17. Hukuk Dairesi 2015/879 E. , 2015/4339 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Esas ve birleştirilen davanın davacısı vekili, davalı borçlu ..."nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmaz hissesini 31.12.2008 tarihinde davalı ..."a, onun da 9.7.2009 tarihinde davalı ..."ya sattığını, taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu ..., tasarrufun borçtan önce yapıldığını, dava konusu hisseyi eşinin tedavisi için sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, dava konusu 1/3 hisseyi 31.12.2008 tarihinde 17.000 TL bedelle aldıklarını, diğer hissedarlarla birlikte 9.7.2009 tarihinde davalı ..."a sattıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili,dava konusu taşınmazın 1/3 hissesini davalı ..."ten kalan 2/3 hisseyi de dava dışı maliklerden iyiniyetle ve 170.000 TL bedelle aldıklarını tadilat yaptırarak kiraya verdiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma toplanan delillere göre, tapuya güven ilkesi ilkesi gözetilerk davalı ..."ya yapılan satışın muvazaalı olduğu ispat edilmediği gerekçesiyle esas ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere,delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına davalı 4.kişi ..."nın İİK 280/1 madde kapsamında kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İİK"nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece tapuya güven ilkesi gözetilerek davalı ..."ya yapılan satışın muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle esas ve birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 4.12.2007 tarihli kredi sözleşmesinden doğduğu, borçlu hakkındaki icra takiplerinin kesinleştiği, 17.3.2009 tarihli haciz tutanağının İİK"nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, iptali istenen 31.12.2008 tarihli tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapıldığı, alacağın gerçek olduğu ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece öncelikle davalı borçlu ... ile ..."ın nüfus kayıtları getirtilerek akrabalık bağı olup olmadığı; dava konusu taşınmaz hissesine yönelik olarak 31.12.2008 tarihindeki rayiç bedeli yönünden bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak anılan taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından bildirilecek rayiç değer arasında misli fark bulunup bulunmadığının tespiti ile tasarrufun İİK 278/3-1,2 madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, anılan taşınmaz hissesi 31.12.2008 tarihinde borçlu tarafından davalı ..."a satılmasına rağmen 17.3.2009 tarihli haciz tutanağından anılan tarihte taşınmazın borçlu tarafından kullanıldığı, borçlunun 31.7.2009 tarihli mal beyanı dilekçesinde dava konusu taşınmazın adresini kendi adresi olarak bildirmesi gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak 31.12.2008 tarihli tasarrufun İİK 280 madde kapsamında iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi anılan tasarruf İİK 278,279 ve 280.maddeler gereğince iptale tabi değil ise davalı ... yönünden de esas ve birleşen davanın reddine; aksi takdirde yanı 31.12.2008 tarihli tasarrufun İİK"nun 278,279,280 maddeler gereğince iptale tabi olduğunun belirlenmesi halinde ise davalı 4.kişi ..."ın kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalı ... hakkındaki davanın İİK 283/2.madde gereğince bedele dönüştüğü göz önüne alınarak adı geçen davalının taşınmazı elden çıkardığı 9.7.2009 tarihindeki gerçek değeri nispetinde davacının takip konusu alacak ve fer"ileriyle sınırlı olarak nakten tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA 17.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.