3. Hukuk Dairesi 2013/9894 E. , 2013/12620 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, evlilik nedeniyle davacıya takılan 5 adet 22 ayar 20"şer gram bilezik, 3 adet çeyrek altın ve ev eşyası olarak 1 adet halı vs. ev eşyalarının davalıda kaldığı belirtilerek aynen iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde bedelleri olan 30.000 TL"nin davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı kadının evden ayrılırken tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce götürme fırsatını elde edemediğini tanık beyanları ile ispat edemediğini, yemin deliline dayanmış olan davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatıldığı, davacı tarafın yemin teklif ettiği, davalının yemin etmesi üzerine ispatlanamayan ziynet eşyaları yönünden davanın reddine, yargılama sırasında davalı tarafından davacıya iade edilen ziynet eşyaları dışındaki çeyiz eşyaları yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm tesis edilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla
bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Ancak, davalı 28.11.2012 tarihli celsede, "...düğünde sadece 4 bilezik ile 2 adet çeyrek altın takıldı., bu bileziklerden 2 tanesini davacının da rızasını alarak borçlarımız için bozdurduk, geri kalan 2 adet bilezik ile 2 adet çeyrek altın da davacı giderken yanında götürmüştür." şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı tarafın yemin teklifi üzerine, davalı 24.12.2012 tarihli celsede, "...davacıda toplam 4 adet bilezik ile iki adet çeyrek altın vardı, bu bileziklerden bir tanesini çocuğumuz olduğunda, bir tanesini de benim çalışmadığım dönemde borçlarımızı ödemek için davacının da rızası ile bozdurduk, diğer iki çeyrek altın ile iki adet bileziği ise davacı kendisi giderken götürmüştür..." şeklinde yemin eda etmiştir.
Dava konusu ziynetlerden 2 adet bileziğin evlilik birliği içinde bozdurulduğu davalının kabulündedir. Bu durumda davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür. O halde mahkemece davalıdan 2 adet bileziğin iade edilmemek üzere alındığına ilişkin delilleri sorulup toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.