bulunduğu, 2577 sayıl Kanunu’nun 31. maddesine, 10.06.1994 tarih ve 4001 sayılı Kanun’la “davanın ihbarının re’sen yapılması” hükmünün eklendiği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda, müdahil iltihak ettiği tarafla birlikte hareket eder kuralının yer aldığı, 1086 sayılı Kanun'un 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile değiştirildiği, "Fer’î müdahilin durumu" başlıklı 68. maddesinin 1. fıkrasında, "Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir." hükmüne yer verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi uyarınca, müdahale yönünden yapılan atfın niteliğinin incelenmesi gerekir.
1086 sayılı Kanun'unda asli müdahale, fer'i müdahale ayrımı olmadığı halde "asli müdahale"nin yargısal içtihatlarla tanımlandığı, nihayet 6100 sayılı Kanun'da bu hususta düzenleme yapıldığı, bir başka anlatımla davaya katılmanın, adli yargıda da, bu yargı düzenine göre oluşturulan yargısal içtihatlarla gelişen bir müessese olduğu, adli yargı ve idari yargının yargılama usulünün örtüşmediği durumlarda, idari yargının kendine özgü içtihadını geliştirmesi ve idari yargı uygulamasında ihtiyaç duyulan alanın, içtihatlarla doldurması gerektiği açıktır.
Nitekim; 2577 sayıl Kanun'un 50/4 maddesinde yer alan,"Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır." şeklindeki açıkça "sınırlayıcı" görünen bir kuralın iptali istemiyle açılan davada dahi, Anayasa Mahkemesi 12/6/2020 tarih ve E:2019/115 esas sayılı kararıyla, "Dolayısıyla.... hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı ilkeleri gereğince içtihat yoluyla istisnai durumlar öngörülebilmesine engel teşkil etmemektedir. Aksi yönde bir kabulün hukuki güvenlik ilkesinin öz değil sadece şekil itibarıyla korunması anlamına geleceği gibi temel görevi adaleti tesis etmek olan yargı mercilerinin varlık sebebiyle de bağdaşmayacağı açıktır." gerekçesine yer verilerek, içtihat yolu işaret edilmiştir.
Getirilen düzenlemelerle, davanın ihbarının re'sen yapılması öngörülmüş ve müdahilin katıldığı tarafla birlikte hareket etme zorunluluğu kaldırılarak, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir duruma gelmesi sağlanmıştır. Davanın konusunun, müdahilin sahip olduğu "hak ya da şey olduğu" hallerde, müdahilin tek başına kanun yollarına başvurabileceğinin ve yürütülmenin durdurulmasını isteyebileceğinin kabulü gerekir.
Olayda, restoran olarak işletilen iş yerinin ruhsatının, ... adına verildiği, davacı ... tarafından, anılan işletmenin meri imar planlarında yeşil alan kullanımına ayrılan alanda bulunduğu belirtilerek ruhsatının iptali isteminin, davalı idarece zımnen ret edilmesi üzerine ise daha sonra davalı idare yanında müdahil olan ... adına ruhsat verilmesinin hukuka aykırı olduğundan bahisle anılan zımnen ret işleminin iptali istemiyle dava açtığı, bu davada verilen iptal kararı üzerine, davalı idare yanında müdahil olan ... tarafından, kararın usul ve kanuna aykırı olduğu belirterek, tek başına öncelikle istinaf yoluna ve istinaf isteminin incelenmeksizin reddi üzerine temyiz yoluna başvurduğu görülmektedir.
Uyuşmazlığa, müdahil yönünden bakıldığında; adına düzenlenen iş yeri açma ve çalışma ruhsatının iptali istemli dava sonucunda verilen iptal kararından, davanın taraflarından daha fazla etkileneceği; her ne kadar iptal kararının gereğinin yerine getirilmesine yönelik olarak tesis edilecek işlemin iptali istemiyle, bu sefer davacı sıfatıyla dava açabilecek ise de yargı kararının uygulanmasına ilişkin işlemin iptalinin, pek de olası olmadığı görülmektedir. Betimlenen hukuksal alana sıkışmış olan müdahilin, tek başına kanun yollarına başvurabileceğinin kabul edilmemesi, hukuk güvenliğinin olmadığı sonucunu doğurur. Oysa yargının temel görevi adaleti tesis etmektir.
Anayasa Mahkemesinin, davalı idare yanında müdahil olanın, bireysel başvurusunun incelenmesi suretiyle verdiği, 19/07/2018 tarih ve B. No: 2015/2909 sayılı kararı ile davanın doğrudan tarafı olmayan feri müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkan ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte olmadığı da vurgulanarak, "feri müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine" dair kararın Anayasa'nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna varılmış ise de anılan kararın, somut olaya ilişkin olduğu ve kararın içeriğinde;
"Öte yandan somut başvuruda ileri sürülen söz konusu şikâyetle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen değerlendirmesinin ve bu değerlendirmeden hareketle vardığı sonucun sadece bireysel başvuru yolunun niteliği gereği, ihlal iddialarına konu edilen adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin kapsam ve içeriğine ilişkin ve bu hususla sınırlı olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bir başka ifadeyle somut başvuruda adil yargılanma hakkı güvenceleri ve ilkeleri bağlamında ulaşılan bu sonucun derece mahkemelerinin bir yargılama sürecinde ferî müdahil tarafından hangi usul işlemlerinin hangi koşullarda gerçekleştirilebileceğiyle ilgili hukuk kurallarına ilişkin müdahil lehine olabilecek yorum ve takdir yetkileri üzerinde daraltıcı bir etkisinin bulunmadığı belirtilmelidir." gerekçesine yer verilerek, mahkemelerin içtihat yolunun yine vurgulandığı görülmektedir.
Somut olay için bağlayıcı olan kararların, benzer davalarda emsal niteliği taşıdığı, her somut olayın kendisine has özellikleri olacağından, bir uyuşmazlık için verilmiş kararın diğerinde uygulanırken, hak kayıplarına neden olunmaması gerektiği ise tartışmasızdır.
Öte yandan; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 148. maddesinde;" Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir hükmüne yer verilmiştir.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usuller Hakkında Kanun 46. maddesi uyarınca, bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru düzenlemesi ile kişilerin temel hak ve hürriyetlerini sübjektif olarak inceleme yapmakta olup, AİHM’nin, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu “tüketilmesi gerekli bir iç hukuk yolu” olduğunu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru üzerine karar verilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurulabilmekte ve burada verilen karar sonucu belirlemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince "Menemen Minibüsçüler Odası ile Türkiye" kararında; Menemen Minibüsçüler Odasının hakkında tesis edilen idari işlemler konusunda açılan iki farklı davada; ilk davada temyiz aşamasında sınırlı savunma yapabilmesi ve esasa ilişkin görüşlerini dile getirememesi, ikinci davada ise dava dışında kalması ve davalı Valilik tarafından kanun yoluna başvurulmaması nedenleriyle, kendisini savunamadığı sonucuna varılarak, başvuranın mahkemeye erişim hakkından yoksun bırakıldığına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bu durumda, müdahile ait iş yeri için düzenlenen iş yeri açma ve çalışma ruhsatının iptali istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen kararın, müdahil tarafından tek başına temyiz edebileceğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davaya, davalı idare yanında müdahil olarak katılanın, temyiz isteminin incelenmesi gerektiği oyuyla, istemin incelenmeksizin reddi yönündeki Daire kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.