10. Hukuk Dairesi 2014/18052 E. , 2015/7845 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği üzere davanın kısman kabul ve kısmen reddi ile davalının 8.762,58 TL asıl alacak için iptali ile asıl alacağa 04/05/2012"den itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddin, icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir
Hükmün, davacı Kurum ve davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
20.07.1980 tarihinde vefat eden sigortalı babası üzerinden, dul kızı olarak hak sahipliği nedeniyle davalı ..."ya talebine istinaden 01.08.1980 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında 3/131325 sayılı tahsis dosyası ile ölüm aylığı bağlandığı, sonrasında ise 24.02.1990 tarihinde vefat eden ve 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı annesinin de vefatı üzerine,bu kez de 28.12.1990 tarihli talebine istinaden 3/379815 sayılı dosyadan 15.03.1990 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, fakat aylık bağlanması esnasında davalı ..."nın babasından aylık aldığını belirtmemesi nedeniyle, 506 sayılı Yasa"nın 93"üncü maddesinin uygulanmadığının ve davalıya her iki dosyadan tam aylık bağlandığının kurumca 2006 yılında fark edilmesi üzerine 05.07.2006 tarihli işlemle davalıya 15.03.1990-19.07.2006 tarihleri arasında annesinden aldığı yarım aylıkları yersiz ödeme borcu olarak tahakkuk ettirildiği ve bu borcun tahsili için 12.10.2006 tarihinde takibe başlanıldığı, 31.12.2007 tarihinde davacı Kurum"un yaptığı takibin işlem yapılmaması nedeniyle işlemden kaldırıldığı, 08.04.2010 tarihinde davacı Kurum avukatının verdiği dilekçe ile takibin yenilenmesini müteakip yenileme emrinin davalıya 04.05.2010 tarihinde tebliğ edilmesi ve davalının süresinde itirazı sonrasında takibin durması ile itirazın iptalini sağlamak amacıyla davacı Kurumca eldeki davanın açıldığı, mahkemece, davalının aldığı yersiz ödeme nedeniyle 5510 sayılı Yasa"nın 96"ncı maddesinin "b" bendi kapsamında sorumluluğu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından 5510 sayılı Yasa"nın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve
bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesini içermektedir.
5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme kon usuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun "Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans" başlığını taşıyan 97"nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanunu"nun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; özellikle, davalı avukatının cevap dilekçesi ile süresinde ve usulünce yaptığı zamanaşımı def"i incelenmeli, buna göre Kurum yönünden zamanaşımı süresinin, dava açmaya yetkili kişi ya da organının öğrenme tarihi itibarıyla işlemeye başladığı dikkate alınıp, takip sırasında işlemden kaldırılma ile yeniden işleme konulması arasında zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmeli, gerçekleşmediği saptandığında ise, davalının annesinden aldığı sonraki aylığın bağlanması esnasında babasından aldığı aylığı bilmesine rağmen kurumu haberdar etmediği dikkate alınarak, uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece zamanaşımı yönünden irdeleme yapılmaksızın ve yanılgılı değerlendirme sonucu 5510 sayılı Yasa"nın 96"ncı maddesinin "b" bendi kapsamında uygulama yapılması ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalıya iadesine, 27.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.