Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2013/27926
Karar No: 2014/16600
Karar Tarihi: 07.07.2014

Şantaj-özel hayatın gizliliğini ihlal - tehdit - hakaret - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/27926 Esas 2014/16600 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2013/27926 E.  ,  2014/16600 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suçlar : Şantaj-özel hayatın gizliliğini ihlal, tehdit, hakaret
    Hükümler : Şantaj suçundan; TCK"nın 107, 50, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet
    Hakaret suçundan; TCK"nın 125/2. maddesi atfıyla aynı Kanun"un 125/1, 43. maddeleri gereğince mahkumiyet (4 defa) Tehdit suçundan; TCK"nın 106/1, 43, 50, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet (4 defa)

    şantaj, tehdit ve hakaret suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezaların adli para cezasından ibaret olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 318 ve 5271 sayılı CMK"nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede:
    A) Katılanın temyiz isteminin incelenmesinde;
    Katılanın, yüzüne karşı 20.05.2010 tarihinde verilen hükmü CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 28.05.2010 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi gereğince temyiz isteminin isteme aykırı olarak REDDİNE,
    B) Sanık hakkında şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
    Sanık ..."in, katılan ..."un kızı olan mağdur ... ile evlenebilmek ve ayrıldıktan sonra da bir araya gelebilmek amacı ile mağdur ..."e ait çıplak resimleri internet ortamında yayacağını söylediği ve bir resmin üst kısmını mağdur ..."ün çalıştığı işyerinin müdürü olan tanık Sema"nın işyerindeki faksa göndererek resmin devamının kendisinde olduğunu belirttiği, böylece sanığın TCK"nın 107/1. maddesinde tanımlanan şantaj suçunu işlediğinin kabul edildiği olayda,
    Sanığın sübutu kabul edilen eylemiyle ilgili olarak, ...Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.03.2008 tarihli iddianamede, “Şüphelinin, müştekinin kızı ile evli olduğu ancak aralarında mevcut anlaşmazlık nedeniyle ayrı yaşadıkları, bundan dolayı huzursuz olan şüphelinin, öncelikle karısı olan şikayetçi ..."ün çıplak resimlerini çekerek internete yüklediği her ne kadar sübut yok ise de, bu resimleri yayacağını söylediği, ancak mevcut haliyle şikayetçinin özel hayatının gizliliği bozduğu anlaşılmıştır.” ibarelerine yer verildiği ve sanığın TCK"nın 134/1. maddesi gereğince cezalandırılmasının talep edildiği, ...3. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2008 tarihli görevsizlik kararında da, “...Dosya içerisinde bulunan ve sanığa ait olduğu belirtilen elektronik posta adresinden müşteki ..."ün iş yerine çıplak görüntünün gönderildiği, bunun da 5327 sayılı Yasa"nın 134/2.maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve seslerin ifşa edilmesi maddesine temas etme ihtimalinin bulunduğu” ibarelerine dayalı olarak sanığın TCK"nın 134/2. maddesi gereğince yargılanması amacıyla dosyanın Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği nazara alındığında;
    Sanık hakkında şantaj suçundan açılmış bir dava bulunmadığı, iddianame dışına çıkılarak, “Sanığa ait olduğu belirtilen elektronik posta adresinden müşteki ..."ün iş yerine çıplak görüntünün gönderildiği” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesinin de, bu sonucu değiştirmediği, zira, iddianamede, sanığın, kendisine ya da başkasına yarar sağlamak amacıyla mağdur ..."ün şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki resimlerini yayacağı tehdidinde bulunduğuna dair bir anlatıma yer verilmediği, iddianamedeki, “Sanığın, mağdur ..."ün çıplak resimlerini çekip, internete yüklemesi” şeklinde tarif edilen eylemin, sevk maddesi de nazara alındığında, özel hayatın gizliliğini ihlal, “Sanığın, mağdur ..."e, çıplak resimlerini yayacağını söylemesi” şeklinde tarif edilen eylemin ise ancak TCK"nın 106/1-2. maddesindeki tehdit suçunu oluşturabileceği, her iki suçun da, TCK’nın 139/1 ve 106/1-2. maddeleri gereğince soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete tabi olduğu;
    Katılan ..."un, mağdur ..."ün ve tanıkların beyanlarına, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, mağdur ..."ün resminin, çalıştığı iş yerinin faksına, 24.06.2005 tarihinde gönderildiği, adı geçen mağdurun, aynı iddialarla ilgili olarak, gerek kolluk görevlilerince alınan 10.10.2005 tarihli, gerek Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 14.11.2005 tarihli ifadelerinde şikayetçi olmadığını beyan ettiği, şikayet konusu fiil ve failini bilen mağdur ..."ün, TCK"nın 73/1. maddesinde öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 26.02.2008 tarihinde sanık hakkında şikayette bulunduğu, her ne kadar, mağdurun babası olan katılan ..., aynı iddialarla ilgili olarak, 07.10.2005 tarihinde, Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edip, sanık hakkında şikayette bulunmuş ise de, sanığa isnat edilen özel hayatın gizliliği ve tehdit suçlarının mağduru olan ..."ün, iddia olunan suç tarihleri itibariyle 24 yaşında olması karşısında, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan şikayet hakkının mağdurun babasına değil, mağdura ait olduğu anlaşılmakla,
    Sanık hakkındaki davaların kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken, CMK"nın 225/1. maddesindeki, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” düzenlemesine aykırı şekilde, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle, sanığın şantaj suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,
    Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, TCK’nın 139/1, 106/1-2, 73/1 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince sanık hakkındaki davaların şikayet yokluğu nedeniyle DÜŞMESİNE,
    C) Sanık hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesine gelince;
    İncelenen dosyada, bir mühendislik fakültesinde öğretim görevlisi olan sanığın, ikinci eşinin hamile olduğu dönemde, katılan ..."un kızı olan mağdur ... ile arkadaşlık ilişkisine başladığı, birlikte olduğu mağdurun çıplak resimlerini çektiği, mağdurun cep telefonuna, “Bir adres ver resim göndereceğim, yoksa iş yerine fakslarım!”, “Benimle acilen evlenmeni istiyorum. Daha nasıl anlatayım!”, “Dünya aleme hem resimleri, hem mesajlarını göndereceğim, insanlar seni anlasın, ikiyüzlü, çok yüzlü, ama çabuk olmayacak...”, “Sabah ilk resmin yarısını her iki yere göndereceğim; sonra tamamını!”, “Babanın faksı da var. Şirkette olduğunu biliyorum.”, “Devam edeyim mi? Şirkettekiler merak içindedir.” şeklinde mesajlar gönderip, mağdura ait bir resmi, mağdurun çalıştığı iş yerinin faksına, 24.06.2005 tarihinde gönderdiği, sanığın kullanımındaki bilgisayarda, sanığın cep telefonu ile çekilmiş mağdura ait resim ve videoların bulunduğunun saptandığı ve buna ilişkin 19.02.2008 tarihli teknik analiz ve hard disk inceleme raporunda, görüntülerde, mağdurun yüz kısmı ve vücudunun belirli yerlerinde kızarıklık olduğunun, bu kızarıklıkların, resim ve videolar çekilmeden önce darp sonucunda oluşmuş olabileceği kanaatine varıldığının belirtildiği, nihayet ikinci eşinden boşanan sanığın, 10.10.2005 tarihinde mağdurla evlenip, nüfus kaydına göre, 24.06.2010 tarihinde mağdurdan boşandığı,
    Katılan ..."un, kızının, sanığın baskıları sonucunda evlenmek zorunda kaldığını düşünerek, kızının evden ayrıldığı 07.10.2005 ve daha sonraki tarihlerde, Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek, sanıktan şikayetçi olduğu; ancak, mağdurun, rızasıyla sanıkla evlendiğini beyan etmesi nedeniyle sanık hakkında reşit olan mağdureyi tehdit etmek suretiyle zorla kaçırma ve alıkoyma iddialarından dolayı 15.11.2005 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği,
    Bu süreç içerisinde, katılan ... ve sanık arasında tehdit ve hakaret iddialarına dayalı davalar açıldığı,
    Bu kapsamda, ...1. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.04.2009 tarihli, 2006/14 esas, 2009/405 karar sayılı ilamı ile sanığın katılan ..."a yönelik Ağustos-Aralık 2005"te tehdit ve her ikisinin aynı tarihlerde birbirlerine yönelik karşılıklı hakaret suçlarını işledikleri kabul edilerek, taraflar hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, yine, Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.11.2008 tarihli, 2006/395 esas, 2008/942 karar sayılı ilamı ile katılan ..."un sanık ..."e yönelik 26.02.2006 tarihinde haksız tahrik altında tehdit suçunu işlediği kabul edilerek, katılan ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
    Katılan ..."un kızı olan mağdur ..."ün ise, evliliğinin ilk yıllarında ve 25.03.2006 tarihinde polis merkezince alınan ifadesinde, evliliğine onay vermeyen babasının, sürekli eşi olan sanığı ve kendisini tehdit ettiğini beyan ettiği, daha sonraki tarihlerde ise, sanıkla rızasıyla cinsel ilişkiye girmekle beraber ayrılmak istediğinde, sanığın, daha önce çekilmiş çıplak resimlerini ifşa edeceğini söylemesinden dolayı sanıkla evlenmek zorunda kaldığını ve sanığın babasını tehdit ettiğini ifade ettiği,
    Sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği, karşı tarafla uzlaşmak istemediğini ifade ettiği, katılan ..."un cep telefonuna, gece gündüz ve peşi sıra gönderdiği hakaret ve tehdit içeren mesajların bazılarında, “Bunu da şikayet et” vb. ibarelere yer verdiği anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında, tebliğnamedeki, “Katılan ... hakkında sanık ..."e hakaretten dava açılıp, Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/395 esas, 2008/942 karar saylı ilamı ile mahkumiyet hükmü kurulduğu, suç tarihinin 26.02.2006 olması karşısında TCK"nın 129. maddesinin tartışılmaması,” nedeniyle kararın bozulmasını öneren (2) numaralı görüş bakımından yapılan değerlendirmede:
    5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde haksız tahrik genel olarak düzenlenmiş, hakaret suçunda ise, TCK"nın 129. maddesinde özel bir tahrik hükmüne yer verilmiştir.
    Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 tarih ve 2012/1-1577, 2013/145 sayılı, 13.10.2009 tarih ve 2009/4-141, 2009/229 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin, icrai veya ihmali davranışla gerçekleştirilmiş haksız bir fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu anlamda, gerekli olan haksız fiil ile suç arasında bulunması gereken illiyettir, yoksa haksız fiil ile suç arasında belli bir zamanın geçmiş olması haksız tahrikin oluşumunu engellemez. Ayrıca, suçun mutlaka tahriki oluşturan haksız fiili işleyen kişiye karşı işlenmesi gerekli ise de, haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı işlenmesi zorunlu değildir. Bu bağlamda, failin yakınlarına veya değer verdiği diğer kişilere ya da faile tamamıyla yabancı olan kimselere karşı işlenmiş haksız fiillerin de belli koşullarda haksız tahriki oluşturacağı kabul edilmelidir.
    Gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun, diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Ceza Dairelerinin yerleşmiş uygulamalarına göre; failin, ilk haksız hareketin mağdurdan veya maktulden kaynaklandığına ilişkin savunmasının aksinin ispatlanamaması durumunda, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca sanık yararına haksız tahrik hükümleri uygulanmaktadır.
    Somut olayda, sanıkla katılan ... arasındaki husumetin, sanığın, katılan ..."un kızına ait çıplak resmi 24.06.2005 tarihinde iş yerine göndermesi ve öncesinde de kızına bu resimleri ifşa edebileceğine dair mesajlar göndermesi nedeniyle başladığı, gerek ...1. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.04.2009, gerek Bakırköy 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.11.2008 tarihli ilamlarında, katılan ..."un, sanık ..."e yönelik, Ağustos-Aralık 2005"te hakaret, 26.02.2006 tarihinde tehdit suçlarını işlediği sonucuna varılmış ise de, ilk kararda karşılıklı hakaret, ikinci kararda haksız tahrik altında tehdit suçunun işlendiğinin kabulüyle katılan ... hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakıldığı nazara alındığında, ilk haksız eylemin, katılan ..."dan kaynaklandığı kabul edilemeyeceği gibi, sabit görülen suçların işleniş biçimi, işlendiği zaman dilimi ve incelenen mesaj içeriklerine göre, sanığın, sübutu kabul edilen mesajları, 2005 ve 2006 yılında kendisine yapılan hakaretlerin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında, “etki-tepki” biçiminde göndermediği anlaşıldığından, tebliğnamedeki (2) numaralı bozma nedenine iştirak edilmemiştir.
    Tebliğnamedeki, “TCK"nın 62. maddesinin reddine karar verilirken gerekçe yazılmaması,” nedeniyle kararın bozulmasını öneren (3) numaralı görüş bakımından yapılan değerlendirmede:
    5237 sayılı TCK"nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmaması yönünden 5237 sayılı TCK"da hakime geniş bir takdir yetkisi tanınmış, takdiri indirim nedenleri ise örnekseme yoluyla sayılmıştır. Ancak bu hallerin sınırlı olmadığı, tamamının sayılmasının da mümkün olmayacağı nazara alınarak, benzer durumların da bu kapsamda değerlendirilebileceğini ifade açısından bu husus, “gibi” şeklinde ifade edilmiş, 765 sayılı TCK"nın 59. maddesinden farklı olarak, takdiri indirim nedeni olarak kabul edilen hususların kararda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Anılan hüküm uyarınca, takdiri indirim nedeni uygulandığında, hangi nedenlerle bu müessesenin uygulandığı kararda gösterilecek, uygulanmadığı takdirde ise fiili takdirin bu yönde olduğu kabul edilecek ve bu husus ancak gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmaması veya fiili takdirin uygulanan diğer müesseseler karşısında hukuka aykırılık oluşturduğu ya da dosya kapsamı itibariyle açıkça kanuna aykırı olduğunun saptanması halinde bozma nedeni oluşturacaktır.
    Özetlenen dosya kapsamına, sübutu kabul edilen suçların işleniş biçimine, sanığın kişilik özelliklerine göre, gerek işlediği fiillerden sonra, gerek yargılama sürecinde pişmanlık göstermeyen sanık hakkında, fiili takdirin TCK"nın 62. maddesinin uygulanmaması yönünde kabul edilmesi, açıkça kanuna aykırılık teşkil etmediğinden, tebliğnamedeki (3) numaralı bozma nedenine iştirak edilmemiştir.
    Tebliğnamedeki, “Sanığın, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı, tehdit ve hakaret suçuyla ilgili gidermesi gereken somut maddi bir zararında olmadığı gözetilerek, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasa"nın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin 5. fıkrası hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmemesi,” nedeniyle kararın bozulmasını öneren (4) numaralı görüş bakımından yapılan değerlendirmede:
    Kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan veren ve bu yönüyle sanık lehine olduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanabilmesi için, diğer koşulların varlığının yanında, “Sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması” gerektiği dikkate alındığında, karşı tarafla uzlaşmak için hiçbir çaba harcamayan, kişilik özelliklerine ve hakkında açılan dört davanın yargılamasının devam ettiği dönemde takındığı tutum ve davranışlarına nazaran, yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat edinilmesi mümkün görülmeyen sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmamış olmasında hukuka aykırılık görülmediği, bu hususun değerlendirilmesi için kararın bozulmasının, bir fayda sağlamayacağı ve yargılamayı gereksiz yere uzatacağı, gelinen aşama itibariyle açıkça anlaşıldığından, tebliğnamedeki (4) numaralı bozma nedenine iştirak edilmemiştir.
    Sanığın, resmi nikahı eşi mağdur ..."ün babası olan katılan ..."un telefonuna, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda, çok sayıda hakaret ve tehdit içeren mesaj çektiği ve isnat edilen eylemleri ile ilgili olarak 18.10.2007 tarihinde kabulüne karar verilen 17.10.2007, 19.03.2008 tarihinde kabulüne karar verilen 12.03.2008, 25.09.2008 tarihinde kabulüne karar verilen 17.09.2008 ve 25.05.2009 tarihinde kabulüne karar verilen 04.05.2009 tarihli iddianamelerden dolayı her bir suç için hukuki kesintinin gerçekleştiği kabul edilip, sanık hakkında dört kez zincirleme şekilde hakaret ve tehdit suçlarından mahkumiyet kararı verildiği olayda,
    Katılan ... ile sanık aynı yaşta olup, katılan ..."un, sanıkla kızı arasındaki evliliği onaylamamasından dolayı taraflar arasında önceye dayalı husumet bulunmasına, mesajların gönderildiği GSM hattının sanık adına kayıtlı olmasına, katılan ..."un dilekçelerinde yer verilen ve tutanakla da tespit edilen mesaj içeriklerine göre, sanığın üzerine atılı hakaret ve tehdit suçlarını işlediğinin kabulünde ve hukuki nitelendirmede bir isabetsizlik görülmemiştir.
    TCK"nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütlerden suçların işleniş biçimi ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiillerin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddelerde öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezaların asgari hadden tayin edilmesi, ayrıca, cezalandırmanın; mahkumun işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık gösterip, tekrar topluma kazandırılması, mağdur ve toplum vicdanının verilecek cezadan tatmin olması, yapılan eylemle verilecek cezanın orantılı ve caydırıcı olması gibi işlevleri nazara alınmaksızın, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında tehdit suçundan hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesi ve hakaret suçlarından hükmedilecek seçenek cezanın hapis cezası olarak tercih edilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından, bozma sebebi sayılmamıştır.
    Sanığın sosyal ve ekonomik durumu, hükmolunan cezaların miktarı ve infaz aşamasında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 106/6. maddesi gereğince taksitlendirmenin yapılabileceğinin anlaşılması karşısında, hükmedilen adli para cezalarının taksitlendirilmemesi, bozma sebebi sayılmamıştır.
    Sanık hakkında tehdit suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, aynı eylemden dolayı birden fazla cezaya hükmedildiğine, takdiri indirim maddesi ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığına, hükmedilen adli para cezalarının taksitlendirilmesi ve ertelenmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, tehdit suçlarından kurulan hükümlerin isteme aykırı olarak ONANMASINA,
    Sanık hakkında hakaret suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, aynı eylemden dolayı birden fazla cezaya hükmedildiğine, takdiri indirim maddesi ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığına, hükmedilen adli para cezalarının taksitlendirilmesine ve ertelenmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
    Adli para cezası hesaplanırken, temel para cezasının gün olarak belirlenmesi, artırım ve indirimlerin gün üzerinden yapılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle TCK"nın 61/8. maddesine aykırı hareket edilmesi ve sanık hakkında belirlenen tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarın çarpılması işlemi sırasında, uygulanan kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK"nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi,
    Kanuna aykırı olup, hakaret suçlarından kurulan hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, B harfiyle belirtilen hüküm fıkrasının 1-a, 2-a, 3-a ve 4-a bentlerinin ilk paragraflarındaki, “günlüğü 20 TL"den 90 Güne tekabül eden 1800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,” ibarelerinin, “90 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına,” ve ikinci paragraflarındaki, “Günlüğü 20 TL"den 112 güne tekabül eden 2240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibarelerinin, “112 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK"nın 61/8. maddesi uyarınca sanık hakkında belirlenen sonuç 112 gün karşılığı adli para cezası için aynı Kanun"un 52/1-2. maddesi gereğince, sanığın ekonomik durumu ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurulup 1 gün karşılığı takdiren 20,00 TL olarak belirlenip, sonuç olarak sanığın 2.240,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,” olarak düzeltilmeleri suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hakaret suçlarına ilişkin hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi