8. Hukuk Dairesi 2011/1451 E. , 2011/5887 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Şıhali Köyü Tüzel Kişiliği, müdahiller ... mirasçıları ... ve müşterekleri aralarındaki tescil davasının kabulüne dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.07.2010 gün ve 299/380 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları açıklanan, tapulama çalışmaları sonunda tesbit dışı bırakılan ve keşifte iki parça olarak belirlenen taşınmazların vekil edeni tarafından tapulama tespitinden sonra imar ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini açıklayarak vekil edeni adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili,taşınmazın imar ihya ve zilyetlikle kazanılamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuş, diğer davalı ... Tüzel Kişiliği temsilcisi ise, davacının davasını doğrulayan beyanlarda bulunmuştur.
... mirasçıları ... ve müşterekleri vekili, 2.12.2005 tarihli dilekçe ile müdahale isteğinde bulunmuş, taşınmazın 1973 yılından itibaren kök murisleri ... tarafından kullanıldığını, imar ihyayı ...’ın yaptığını, Kemal’in ölümünden sonra davacı ile vekil edenlerinin eşi ve babaları ... tarafından zilyet edildiğini açıklayarak vekil edenlerinin müdahil olarak davaya kabullerine ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının ve müdahillerin talebinin kabulü ile 23.12.2005 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile 36.372 m2 ve B harfi ile 4.210 m2 olarak gösterilen taşınmazların 1/2 paylı olarak davacı ... ile ... mirasçıları müdahiller adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1951 yılında yapılan kadastro çalışmalarında yasa gereği (paftaya göre ağıl tepeleri ve sırt) tapulama harici bırakıldığı anlaşılan iki parça taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Dava dilekçesi ile 6.1.2010 tarihli dilekçede davacı vekili, imar ihyayı davacının yaptığını açıklayarak davacı adına tescilini istemiş. Son yargılama oturumunda ise davanın kabulüne, müdahillerin talebinin ise reddine karar verilmesi gerektiğini açıklamıştır. Müdahiller vekili ise 2.12.2005 tarihli dilekçede imar ihyayı yapanın kök miras bırakan ... olduğunu, davacının taşınmazı tek başına ele geçirmeye çalıştığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur. ... mirasçıları adına ... 15.12.2005 tarihli dilekçesinde ise, davaya katılmalarına, şayet imar ihya nedeni ile tapu verilecekse yarı paylı olarak davacı ile ... mirasçıları olan müdahiller adına tesciline, bu talepleri kabul edilmediği takdirde davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanık olarak beyanda bulunan köy muhtarı, taşınmazı kullananın ve boş iken traktör ile sürenin davacının babası veya dedesi olduğunu ifade etmişler, tanık Durmuş ise sağlığında davacının babasının kullandığını ve sonra kardeşler arasında paylaşıldığını bildirmiştir.
Açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekili; dava konusu taşınmazın davacıya dedesi veya babasından kaldığını ileri sürmediğine, adına tescilini istediğine, müdahiller ise davacının ve miras bırakanları ...’in babası ...’ın imar ihya ettiği gerekçesi ile yarı paylı olarak davacı ile ... mirasçıları adlarına tescile, olmazsa davanın reddine karar verilmesini açıkladıklarına göre dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanık beyanları karşısında taşınmazların davacının babası, müdahillerin ise dedesi ... tarafından imar ihya edildiğinin ve ölümü ile mirasçılarına kaldığının kabulü gerekir. Gerek davacı gerekse müdahiller taşınmazların taksim, satış veya bağış suretiyle kendilerine kaldığını iddia etmemişlerdir. Keşifteki tek tanığın soyut şekilde kardeşler arasında paylaşıldığını içeren ve davacı veya müdahillerin de doğrulamadığı beyanına itibar etme imkanı da bulunmamaktadır. Nüfus kayıtları ile veraset belgesine göre ...’ın 3.4.1991 tarihinde öldüğü ve davacı ... ile müdahillerin murisi ... dışında dava dışı mirasçı kız çocuklarının da olduğu görülmektedir. Bu durumda murisin terekesi elbirliği hükümlerine tabidir. Davada yer almayan mirasçılar bulunmaktadır.
TMK.nun 701.maddesine göre; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir”. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış ve terekenin tamamını kapsar. Aynı Kanunun 702.maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufa yönelik işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birinin ya da birkaçının kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Eş anlatımla, bir veya birkaç mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tek başlarına tasarrufta bulunma yetkileri bulunmamaktadır. Mirasçılardan birinin ya da birkaçının kendi payları hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK.nun 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi de mümkün değildir. Gerek davacının gerekse müdahale suretiyle ... mirasçılarının tek başlarına böyle bir dava açma yetkileri bulunmadığına göre davanın dava şartı yokluğundan tümü ile reddine karar verilmesi gerekmektedir. Tescil davasının “kamusal nitelik” taşıması, kamu düzenini ilgilendirmesi ve kanun koyucu tarafından da benimsenen kamusal ağırlığı nedeni ile re"sen bu hususta inceleme yapılmıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca dava şartı sebebiyle BOZULMASINA, 15.11.2011 tarihinde oybirilğiyle karar verildi.