10. Hukuk Dairesi 2014/25196 E. , 2015/7977 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacı aleyhine düzenlenen ödeme emirlerinin iptali, dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma üzerine, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, Dairemizin 2012/ 17586 – 2013/ 10950 sayılı bozma ilamına uyulması sonrasında yazılı şekilde karar verilmiş ise de;
Bozma gereklerinin tümüyle yerine getirilmediği, zira, şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığı ve şirketten tahsil imkanının da kalmadığı anlaşılan davacının, borçlu şirketin ortağı olması sebebiyle 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesi kapsamındaki sorumluluğunun yeterince irdelenmediği anlaşılmaktadır. Bu yönde, Limited şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun ’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirildiği, aynı maddeye “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı
şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklendiği; anılan kanunun geçici 1. maddesi de; “ Bu Kanunla 6183 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve eklenen hükümlerin, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır hükmünü taşır iken , işbu maddenin Anayasa Mahkemesi’nin 28.04.2011 gün ve 2009/39 Esas-2011/68 Karar sayılı kararı ile iptaline, maddenin uygulanmasından doğacak ve sonrasında giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete"de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş ve kararın 15.10.2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmış olduğu gözetilerek, davacı hakkında ödeme emirlerine konu tahakkuk dönemlerinde yürürlükte bulunan mevzuatın uygulanması gerekecektir.
Ayrıca, bozma sonrası getirtilen belgeler kapsamında, 2004/ 12726 sayılı takip dosyasından gönderilen ödeme emri hakkında dava açma süresinin geçirildiği, ancak karar gerekçesinde sehven bunun yerine 2005/ 11171 sayılı takip dosyasının yazıldığı belirgindir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.