17. Hukuk Dairesi 2019/1286 E. , 2020/3851 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalı ... şirketinin trafik sigortacısı olduğu aracın davacı yayaya çarpması neticesinde davacının yaralandığını belirterek işgöremezlik ve sakatlık dolayısıyla meslekte kazanma gücünü kaybetmesi ve gelir kaybı zararlarının tazminine yönelik olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; meydana gelen kazada müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olabileceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 3.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklının saklı tutulmasına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesince, İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-İlk derece mahkemesince verilen karara yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. Maddeleri kapsamında yöntemince yapılan
inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Somut olayda, 15.07.2013 tarihli kaza tespit tutnağında davalının trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsünün yaya geçitlerine yaklaşırken bütün sürücüler araçlarını yavaşlatmak ve bu geçitlerden geçen veya geçmek üzere bulunan kişilere öğrencilere ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar kuralını ihlal ettiğini, yayaların kural ihallerinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Davaya konu trafik kazası neticesinde Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/667E.-2014/405 K. sayılı ceza dosyasında alınan 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalının trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsünün kazada tamamen kusurlu olduğu, davacı yaya ve yanındaki diğer yayaların kazada herhangi bir kusurlarının bulunmadığı belitilmiş benimsenen rapora göre, mağdurların sayısı ve yaralanma dereceleri teşdid nedeni yapılarak davalının trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsü, hapis cezasından çevrilerek adli para cezasına hükmedilmiş, Yargıtay 12 Ceza Dairesi’nin 2014/22106 E. - 2015/14520 sayılı kararıyla hükmün onanmasına karar verilmiş, anılan karar 05.10.2015 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece kusur yönünden hükme esas alınan 20.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise davacı yayanın %75 oranında kusurlu olduğu, davalının trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Ceza dosyasında alınan kusur raporu ile mahkemece alınan kusur raporu arasında büyük oransal farklılıklar olduğundan bilirkişi raporları arasında çelişki meydana gelmiştir. Bu durumda mahkemece, bilirkişi raporları arasındaki kusur durumuna ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir. O halde mahkemece yapılacak iş, ceza dosyasının kül halinde getirtilerek, ceza dosyasındaki kaza tespit tutanağı, kusur bilirkişi raporu ve mahkemece alınan kusur bilirkişi raporu da irdelenmek suretiyle kusur dağılımına ilişkin çelişkilerin giderilmesi yönünde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden ayrıntılı, gerekçeli ve
denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi olmasına ve kusur yönünden dosyada çelişkili raporların bulunmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesi’nce, bu hususa yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi’nin davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 23/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.