Esas No: 2016/722
Karar No: 2017/1036
Karar Tarihi: 31.05.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/722 Esas 2017/1036 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 13. Hukuk Dairesince;
“1- DAVA DİLEKÇESİ VE TALEP:
Davacı dava dilekçesinde İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/450 esas sayılı menfi tespit dosyasında feri müdahil sıfatıyla yer aldığını, bu dosyaya esas olan İstanbul Anadolu 1. İcra Müdürlüğünün 2014/14323 esas sayılı dosyasındaki icra alacağını ivazlı olarak Hacı Mehmet Bozali"den temlik aldığını temlikin icra dosyasına bildirildiğini, usulüne uygun düzenlenmiş bu temliknamenin icra müdürü tarafından kabul edilerek alacaklı sıfatını kazandığını, ne varki menfi tespit dosyasında 14/11/2011 tarihli kararla icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda hiçbir somut olguya dayanmayan ve gerekçe ihtiva etmeyen tedbir kararı verildiğini, bu tedbir kararının icra dosyasında fiilen uygulandığını, borçlunun senedin verilmesinden 1 yıl 6 ay sonra alacaklı Hacı Mehmet Bozali hakkında dolandırıcılık eylemiyle şikayeti üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/151456 soruşturma nolu evrakı ile de alacaklı için takipsizlik kararı verildiğini, bu karara yapılan itirazın da redolunarak kesinleştiğini, bunun üzerine 20/03/2015 tarihinde tedbir kararını veren İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak kesinleşen takipsizlik kararını ibraz ettiklerini, tedbirin kaldırılması istenmesine rağmen herhangi bir karar alınmadığını, öte yandan alacağın temliki işleminden sonra borçlu Bozali"nin davacı borçluyla irtibata geçerek şahsına karşı hukuka aykırı eylemde bulunması nedeniyle kamu kurumu olan icra dairesini aracı kılarak dolandırıcılık ve iftira suçlarından şikayeti üzerine savcılığın soruşturmaya geçtiğini, bu dosya delillerini 2014/450 esas sayılı menfi tespit dosyasına sunduğunu, bu dilekçeyle tedbirin kaldırılmasını istediklerini, gerekçesiz verilen tedbir kararlarının, hâkimin tazminat sorumluluğunu mucip olduğunu, ifade etmelerine, Yargıtay tarafından bozulduğunu izah etmelerine karşın buna rağmen mahkemece verilen 14/11/2014 tarihli tedbir kararında hiçbir gerekçe bulunmadığını, tamamıyla hâkimin keyfine göre verildiğini, menfi tespit davasının davacısı tüm imkanlarını kötüye kullanarak borcunu geç ödemenin yollarını bu şekilde sağladığını, davanın başında tedbir kararı verilse bile HMK 396/1.maddesi uyarınca tedbirin kaldırılması şartlarının oluştuğunu, tarafların tüm savunma ve delillerini sunduğunu, ön inceleme aşamasına geçildiğini, davalının hile kullanarak dolandırıcılığına ilişkin şikayeti üzerine yürütülen ceza soruşturması neticesinde takipsizlik kararının kesinleşmesi nedeniyle ceza hukuk anlamında bir hile ve dolandırıcılığının bulunmadığının kesinleştiğini, bu nedenle hile iddiası yönünde mahkemece artık bir inceleme yapılamayacağını, delil toplanamayacağını, mahkemenin menfi tespit davasının bedelsizlik iddiası yönünde incelemesi gerektiğini Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13/07/2006 tarih 327/7623 sayılı kararının bu yolda olduğunu, ayrıca 6098 sayılı TBK 36 ve 39. maddeleri uyarınca hilenin 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerektiğini, şayet davacı 15/03/2015 tarihinde borç almak için davalıya senedi vermiş, buna rağmen parayı alamamış ise, bu iddiasını 1 yıl içerisinde ileri sürmesi gerektiği, tüm bunlara rağmen tedbirin kaldırılmasına ilişkin talepleri hakkında yerel mahkeme hâkimince bir karar verilmediği gibi gerekçesini bilmedikleri bir sebeple işlemsiz olarak dosyanın bekletildiğini, bu inanç ve hukuki bilgiler ile 30/04/2015 tarihli duruşmaya girdiklerinde tam bir şok ve sürpriz ile karşılaştığını, delillerini izah etmek için savunmaya izin vermeyen ve elinde temliknameyi sallayarak “bu mu temlikname dediğiniz” diyerek alaycı bir şekilde konuşulduğunu, “susun avukat hanım hâkimi dinleyin” diye bağıran bir davacı vekili ile karşılaştıklarını, başsavcılığın 2014/151456 sayılı yazısıyla gösterilen takipsizlik dosyasının tasdikli suretlerinin kâtibe teslim edilmesine dosyaya girmesine ve durumun da Uyap"tan belli olmasına rağmen davacı “senetle ilgili açılan bir dava var mı” diye sorduğunu, dosya içerisinde takipsizlik kararının tasdikli suretlerinin bulunduğunu bilmeleri nedeniyle hâkime hanım senetle ilgili dava yoktur, kesinleşmiş takipsizlik kararı ve ekleri dosya içerisindedir demelerine rağmen takipsizlik dosyası yok diyerek dosyayı gizleyen bir hâkimle karşılaştıklarını, duruşma tutanağına hak düşürücü süre yönünden itirazlarını dikkate alınmadığını, tüm bu nedenlerle ilgili hakimin HMK"nın 46/1-a maddesine muhalefet ederek kayırma ve taraf tutma saikiyle hukuka aykırı karar verdiğini, farklı bir anlam vermeyerek açık ve kesin bir hüküm vermeye aykırı davranıldığını, hiçbir gerekçe gösterilmeden tedbirin kaldırılması talebi reddolunarak HMK 391/2-b maddesine ve AİHS"nin 6.maddesine aykırı davranıldığını, bu nedenle maddi tazminat haklarını saklı tutarak 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2- CEVAP DİLEKÇESİ :
Davalı ... Hazinesince verilen cevap dilekçesinde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, HMK 46.maddesinin koşullarının oluşmadığını, feri müdahilin yetkilerinin kısıtlı olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İhbar olunan hâkim dilekçesinde; borçlu davacının takip dosyasının %40"ı oranında teminat göstermesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, HMK 46.maddesindeki belirtilen şartların hiçbirisinin gerçekleşmediğini, hile iddiasının her türlü delil ile ispatlanabileceğini, hak düşürücü sürenin varlığına rağmen tedbirin devam ettiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, duruşma zaptında müdahilin tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebin reddine karar verildiğini, tedbir durumunun yargılamanın her aşamasında yeniden değerlendirilmesinin imkân dahilinde olduğunu, şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
3- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER:
Davacının delil olarak dayandığı menfi tespit dosyasının incelenmesinde;
Davacı borçlu Hüseyin Avni Sipahi tarafından alacaklı Hacı Mehmet Bozali aleyhine menfi tespit davası açıldığı, bu davanın esasını alacaklı tarafından borçluya verilmiş 500.000 USD bedelli senedin teşkil ettiği, İstanbul Anadolu 1.İcra Müdürlüğünün 2014/14323 esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takibe geçildiği, senedin alacaklı tarafın hileli davranışları sonucu ele geçirildiği, böyle bir borcun gerçekte var olmadığı, adi yazılı bir senet ile böyle bir meblağdaki paranın verilmiş olmasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğu iddia edilerek dava açıldığı, mahkemece 12/11/2014 tarihli tensip ile İİK.nın 72/3 maddesi uyarınca tedbir talebinin reddine karar verildiği, davacı tarafından yeniden tedbir istenmesi üzerine dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 14/11/2014 tarihinde 1.087,760,00 TL"nin %40"ı teminat karşılığında icra takip dosyasındaki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına karar verildiği, 17/11/2014 tarihli Kuveyttürk bankasından alınan kesin teminat mektubunun mahkemeye ibraz edilmesi üzerine 18/11/2014 tarihli yazı ile ilgili hâkim tarafından icra dosyasında yürüyen takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın da ise; borçlu tarafından mali desteğe ihtiyaç duyan müştekiye 500.000 USD verebileceğini, bu miktar parayı hemen hazır edebilecek durumda olduğunu, mali gücünün iyi olduğunu söyleyip müştekiden yazı istediği, müştekinin de o gün “Hacı Mehmet Bozali"den 500.000 USD"yi elden nakit olarak borç aldığını, 31.03.2014 tarihinde ödeyeceğini beyan ederim” biçimindeki bir yazı verdiği, bu yazıya rağmen 500.000 USD parayı müşteki Hüseyin Avni Sipahiye vermediği iddia edilmiş ise de, olayda senetle ispat zorunluluğuna istisna getiren bir durumun bulunmaması, tanık dinlenememesi, müşteki tarafından suça konu belgeye karşı yazılı belge ibraz edilememesi, müştekinin aleyhine icra takibine girişilmesi, icra mahkemesince itirazın kaldırılmasına karar verilmesi dolayısıyla anlaşmazlığın hukuki sorun boyutunda kaldığı kabul edilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın da aşamalardan geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Şikayetçi ... davaya konu alacağı 23/07/2014 tarihinde menfi tespit davası devam ederken Hacı Mehmet Bozali"den ivaz karşılığı yazılı belge ile temlik almıştır. Anadolu 1.İcra Müdürlüğünün 2014/14323 esas sayılı dosyasında buna ilişkin tarafların imzalarının bulunduğu, işbu temliknameye istinaden borçlunun açtığı menfi tespit davasında temlik alan ... 30/4/2015 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı yanında feri müdahil olarak duruşmaya katılmış, mahkemece feri müdahillik talebinin kabulüne karar verilmiş, tedbirin kaldırılması talebi ise bu aşamada reddine karar verilmiştir. Davacı feri müdahil sıfatıyla mahkemeye verdiği dilekçesinde 30/04/2015 tarihli duruşmada ilgili hâkimin tarafsızlığının olmadığını, davacı vekiline yol gösteren davranışları sebebiyle reddi hâkim talebinde bulunmuş, reddi hâkim talebinin reddine karar verilerek davaya devam edilmiş, davacı bu kez ilgili hâkimin ihbar edilen sıfatıyla işbu davaya verdiği cevap dilekçesindeki açıklamaları üzerine tarafsızlığını yitirdiği iddiasıyla yeniden reddi hâkim talebinde bulunmuş, bunun üzerine 14/07/2015 tarihli yazıyla mahkeme hâkimi ... 2014/450 esas sayılı meri dosyadan çekilme dilekçesi vermiştir. Bu kez yargılamanın 39465 sicil numaralı Murat Yıldız tarafından yürütülmesine karar verildmiş, tedbirin kaldırılması talebi hakkında da duruşmada değerlendirilmesine karar verilerek duruşmanın 28/07/2015 tarihine bırakıldığı görülmüştür.
İİK nın “Menfi tesbit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde kırktan aşağı tayin edilemez.
Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.” Hükmü yer almaktadır.
Yapılan yargılama toplanan delillere göre 500.000 USD bedelli adi senede dayalı olarak yürütülen icra takibine karşı borçlunun açtığı menfi tespit dosyasında ilgili hâkim teminat karşılığında tedbir kararı vermiştir. Bu tedbir kararının kaldırılması için davalı yanında, feri müdahil olan eldeki dosyanın davacısı talepte bulunmuş, mahkeme hâkimince bu talebin reddine karar verilmiştir. Menfi tesbit davası sırasında takibin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmediği gibi, esasen davacının da böyle bir iddiası bulunmamaktadır. Gerçekten mahkeme 14/11/2011 tarihli kararla icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda alacaklının zararının önlenmesi açısından yasanın aradığı teminat karşılığında tedbir kararı vermiştir. Bu tedbir, mahiyeti itibariyle tahsil aşamasına gelen paranın alacaklıya ödenmesini engellemeye ve dava sonucuna göre hareket edilmesine yönelik olup, takibin durmasına ve haciz yapılmasına engel teşkil etmez. Kaldı ki davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbir kalkacaktır. Hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alması doğaldır. Bu halde tayin edilecek zarar asıl alacağın takip tarihine göre yüzde yirmi veya kırkından aşağı olamayacaktır. İİK 72. maddesini gerekçe göstererek verilen tedbir kararı usul ve yasaya uygun olduğu gibi tedbir kararını kaldırma konusunda sunulan delillerin takdir ve münakaşasını yapmak mahkeme hakimine aittir. Yargılama sırasında da ilgili hakim davadan da çekilmiştir. Dosya başka bir hakim tarafından yürütülmektedir. Dolayısıyla tedbirin devamı yönündeki kararın hâkimin takdir yetkisi altında olan bir husus olması nedeniyle HMK 46. maddedeki şartların oluşmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere;
Davanın ESASTAN REDDİNE,
Davacının 6100 sayılı HMK 49. maddesi gereğince
600 TL disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına,
Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 27,70 TL maktu karar harcının hazineye irad kaydına fazla alınan 143,08 TL istem halinde davacıya iadesine,
Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.000,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Hazineye verilmesine
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Karar kesinleştiğinde İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/450 Esas sayılı dosyasının mahalline iadesine,
Davacının yatırdığı gider avansından 73 TL artanının kendisine ödenmesine,”
dair oybirliği ile verilen 17.11.2015 gün ve 2015/4 E., 2015/7 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/450 Esas sayılı menfi tespit dosyasında 14.11.2014 tarihinde icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda hiçbir somut olguya dayanmayan ve hiç gerekçe ihtiva etmeyen bir tedbir kararı verildiğini, davanın dayanağı olan senedin hileli davranışlarla ele geçirildiği iddiasının kesinleşen takipsizlik kararı sonucu dayanaksız kaldığını, hile iddiasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediğinin mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin feri müdahil sıfatıyla yer aldığı 30.04.2015 tarihli duruşmada hakimin delillerini izah etmelerine izin vermediğini, elinde temliknameyi sallayarak ve "bu mu temlikname dediğiniz" diyerek alay ettiğini, takipsizlik kararı dosya içerisinde olduğu halde hakimin dosyayı kasten gizlediğini, karşı tarafı kayırdığını ve taraf tuttuğunu, hile varmış gibi tanık dinlenmesine karar verdiğini, hiçbir gerekçe göstermeden tedbirin kaldırılması talebini reddettiğini ileri sürerek 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili yargılama sürecinin tamamlanmadığı bir konuda yasal yollar tüketilmeden soyut, sübjektif iddialarla açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, HMK’nın 46. maddesindeki koşulların oluşmadığını, yasada gösterilen sorumluluk nedenlerinin örnek niteliğinde olmayıp, sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, tedbir kararının hâkimin takdir hakkı kapsamında kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan hakim davaya konu menfi tespit dosyasının dava dilekçesinde icra takibinin tedbiren durdurulmasının talep edildiğini, talebinin icra takibinden sonra tedbiren icranın durdurulamayacağı gerekçesiyle İİK"nın 72/3. maddesi gereğince reddedildiğini, daha sonra “icra kasasına ödenen paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulmasına” ilişkin talebin ise yine İİK’nın 72/3. maddesi gereğince dosya davacının takip miktarının % 40’ı oranında teminat karşılığında kabul edildiğini ve icra kasasına yatan paranın tedbiren alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına karar verildiğini, tazminat davasının açıldığı sırada dosyada henüz ön inceleme duruşması yapılmış olup tahkikat aşamasında değerlendirilecek delillerin toplanmadığını, hilenin öğrenildiği tarih ve varlığı açısından ispat imkanı tanımak gerektiğini, dolayısıyla duruşmada müdahilin tedbirin kaldırılmasına ilişkin talebinin bu aşamada reddine karar verildiğini, takipsizlik kararının tek başına hilenin varlığı ya da yokluğu noktasında mahkemeyi bağlayan esaslı bir delil olmadığını, tedbirin kaldırılması hususunda gecikmiş bir karar bulunmadığını ve gecikmeden dolayı oluşabilecek alacaklı zararının teminat altına alındığını, tedbirin her aşamada yeniden değerlendirilmesinin mümkün olduğunu, HMK’nın 46. maddesindeki şartların oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 31.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.