Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, mülkiyeti Hazineye ait Ziraat Fakültesine tahsisli Ziraat Fakültesi bölümleri ve bahçesi olarak kullanılan 2030 ada 6 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının imar uygulamasına tabi tutularak 31978 ada 13 nolu imar parseli içinde kaldığı ve bu parseli imar uygulaması ile iktisap ettikleri gerekçesi ile davalı K.K.Ö.tarafından diğer davalı müteahhit olan İ..inşaat yaptırıldığını, kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazın özel mülkiyete konu olacak şekilde imar düzenlemesi yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürüp, 31978 ada 13 parselin tapusunun iptalini istemiştir.
Asli Müdahil Hazine, 31978 ada 13 nolu parselin zeminde 2030 ada 6 parselin bir kısmı, Çubuk Çayı yatağı ile şahsa ait 2027 ada 65 parselin bir kısmından Çubuk I.Etap Islah İmar Planına göre oluşturulduğunu, bu imar planının idare mahkemesince iptal edildiğini ileri sürüp, tapunun iptali ile Çubuk Deresi yatağı ile 2030 ada 6 nolu parselin kadastro sınırlarının korunmasını teminen 2030 ada 6 parselden gelen kısmın Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı Üniversitenin aktif dava ehliyeti bulunmadığı, tapu maliki olmayan davalı İsmail ile davalı Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davalarda pasif husumet yokluğu, davalı Kamil aleyhine Hazine tarafından açılan davanın ise 31978 ada 13 parselin 2030 ada 6 parsel ile ilgisinin bulunmadığı, 2027 ada 65 parselin imarından oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve asli müdahil tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.4.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Ankara Üniversitesi Rektörlüğü vekili Avukat S.S., Hazine vekili Avukat G.Ş. ile temyiz edilen K. K. Ö.t vd. vekili Avukat T.G., Keçiören Belediye Başkanlığı vekili Avukat G.n Ya. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından davalılar aleyhine açılan yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin olup Maliye Hazine tarafından asli müdahil sıfatıyla taşınmazın Hazine adına tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün taşınmazın öncesinde mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı gerekçesiyle aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine, asli müdahil Hazinenin talebinin ise çekişmeli 10 ve 11 sayılı imar (tevhidle 13 nolu parsel) parsellerinin 2027 ada 65 sayılı kadastral parselde yapılan imar uygulaması neticesinde oluştuğu ve davacı Hazinenin bu parselde kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Oysa, hemen belirtilmelidi ki, 2030 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1941 tarihli genel kadastro sırasında Hazine adına tespit edilerek sicil kaydına intifanın Tarım Bakanlığına ait olduğu şerhin konulduğu ve Tarım Bakanlığına tahsis edilen bu taşınmazın Ziraat Fakültesinin hizmet binası ve bahçesi olmak üzere idarenin kullanımına bırakıldığı ve ifraz sonucu 2030 ada 6 nolu parselin oluştuğu, ne varki, anılan bu taşınmazın 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi hükmü uyarınca yapılan imar uygulaması netcisinde 741 m²"lik bölümünün civar taşınmazlarla birlikte şuyulandırma sonucunda 31978 ada 10 ve 11 nolu parseller olarak 18.7.1991 tarihinde T. Taahhüt İnşaat A.Ş."ne özgülendiği ve 30.7.1991 tarihinde bu parsellerin davalı K. satış suretiyle temlik edildiği, 29.8.1991 tarihinde tevhid edilerek 13 nolu parselin oluştuğu ve 5.8.1991 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca K.tarafından diğer davalı İsmail"e bina yaptılarak bağımsız bölümlerin oluştuğu, bunlardan bir tanesinin davalılardan aynı zamanda yüklenici olan İ. Ç.na temlik edildiği ve yargılama sırasında da K.tarafından diğer bağımsız bölümlerin dava dışı şahıslara satış yoluyla intikal ettirildiği, ancak bu şahıslara davada yer verilmediği, öte yandan birinci ve ikinci imar uygulamalarının bu süreçte idari yargıda iptal edildiği dosya kapsamı ile ve özellikle dosya üzerinden yapılan bilirkişi tetkikatı raporu ile sabittir.
Ne varki, elde edilen bilirkişi raporundan sonra Keçiöeren Belediye Encümeninin 4.9.2001 gün, 1328 karar ve 1917 kayıt sayılı kararından yeni bir uygulama veya imar tadilat planı yapıldığı izlenimi uyanmaktadır. Oysa, mahkemece bu husus gözetilmiş değildir.
Kaldı ki, mahkemece çekişme konusu 10 ve 11 (tevhidle 13) sayılı imar parsellerinin 2027 ada 65 sayılı kadastral parselden geldiği gerekçesi ile işin esası bakımından ret kararı verilmiş ise de, temin edilen bilirkişi raporuna göre bu kabul tarzının doğru olmadığı, çekişme konusu yerin mükiyeti Hazineye ait 2030 ada 6 sayılı müfrez kadastral parsel sınırları içinde kaldığı ve imar sonucu 10 ve 11 (tevhidle 13) parsel olarak vücut bulduğu sabittir.
Bütün bunlara karşı, yargılama aşamasında kayıt maliki K.in çekişmeli 13 parsel sayılı taşınmazdaki oluşan bağımsız bölümleri dava dışı kişilere temlik ettiği ve kendisinin taşınmazda mülkiyetten ve sicile bağlı bir hakkının kalmadığı gözetildiğinde HUMK."nun 186.maddesi hükmünün öngördüğü usulü prosedür yerine getirildikten sonra mahkemece eşin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği,hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun l86.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre,mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı,sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Diğer taraftan, her nekadar, mahkemece davacı üniversite yönünden taşınmaza mülkiyet sahibi olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmişse de bunun yasal olduğu söylenemez.
Diğer bir hususda, hukuki yararın dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz Tarım Bakanlığına tahsis edildikten sonra Ziraat Fakültesinin faaliyetini yürütebilmesi bakımından Bakanlıkça da bu fakülteye tahsis edilmiştir. Taşınmazın sicil kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesinde davacı üniversitenin hukuki yararının bulunmadığı söylenemez. O halde, anılan davacı bakımından kurulan hükmün doğru olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, öncelikle yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde HUMK."nun öngördüğü usül işlemlerinin tamamlanması, bundan sonra işin esasının irdelenip değerlendirilerek gerektiğinde işin ehli 3 kişiden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığı ile yukarıda değinilen Encümen kararı da gözetilerek rapor alınması çekişmeli yerler bakımından anılan Encümen kararının yeni bir uygulamayı teşkil edip etmediğinin saptanması, eğer alınan kararın çekişmeli taşınmazlarla bir ilgisinin bulunmadığının tespit edilmesi halinde önceki imar uygulamalarının iptal edildiği, bu nedenle sicilin dayanağının yolsuz tescil durumuna düşeceği ve çekişmeli taşınmazda kamu hizmet malı olması sebebiyle T.M.K."nun 1023.maddesinin olayda uygulama yerinin bulunmayacağı gözetilerek neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmelerle, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacı ve asli müdahilin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacı ve Asli Müdahil vekilleri için 825.00."şer-TL. duruşma avukatlık parasının karşı taraftan alınmasına, 19.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.