3. Hukuk Dairesi 2019/6118 E. , 2020/1792 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; 13.07.2015 tarihinde davalı şirkete ait elektrik hattındaki iletken telin kopması sonucu çıkan yangın nedeni ile murisleri adına tapuda kayıtlı taşınmazda bulunan ağaçların yandığını, tespit yaptırdıklarını, zararlarının giderilmediğini, davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile 100,00 TL ecrimisilin olay tarihinden, delil tespiti için yatırılan 1.172,80 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişler, 17/10/2017 havale tarihli ıslah dilekçeleri ile de dava değerini 103.663,65 TL"ye artırmışlardır.
Davalı; olay nedeniyle meydana gelen zarardan sorumlu olmadıklarını, yangının enerji nakil hattından kaynaklanmadığını, enerji nakil hattının bakım ve onarımının periyodik olarak yapıldığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile, 103.663,65 TL tazminat bedelinin haksız fiil tarihinden, delil tespiti için harcanan 1.172,80 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davacıların ecrimisil talebinin ise reddine karar verilmiş; ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalının istinaf talebinin kabulü ile, Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 22.12.2017 tarih ve 2016/257 Esas, 2017/565 Karar sayılı kararının davacının gerçek zararının tespiti yönünde önceki bilirkişiler dışında uzman bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınması gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesince yeniden keşif yapılmış, hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne, %10 hakkaniyet indirimi de tenzil edilerek 76.680,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına, ecri misil talebinin reddine, tespit dosyasında yapılan giderlerin yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmesine karar verilmiş; ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklandığı iddia edilen yangın nedeniyle, uğranılan maddi zararın tazminine ilişkindir.
Bilindiği üzere zarar, malvarlığında meydana gelen bir azalmayı yani eksilmeyi ifade eder. Bu eksilme, mal varlığının zarar verici eylemin işlenmesi sonucu içine düştüğü durum ile bu eylem olmasa idi mal varlığının bulunacak olduğu durum arasındaki farktan ibarettir. Nitekim tazminatın amacı da, mal varlığındaki eksilmenin giderilmesi ve onun eski duruma getirilmesinin sağlanmasıdır. Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 8.12.1965 günlü ve 4/219 E. 448 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, meyveli ağaçların kesilmesinden veya bunların hayatiyetine son verilmesinden doğan zararın ne şekilde hesap edileceği konusunda Borçlar Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda hayatın olağan akışı içerisinde oluşan hukuk kurallarının olaya uygulanması suretiyle adalete uygun bir sonuca ulaşmak gerekir. Meyveli ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın, bunların kaim değerinin tespiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen Yargıtay içtihatlarıyla belli olmuştur. Bir ağacın kaim değerini bulmak için uygulanması gereken yöntem ise, ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tespiti ile bu farkın o yerde bulunan ağaç sayısına bölünmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirlenmesidir.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yerel mahkemece hükme esas alınan ziraat bilirkişilerin hazırladıkları raporda; kısmen ve tamamen zarar gören ağaçlara yönelik zarar hesabının yukarıdaki yönteme göre hesaplamasının yapılmadığı, zarar gören ağaçların hasar durumu, adedi, birim değeri baz alınmak suretiyle toplam zarar miktarına ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle, söz konusu raporun hükme esas alınamayacağı kuşkusuzdur.
Mahkemece; yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının, birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.