Esas No: 2015/874
Karar No: 2017/1040
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/874 Esas 2017/1040 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.04.2012 gün ve 2001/190 E., 2012/275 K. sayılı kararın incelenmesi davacı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 14.06.2013 gün ve 2013/13364 E., 2013/14391 K. sayılı kararı ile;
"...Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işveren, davalılardan bölge müdürü ... ve muhasebe müdürü ..."in görevlerinin ifası sırasında akaryakıt alımının yapıldığı firmalara kasadan nakit ödeme çıkışı yaptıklarını, ancak bu nakit çıkışı yapılan paraları alacaklı firmaya ödemeyerek, kendi şahsi hesaplarına aktardıklarını, daha sonraki ödeme tarihli olarak kredi kartı veya şahsi çek ile ödemeler suretiyle borcu kapattıklarını, nakdi kendi şahsı hesaplarında değerlendirmek suretiyle davacı şirket aleyhine haksız kazanç sağladıklarını, hizmet sebebi ile güveni kötüye kullandıklarını, bölge müdürü ..."ın davalılardan ... Petrol Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti."nin sahipleri arasında arkadaşlık ve menfaat ilişkisi bulunduğunu, davalı şirketin bu menfaatlenmede yardımcı olduğunu, bu sebeple doğan zararın 11.500,00 TL"sindan müteselsil sorumluluğun olacağını ileri sürerek, alacak talebinde bulunmuştur.
Davalılar Cevablarının Özeti:
Davalılar, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı işveren vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalıların yaptıkları işlemler ile davacı işvereni zarara uğratıp uğratmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Hükme esas alınan 05.04.2010 tarihli bilirkişi raporunda, dosya delillerinden davacı şirket çalışanı bölge müdürü ... ile onun talimatı üzerine muhasebe müdürü ..."in davacı şirket kasasından alacaklılara ödenmek üzere nakit çıkışı yapılarak, nakdi şahsi hesaplarına aktardığı, bu yolla menfaatlendiği, ödemeleri ileri bir tarihte şahsi kredi kartı veya şahsi çeki ile ödemek suretiyle borcu kapattığı anlaşıldığı, davacı şirket nezdinde iş sözleşmesi ile çalışan davalı ... ve ..."in söz konusu eylemlerinin "işverenin güveni kötüye kullanma" "işyeri talimatlarına aykırı davranma" "doğruluk ve bağlılığa uymayan işçinin işverene sadakat borcuna aykırı" "ahlak ve iyiniyet kuralları içinde yer almayan davranışlar" içerisinde değerlendirilebilir ise de, bu davranışları sonucu davacı şirket aleyhine ne miktar menfaatlendikleri, bu yolla davacı şirketi zarara uğrattığı, keza bu kişilere yardımcı olduğu iddia edilen davalılardan Yeşilpınar Petrol Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti."nin gerçekleştiği ileri sürülen zararlandırıcı olaylar zinciri içinde ne şekilde yer aldığı, ne oranda davacı şirketin zarara uğramasına sebep olduğu tam olarak tespit ve zarar miktarını hesaplama mümkün olamadığı belirtilmiştir.
İzmir Cumhuriyet Savcılığının 30.03.2001 tarih ve 2001/5258 sayılı iddianamesi üzerine İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/401 esas sayılı dosyasında açılan kamu davasında, davalı işçilerin üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair mahkumiyetlerini gerektirir kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gibi atılı suçun kanuni unsurları oluşmadığı nedeniyle 03.12.2003 tarih ve 2003/1097 karar sayılı karar ile beraatlarine karar verilmiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 17.04.2008 tarih ve 2008/784 esas, 2008/2925 karar sayılı kararı ile sanıklar hakkında kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 102/4. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Ceza dosyası içerisinde, savcılık aşamasında bir emekli vergi denetmeni ve iki emekli banka müdürü tarafından düzenlenen 27.03.2001 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, diğer bazı tespitler yanında, davacı şirketin bütün ödemeleri nakit olarak ödenmesi prensip iken İzmir bölge müdürlüğü elemanları davalılar Yücel Çagatay ve Mehmet Şener tarafından muhtelif şirketlere ve şahıslara kendi çeklerini ve kredi kartlarına kullanarak ödedikleri, kasadan çıkıp uhdelerinde kalan 309.240.719 TL"nin o tarihlerdeki cari faiz itibariyle 14.410.617 TL"lik getiri getirebileceği, davacı şirketin İzmir bölgesinde yirmibir adet aracı bulunduğu bir araç da sonradan kiralanarak firma için çalıştırıldığı, bu araçların akaryakıtlarının davalılardan ... Petrol Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından karşılanmakta olduğu, anılan firmanın zaman zaman bazı gazetelerin promosyon dağıtımlarını, davacı şirket kuryeleri vasıtasıyla yaptıkları, işlerin yoğun olduğu zamanlarda hariçten çalıştırdıkları kuryelere yaptıkları işlere göre bordro tanzim etmeden ücretleri ödenmekte olduğu, fakat bu ödemelerin bordrosuz olduğu için fişsiz olarak akaryakıt şirketinden alınan faturalar karşılığında 11.415.561.800 TL"lik ödemeler yapıldığı, kasadan çıkarılan bu paralardan, kendi ifadelerine göre Altan Özgür"e tahminen 1.500.000.000 TL, Alper Ağırkan"atahminen 1.600.000.000 TL ödendiği, diğer 8.315.561.000 TL"nin hangi şahıslara veya kimlere ödendiği bordro olmadığı için tesbit edilemediği, akaryakıt firması sahibi Şükrü Levent ..."ın 03.01.2001 tarihli ifadesinde “yapılan her faturanın fişler karşılığındadır, öyle de yapılmıştır.” diye belirtmiş olmasına rağmen 11.415.561.800.-TL"lik faturaların eklerinde fiş bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu, ceza dosyası kapsamındaki diğer deliller ile temyize konu dava dosyasındaki deliller dikkate alınarak, uzman üçlü bilirkişi kurulundan rapor alınıp, davalıların yaptığı işlemler nedeniyle davacı şirketin mi yoksa, davacı şirketin müşterileri olan firmaların mı zararının doğduğunun belirlenmesi, davacı şirketin müşterisi olan firmaların zararının doğduğunun tespit edilmesi halinde, bunun davacı şirkete nasıl ve ne miktar zarar verdiği hususlarının açıkça saptanması ve sonucuna göre tüm deliller yeniden değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet ilişkisinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı şirket vekili davalılardan ...’ın müvekkili şirketin İzmir Bölge Müdürü, ...’in ise muhasebe müdürü olarak görev yaptığını, diğer davalı ... Petrol Ürün. San. Tic. Ltd. Şti’nin ise petrol istasyonu sahibi ve işletici olup müvekkil şirketin sahibi olduğu araç filosunun benzin ve servis ihtiyaçlarını davalı ...’ın isteği ve tavsiyesi üzerine yaklaşık dört yıldan beri temin ettiğini, merkeze gönderilen kayıtlar ve faturaların incelenmesi sonucunda davalı ... ve ...’in şirketin tedarikçilerine ve borçlu firmalara nakit olarak ödenecek miktarları kasadan nakit olarak alıp kendi banka hesaplarına yatırdıklarını, şirketin ödemelerini ise şahsi kredi kartlarını kullanmak ve vadeli şahsi çek tanzim etmek suretiyle gecikmeli olarak ödediklerini, aradan geçen süre içinde şirket parasını kendi adlarına repo, hisse senedi alım satımı gibi amaçlarla kullanarak şahsi menfaat elde ettiklerinin öğrenildiğini, bu araştırmalar sırasında davalı ... Ltd. Şti. tarafından düzenlenen bir kısım fatura bedellerinin de fatura eklerinde benzin alındığını kanıtlayan fişler olmadığı halde şirket kasasından ödeme olarak gösterilerek çıkarıldığının tespit edildiğini ileri sürerek davalılardan ... ile ...’in müvekkil şirket kasasından nakit olarak çıkardıkları halde tedarikçilere vadeli şahsi çek veya nakti ödenecek kredi kartı vererek şahsi menfaat için kullandıkları miktarlar üzerinden elde ettikleri gelirin miktarının ve ayrıca bu miktarları şirket nakit olarak değerlendirmiş olsa idi elde edebileceği gelirin miktarının ayrı ayrı tespitine, davalılardan ... Ltd. Şti.’nin 1 Ocak 1997 ila 24 Nisan 2000 tarihleri arasında benzin teslim fişi olmadan düzenlediği ve bedelleri diğer davalılarca şirket kasasından nakten ödendiği gösterilen gerçeğe aykırı benzin faturalarının miktarının ve kasadan çıkış tarih ve miktarlarının ve müvekkili şirkete iade edilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tespit edilecek miktarlar yönünden şimdilik 20.000.000.000-TL’lik kısmının davalılardan ... ve ...’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, yine davalı ... Ltd. Şti. yönünden tespit edilecek miktarın şimdilik 11.500.000.000-TL’lik kısmından davalı ... Ltd. Şti.’nden diğer davalılarla müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... Petrol Ürün. San. Tic. Ltd. Şti vekili davacı şirketin İzmir Bölge Müdürlüğü ile müvekkili şirket arasındaki alışverişin “açık hesap” uygulaması biçimde gerçekleştiğini, müvekkili şirketin sattığı yakıt miktarının tutarı kadar fatura kestiğini, satılan yakıt tutarını gösteren ve davacı şirket yetkililerince imzalanan fişleri de bütün faturalarına eklediğini, satmadığı yakıtı asla faturalandırmadığını, ödemelerin ...’a ait kredi kartı ile yapılması hususunda ise bir kimsenin şahsi hesabından çalıştığı şirketin borcunu ödemesi mantıklı olamayacağına göre yapılan ödemenin arkasında ödeme şahsi kartla yapılmış olsa bile borçlu şirketin bulunduğunun düşünülmesinin normal olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili müvekkili işçinin davalı işyerinde başarılı şekilde çalıştığını ancak bir başka firmanın iş teklif etmesi üzerine davacı şirket yetkililerinin akıl almaz ve onur kırıcı iddiaları ile karşılaştığını, İzmir Bölge Müdürlüğünde yapılan tüm harcamalara ilişkin belgelerin muhasebe müdürlüğüne teslim edildiğini, muhasebe ve bölge müdürü onayı ile ödemelerin yapıldığını, tüm belgelerin kasa ekinde genel müdürlüğe gönderildiğini, gönderilen bu evrakların kontrolden geçtiğini ve finans müdürü tarafından onaylandığını, böylece müvekkili ve tüm çalışanların şirket harcamaları ve belgelerinin sürekli genel müdürlük denetiminden geçtiğini, dava dilekçesinde iddia edilen hususların doğru olmadığını, davacı iddialarının mücerret duyumlardan ibaret olduğunu, şirkette görevli hemen hemen tüm personelin kredi kartı ile ödeme yaptığını ve bu giderlerini şirketten tahsil ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili davalı ... Ltd. Şti. ile akaryakıt alımı için yapılan anlaşma ve araçların akaryakıt ihtiyacı için düzenlenen fişlerle müvekkilinin ilgisi bulunmadığını, bu hususta tamamen bölge müdürü olan diğer davalı ...’ın yetkili ve sorumlu olduğunu, Ocak 2000 tarihlerinde müvekkiline Güler Nakliyat şirketine yaptırılan nakliye karşılığı 1.661.750.000-TL tutarındaki ücretin hemen ödenmesi gerektiğini söylemesi üzerine müvekkilinin kasadaki nakit miktarının müsait olmadığını görünce şahsi çekini yazarak Güler Nakliyat şirketine gönderdiğini, davacı şirketin İstanbul’daki muhasebe müdürünün müvekkilini telefonla arayarak ödemenin İzmir’den yapılmayacağını, faturanın onaylanmasından sonra İstanbul merkeze gönderilmesini söylemesi üzerine müvekkilinin aynı gün verdiği şahsi çeki geri aldırdığını, söz konusu fatura şirket yetkilileri tarafından onaylandıktan sonra aynı gün İstanbul’a gönderildiğini, fatura tutarının da buradan ödenmiş olduğunu, müvekkilinin Al-Tu Oto Lastik San. Ltd. Şti.’ne araçlara lastik almak için gittiğinde şirket yetkilisinin müvekkiline araçlar için daha önce alınan lastiklerden dolayı TNT Şirketinin kendilerine 80.000.000-TL borçlu olduğunu beyan ederek bu parayı istediğini, müvekkilinin de o anda üzerinde nakit olmaması üzerine çek kabul edip etmeyeceğini sorduğunu ve kabul etmesi üzerine de şahsi çekini verdiğini, bu iki çekten başka şahsi çekle ödeme yapmasının söz konusu olmadığını, bu çeklerin çok kısa vadeli çekler olduğu da dikkate alındığında bununla müvekkilinin bir çıkar sağlamasının mümkün olmayacağının açık olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece “…ceza yargılaması sürecinde ortaya çıkan ve hukuk hakimi yönünden bağlayıcı değerde bulunan maddi olgular, yargılama sürecinde toplanan kanıtlar ışığında yapılan bilirkişi incelemeleri sonucu düzenlenen raporlarla varılan sonuçlar gözetildiğinde davalılar ... ile ...’ın gerçekleştirdikleri iddia edilen ödemelerin çek veya kredi kartı ile yapılmış olmasına karşın şirket kasasından nakit para çekilerek bu paranın belirli süre kişisel çıkarlar doğrultusunda işletildiği iddiasının, işveren yönünden iyi niyet kuralları ile bağdaşmayan güven sarsıcı eylemler olarak nitelenmesi mümkün ise de, davacı tarafın iddia ettiği üzere bu eylem dolayısıyla oluşabilecek kişisel menfaatin somut verilerle ölçülüp belirlenmesinin mümkün olmaması yanında bu tür menfaatin şirket zararı olarak nitelenmesine de olanak bulunmaması; diğer davalı ... Ltd.Şti ile birlikte gerçeğe aykırı işlemler gerçekleştirildiği yönündeki iddianın da ceza yargılaması sonunda toplanan kanıtlarla kurulan hüküm içeriğine göre de somut delillerle ortaya konulamadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece “…davacı tarafından, şirket müşterilerinin zarar gördüğü yargılamanın hiçbir aşamasında dile getirilmediği gibi; şirket müşterilerine verilen zararın karşılanmasından kaynaklı bir rücu talebinde de bulunulmamış olup; taraflarca oluşturulan davada, taraf iddia ve savunmalarıyla bağlı olan mahkemenin istemi aşarak böylesi bir inceleme yapması olanağı bulunmadığı; kaldı ki, davacının böyle bir bildirimi olmadan, davacının tüm müşteri portföyünün araştırılması gibi sonuç alınması mümkün olmayan bir araştırmanın yapılma olanağı da bulunmadığı, yargılama sürecinde, taraflarca sunulan kanıtlar ve ceza dosyası dikkate alınmak suretiyle içinde bankacı ve mali müşavir bilirkişinin de yer aldığı üç kişilik kuruldan, 05.04.2010 tarihli asıl ve sonrasında ek bilirkişi raporu alınmış; aynı biçimde davalıların beraatine yönelik hüküm oluşturulan ceza kararına dayanak olarak, kamu davası yargılama sürecinde de vergi ve bankacılık alanında uzman bilirkişilerden oluşturulan kuruldan konu hakkında rapor alındığı, yargılama sürecinde toplanan kanıtlar ile hükümle varılan sonucu destekleyen bilirkişi raporlarındaki tespitlerin yetersizliği konusunda somut bir veri ortaya konulmadığı gibi; bozma sonrasında ek kanıt toplanmaksızın salt yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmasının usul ekonomisi yönünden gereksiz zaman ve para kaybına yol açacağı; davacının istemi dışındaki müşteri zararı kavramına yönelik inceleme yapılmasının usulen olanaklı bulunmadığı ve teknik olarak da gerçekleştirme koşullarının olmadığı dikkate alınarak; bunun yanında, dava dilekçesinde dile getirilen tüzel kişilik dışındaki davalıların ödeme araçlarındaki farklılıktan dolayı faiz veya para işletmekten yarar elde etme eylemlerinin, davacıya somut zarar veren eylem niteliğinin bulunmadığı konusundaki ilk karar içeriğinde yer alan gerekçeler ve davalı şirketin haksız yarar sağladığı konusundaki iddianın da ceza ve hukuk yargılaması sürecindeki kayıtlarla kanıtlanamadığı…” gerekçeleri ile önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık,somut olayda davalılara isnat edilen eylemler nedeniyle davacının zarar görüp görmediği hususunda mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, davacı şirket müşterilerinin davalıların eylemlerinden zarar görüp görmediklerinin incelenmesinin mümkün olup olmadığı ile yeniden bu yönlerde bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı gerçek kişiler ile davalı şirket yetkilileri hakkında davacı şirket tarafından yapılan şikayet üzerine yürütülen soruşturma neticesinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesince 03.12.2003 gün ve 2001/401 E., 2003/1097 K. sayılı kararı ile sanıkların beraatine karar verildiği, şikayetçi şirket vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 22.01.2007 gün ve 2005/3203 E., 2007/56 K. sayılı kararı ile suçtan zarar gören şirketin davaya katılma talebi ile ilgili karar verilmemesi nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozmaya uyularak şikayetçinin katılma talebi kabul edilerek neticede 25.06.2007 gün ve 2007/186 E., 2007/353 K. sayılı kararı ile sanıkların atılı suçlardan beraatlerine karar verildiği, bu kararın da temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 17.04.2008 gün ve 2008/784 E., 2008/2925 K. sayılı kararı ile zamanaşımı nedeniyle hükmün ortadan kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Yukarıda belirtilen ceza dosyasında mevcut olan ve içinde vergi denetmeni ile banka müdürü bulunan üçlü bilirkişi raporu incelendiğinde özellikle fişsiz benzin alımı ile ilgili olarak şikayetçi şirket iddialarının esas alarak hesaplama yapıldığı, diğer hususlarda zarar tespitine ilişkin somut tespitlerde bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Bununla birlikte davalılardan ...’ın kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsili amacıyla İstanbul 6. İş Mahkemesinde açmış olduğu davada mahkemece 13.09.2011 gün ve 2000/1293 E., 2011/830 K. sayılı kararı ile kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacakları yönünden verilen kısmen kabul kararının temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 10.12.2013 gün ve 2011/48638 E., 2013/32425 K. sayılı kararı ile davalı işveren tarafından yapılan fesih işleminin haklı nedene dayandığından bahisle kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozmaya uyularak 02.04.2014 gün ve 2014/107 E., 2014/177 K. sayılı kararı ile kıdem ve ihbar tazminatlarının reddine bir kısım işçilik alacaklarının ise kabulüne karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.05.2015 gün ve 2014/37128 E., 2015/1739 K. sayılı kararı ile bu yöne ilişkin hükmün onandığı anlaşılmıştır.
Söz konusu işçilik alacağına ilişkin davada mahkemece içinde mali müşavir, hukukçu ve banka müfettişi olan üçlü bilirkişi heyetinden rapor aldırmış olup bu raporda özetle işverence isnat edilen eylemler sonucu uğranıldığı iddia edilen zararların somutlaştırılmasına ilişkin belge ibraz edilmediği belirtilmiştir.
Son olarak direnmeye konu bu dosya üzerinden içinde bankacı ve muhasebeci de bulunan üçlü bilirkişi heyetinden asıl ve ek raporlar aldırılmış olup özetle davacı şirketin zarar iddiasının hesaplanmayı mümkün kılabilecek şekilde tam olarak tespit olunamadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Gerçekten davanın açıldığı tarih ve süregelen yargılama süreci dikkate alındığında davacı şirket tarafından ileri sürülen iddiaların somutlaştırılmadığı, ispata yarar belgelerin ibraz edilmediği gibi bu eylemler dolayısıyla davalıların kişisel menfaat temin ettiklerinin tespitinin mümkün olmadığı mahkemece yapılan araştırma neticesinde ibraz edilen banka ve diğer finans kurumlarının yazıları ve eklerinden anlaşıldığı, kaldı ki yukarıda belirtilen çeşitli bilirkişilerden alınmış raporlarda da bu hususların vurgulandığı, davacı şirketin zarar iddiasının hesaplamayı mümkün kılabilecek şekilde tespite olanaklı olmadığı, dolayısıyla davacı şirketin zararın tespiti ile ilgili olarak ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bozma kararında geçen “davalıların yaptığı işlemler nedeniyle davacı şirketin mi yoksa davacı şirketin müşterileri olan firmaların mı zararının doğduğunun belirlenmesi, davacı şirketin müşterisi olan firmaların zararının doğduğunun tespit edilmesi halinde bunun davacı şirkete nasıl ve ne miktar zarar verdiği hususlarının açıkça saptanması” ibarelerinin çıkarılması gerektiği, bununla birlikte mahkemece eksik inceleme yapıldığından yeniden üçlü bilirkişi raporu aldırılarak tüm deliller yeniden değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmesi gerektiği belirtilerek direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmesini istemiş ise de bu görüş, yukarıda belirtilen çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece yargılama sürecinde toplanan kanıtlar ile varılan sonucu destekleyen bilirkişi raporlarındaki tespitlerin yetersizliği konusunda somut bir veri ortaya konulmadığı gibi ek kanıt toplanmaksızın salt yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmasının usul ekonomisi yönünden gereksiz zaman ve para kaybına yol açacağı, davacının istemi dışında müşteri zararı kavramına yönelik inceleme yapılmasının olanaklı olmadığı, bunun yanında davalıların ödeme araçlarındaki farklılıktan dolayı faiz veya para işletmekten yarar elde etme eylemlerinin davacı şirkete somut zarar veren eylem niteliğinde bulunmadığı gerekçeleriyle verdiği davanın reddine dair direnme kararı yerindedir.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 31.05.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.