Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4817
Karar No: 2011/5299
Karar Tarihi: 04.05.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4817 Esas 2011/5299 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4817 E.  ,  2011/5299 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 09/12/2010
    NUMARASI : 2010/488-2010/1106

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 417 parsel sayılı taşınmaza ektiği mısırın davalı tarafından söküldüğünü, taşınmazda paydaş olan davalının, kendisinin yararlanmasına engel olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın sübut bulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 417 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, anılan taşınmazda, tarafların dava dışı kişilerle birlikte paydaş bulundukları sabit olup; buna göre, taraflar arasındaki çekişmenin T.M.K."nun 688. ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama neticesinde, tüm paydaşlar arasında çekişmeli taşınmazı kullanma bakımından harici bir taksimin bulunmadığı, ayrıca tüm paydaşları bağlayıcı nitelikte taşınmazın tasarrufu yönünden eylemli (fiili) durumun yaratılmadığı sabittir.
    O halde, taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesiyle giderilebileceği açıktır.
    Mahkemece, yapılan keşif neticesinde elde edilen teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfı ile gösterilen bölümün davacının tasarrufunda bulunduğu, her nekadar, davacının, taşınmazın paydaşlarından dava dışı kardeşi Zülfo Horuz"a teban bu yeri kullandığı tanıklarca ifade edilmiş ise de, bunun kabul edilebilmesi için tüm paydaşlar arasında harici taksim veya fiili durumun oluşması, bu yerin davacının paydaş olan kardeşi Z.. H..."a bırakılmış olması gerekir.
    Öyleyse, somut olayda böylesi bir olgu saptanmadığına göre, teban kullanma iddiasına hukuksal değer verilemez. Kaldı ki, ( C ) harfi ile gösterilen bu bölümün keşif tarihi itibariyle boş olduğu gözetildiğinde, bu bölüm yönünden, davacının taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullanabileceği bir yer bulunduğu şeklinde değerlendirmek gerektiği de kuşkusuzdur.
    Bu durumda, çekişme konusu taşınmazda, davacının payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı yerin bulunduğu gözetildiğinde, elatmanın önlenmesi isteği yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği benimsenerek, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olarak davanın kabul edilmiş olması isabetli değildir.
    O halde, davalının hüküm altına alınan tazminat dışındaki temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi