14. Hukuk Dairesi 2013/3504 E. , 2013/5181 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 29.07.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.09.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, davalıya ait sulama kanalından fazla gelen suyun tahliyesi için yapılmış olan düzeneğin arızalanması nedeniyle kanaldaki suyun taşarak 271 parsel sayılı taşınmazında erozyona yol açtığını bu durumun taşınmazda bulunan kavak ağaçların zarar verebileceğini belirterek, davalının elatmasının önlenmesine ve taşınmazın eski haline getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacıya bilerek zarar verilmediğini, dere ıslah çalışmalarının baraj ve kanalet yapımının tamamlanmasından sonra ihtiyaca göre yapılacağını, idarenin ihmalinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK"nın 683. maddesi ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. Öte yandan, kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Bilirkişi raporlarında, bir elatma bulunup bulunmadığı, bu elatmanın katlanılabilir sınırlar içerisinde mi kaldığı, yoksa taşkın kullanmanın mı söz konusu olduğu tüm detayları ile açıklanmalı, taraflar arasındaki zorunlu çıkar çatışmalarını denkleştirecek, en adil çözüm yolu veya yolları gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kalkması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Somut olayda; davalı kuruma ait sulama kanalından zaman zaman su taşması nedeniyle davacının taşınmazının erozyona uğradığı bilirkişi raporları ile belirlenmiş olmasına rağmen zararın giderilmesi için alınması gereken somut önlemlerin neler olduğu tespit edilmeden zararın oluşmaması için dere ıslah çalışması yapılması gerektiği belirtilmekle yetinilmiştir. 11.07.2012 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak kurulan hükümde davacının taşınmazındaki zararın nasıl giderilebileceği ve davalının alması gereken önlemlerin nelerden ibaret olduğu açıklanmadığından mahkemece verilen karar infaza elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, kanaldan taşan suyun davacı taşınmazına verdiği zararın ne şekilde giderileceği hususunda bilirkişiye ek rapor düzenlettirilerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 03.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.