1. Hukuk Dairesi 2011/2346 E. , 2011/4547 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KADIKÖY 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2010
NUMARASI : 2009/67-2010/181
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu 1130 ada 1 parsel sayılı taşınmaza, davalıların taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yıkıma ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı ve dahili davalılar, davacıya ait taşınmaza müdahaleleri bulunmadığını, imar uygulaması ile müdahale oluşmuşsa kusurları bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalıların müdahalelerinin keşfen saptandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı ve dahili davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüld
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 04.03.2005 tarihli imar uygulaması sonucu oluşan çekişme konusu 1130 ada 1 parsel sayılı taşınmazın satış suretiyle davacıların miras bırakanı H.İ.adına 25.10.2005 tarihinde tescil edildiği, yine aynı imar uygulaması ile oluşan 1130 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ise A.D.ve G.S. adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan uygulama sonucunda imar düzenlemesinden sonra yapıldığı anlaşılan ve krokide B harfi ile gösterilen bölümlerin yıkımı suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
Ancak aynı krokide A ve C harfiyle işaretlenen muhtesat bölümünün imar uygulamasından önce yapıldığı ve uygulama sonucunda taşkın duruma geldiği anlaşılmaktadı Bu durumda, anılan bölümün kaim bedelinin ve binanın kalan kısmında bir değer azalması sözkonusu ile buna ilişkin bedelin, yok eğer kalan bölümde yıkılacak ise tüm muhtesat bedelinin imar parseli maliki tarafından karşılanması, diğer bir deyişle mahkeme veznesine depo ettirilmesi 3194 Sayılı Kanun’un 18. maddesinin gereğidir.
Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Hal böyle olunca, imar uygulamasından önce yapılan kısımlar yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda belirlenecek değerin mahkeme veznesine depo edilmesi konusunda önel verilip, hasıl olacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması yerinde olmadığı gibi bilirkişi raporunda yıkım bedeli olarak belirlenen değerin esas alınarak neticeye gidilmiş olması da doğru değildir.
Davalı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.