Esas No: 2015/2367
Karar No: 2017/1043
Karar Tarihi: 31.05.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2367 Esas 2017/1043 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.09.2013 gün 2012/231 E., 2013/719 K. sayılı kararın temyizen incelenmesin davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 31.03.2014 gün 2013/21508 E., 2014/6402 K. sayılı ilamı ile;
"…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01/10/1996-18/05/2011 tarihleri arası tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile 6111 sayılı Yasanın getirdiği prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin hükümlerinden faydalanması istemine ilişkindir.
Dairemizin 21/05/2012 tarih ve 2012/7572-8661 Esas- Karar sayılı bozma kararı üzerine, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 01/12/1996-31/12/1996, 01/01/2002-31/12/2006 ve 01/01/2008-18/05/2011 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davalarında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması yada ürün tesliminin olması tek başına davanın kabulü için yeterli değildir. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti için öncelikle bir prim kesintisinin (tevkifat) bulunması gerekir. Yine bu prim kesintisini (tevkifatı) takip eden yıllarda, tarımsal faaliyete ilişkin olarak, hangi tarımsal ürünlerin yetiştirildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği, bu ürünlerden prim kesintisinin yapılıp yapılmadığı gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir.
Öte yandan ilk prim kesintisini izleyen yıllarda, prim kesintisi (tevkifat) veya ürün tesliminin iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilip, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının 14/04/2011 tarihinde tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, teslim ettiği ürünlerden ilk defa Ekim/1996 tarihi olmak üzere takip eden 1997 yılında prim kesintisinin yapıldığı, 28/09/1981 tarihinde kooperatif, 29/08/2000 tarihinde ziraat odası kaydının başladığı, kolluk ve muhtar tutanağı ile tanık beyanlarında fındık üreticisi olduğunun belirtildiği, adına kayıtlı 20 dekar tarla bulunduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece kayıtlarına göre davacının, 01/12/1996-31/12/1996 tarihleri arası sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesi doğrudur. Ayrıca davacı 14/04/2011 tarihi itibariyle tescilil olup, bu tarihten sonraki sürelerin tespitinde hukuki yararı bulunmamaktadır. Ancak verilen karar 01/01/2002—31/12/2006 ve 01/01/2008-14/04//2011 tarihleri arası dönem yönünden hatalı olmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi prim kesintisine dayalı tespit davalarında, ilk prim kesintisinin yapıldığı yılı takip eden yıllarda da, prim kesintisinin veya ürün tesliminin yani tarımsal faaliyetin sürekli olması gerekir. Sürekli prim kesintisi ve ürün tesliminden amaç, bunun her yıl yapılabileceği gibi, prim kesintisi veya ürün tesliminin iki yıla kadar olan süre dışında devam ettiği durumlarda da tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilir. Uyuşmazlık konusu olan 01/01/2002—31/12/2006 ve 01/01/2008-14/04/2011 tarihleri arası dönemde, herhangi bir prim kesintisi ve ürün tesliminin bulunmadığı, dolayısıyla sigortalılık koşullarının oluşmaması nedeniyle bu dönem yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken davacının bu dönemde de sigortalı olduğuna hükmedilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2926 sayılı Kanuna tabi Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı geçimini tarım ile temin ettiğini, yetiştirdiği ürünlerin teslimi sırasında prim tevkifatı yapıldığını, müvekkili adına yapılan prim tevkifatının davalı Kuruma aktarıldığı tarihi takip eden aybaşı olan 01.10.1996 tarihinden itibaren 18.05.2011 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Kanundan yararlandırılmasının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... (SGK) vekili 2926 sayılı Kanun kapsamında davacının tescilinin ve sigortalılık başlangıcının geriye kaydırılmasının mümkün olmadığını, üretmiş olduğu üründen yapılan tevkifatlarla ilgili belgelerin Kurumda bulunmadığını ve davacının tarımsal faaliyetini kanıtlayamadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 16.02.2012 tarihli kararda davacının geçimini yaptığı tarımsal faaliyeti ile sağladığı, 1996 yılındaki prim kesintisi ile sigortalı olma iradesini ortaya koyduğu, davacının Kurumca sigortalılığının 14.04.2011 tarihinde başlatıldığı ancak kısa kararın ve gerekçeli kararın çelişkili olmaması için davanın kabulü ile davacının ilk kesinti tarihini takip eden aybaşı olan 01.11.1996 tarihinden itibaren dava tarihi olan 18.05.2011 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur Sigortalısı olduğunun tespitine, davacının 6111 Sayılı Kanun başvuru süresi gözetilerek 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Hükümlerinden faydalanması ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin faydalanma ve başvuru hakkının geçerli olduğunun tespiti ile hakkın saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 21.05.2012 tarihli bozma kararında prim tevkifatına dayalı davada ziraat oda kaydı ve kooperatif kaydı gibi belgelerin davanın kabulü için yeterli olmadığı, prim kesintisinin bulunmadığı yıllarda tarımsal faaliyetin saptanması bakımından ürünlerin ne şekilde değerlendirdiğini ortaya koymak, davacının tarımsal faaliyete elverişli taşınmazlarının bulunup bulunmadığını araştırmak, tarımsal faaliyetin taşınmazların kiralanması suretiyle yürütüldüğü iddia ediliyor ise, bu konuda taşınmazların kimden, hangi yıllar için kiralandığı, hangi tarımsal ürünlerin üretimi için faaliyette bulunulduğu, kiralayan kişinin Tarım Bağ-Kur sigortalılığının bulunup bulunmadığı, kiracının kiralama yoluyla tarımsal faaliyetini yürütmeye elverişli tarımsal alet edevatının bulunup bulunmadığı gibi ayrıntılı araştırma yapmak, gerektiğinde tarımsal faaliyetin yapıldığı iddia edilen dönemdeki muhtar ve azaların bilgilerine başvurmak, özetle, tarım faaliyetinin devam edip etmediğini hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya koymak gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece 24.09.2013 tarihli kararda davacının 1996/Ekim ayındaki prim kesintisi ve Çiftçi Kayıt Sisteminde mevcut desteklemelerden yararlandığı yıllar göz önüne alınarak davacının tarım sigortalılığı başlangıç tarihinin 01/12/1996 olduğunun; 01/12/1996 - 31/12/1996 ile 01/01/2002 - 31/12/2006 ve 01/01/2008 - 18/05/2011 tarihleri arasında devam ettiğinin tespitine, fazlaya ilişkin süreler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen karar, davalı ... vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuş ve mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnilmiştir.
Direnme kararını, davacı asil ve davalı ... vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının prim kesintisi ve ürün teslimi bulunmayan 01.01.1998 ile 27.12.2002 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce Yerel mahkemece Özel Daire’nin bozma kararından sonra 03.06.2014 tarihli duruşmada direnme kararı verilip hüküm kurulduktan sonra gerekçeli kararın başlık kısmında bozma ilamına uyulmasına dair ifadenin yer almasının, maddi hataya dayalı olup olmadığı, dolayısıyla usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, Kurul tarafından Yerel Mahkemece kısa karar kısmında Özel Daire’nin bozma ilamına karşı direnildiğinin açıkça ifade edildiği, gerekçeli kararın bir bölümünde Özel Daire’nin bozma ilamına “uyulmasına” ifadesinin yer almasının maddi hatadan kaynaklandığının anlaşılır olduğu, bu nedenle direnme kararının usulüne uygun olduğu ve dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı hususu oybirliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
1) Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
İlk hükme yönelik olarak temyiz isteminde bulunmayan davacı yönünden, önceki karar kesinleşmiştir. Bu nedenle, davacı vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
Açıklanan durum karşısında, hakkındaki hüküm kesinleşmiş olan davacının direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerekir.
2) Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 5, 9 ve 10. maddeleridir.
2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları açıklanmıştır.
Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar; kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim, dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerekmediği belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları A.Ş. ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Diğer yandan, 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür.
Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin prim borçlarının 36. madde kapsamında ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren başlatılması zorunludur.
Öte yandan, Kurumun iş bu prim ödemesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle 2926 sayılı Kanun ile sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı ile devam eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
Kaldı ki, 2. madde kapsamına girenlerin ürün bedellerinden 36. madde kapsamında yapılan prim tevkifatlarının Bağ-Kur’a ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil zorunlu olmakla birlikte prim tevkifatı veya ürün teslimi olmayan yıllar yönünden 2926 sayılı Kanun uyarınca Tarım Bağ-Kur sigortalılığı için 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürüldüğünün yöntemince kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ayrıca tarımsal faaliyetin kesintisiz olarak devam ettiği hususunun kanıtlanması yönünden 2926 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan kurum veya kuruluş kayıtlarının mevcudiyeti tek başına yeterli olmayıp, bu kayıtların fiili olarak tarımsal faaliyette bulunulduğuna dair diğer delillerle birlikte varlığı aranmalıdır.
Bu doğrultuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230 E., 2011/319 K. sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece; çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli; dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı; 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun "zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "zirai kazançta vergileme" başlıklı 53 ve "vergi tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanunu’nun "vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konu ile ilgili 08.12.2010 gün ve 2010/10-580 E. 2010/647 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödenip ödenmediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa üyelik kaydı yanında bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödenip ödenmediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celp edilmeli; hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Hukuk Genel Kurulu’nun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306 E., 2011/365 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumda bulunan tanıklar dinlenerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde tarım sigortalılığını sona erdiren nedenlere yer verilmiştir. Buna göre; sigortalılık niteliğini yitirenlerin tarım sigortalılığının yeniden başlaması için tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmayacakları, Tarım Bağ-Kur sigortalılığın bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile yeniden başlayıp devam etmeyeceği de dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E. 2007/71 K.; 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E. 2007/718 K. sayılı ilamları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde, davacının 19.11.1996 tarihinde olmak üzere bir adet prim kesintisinin mevcut olduğu ve 29.08.2000 tarihinde başlayan ziraat odası kaydının ve 17.02.1986 ve 02.08.1991 tarihlerinden başlayan kooperatif kaydının bulunduğu, yine 2002-2011 yılları arasında 2007 yılı haricinde çiftçi kayıt sisteminde kaydının olduğu anlaşılmakla prim kesintisine istinaden 01.12.1996-31.12.1996 tarihleri arası Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, ziraat odası, kooperatif ve çiftçi kayıt sisteminde kaydının bulunmasının tek başına tarımsal faaliyeti kanıtlamaya yeterli olmadığı hususu da gözetildiğinde davacının prim tevkifatı veya ürün teslimi bulunmayan 01.01.2002-31.12.2006 ile 01.01.2008-14.04.2011 tarihleri arasındaki dönemler yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı asilin temyiz isteminin, temyizde hukuki yararı bulunmadığından REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının davacıya geri verilmesine,
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.