13. Hukuk Dairesi 2017/7368 E. , 2020/3036 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davacı ... ..."ün 13/10/2010 tarihinde Özel ...Hastanesine doğum yapmak üzere yatışının yapıldığını, ameliyathaneye alındığında doğumun normal doğum olarak kararlaştırılmasına rağmen davacının rızası alınmadan belden aşağısı lokal anesteziye tabi tutulmak suretiyle doğum işlemi yaptırılarak bebeğin doğumunun gerçekleştiğini ancak, davalıların tedbirsiz ve dikkatsiz davranmaları sonucu sezeryanle doğum işlemi sırasında ve sonrasında davacının sol bacağında koter plağı kaçağı nedeniyle ağır yanıklar oluştuğunu, oluşan yanıklar nedeniyle davacının üç defa ameliyat olup narkoz alması sebebiyle yeni dünyaya gelen çocuğunu dahi emziremediğini, bu durumun sorumlusu olarak hastanenin doktoru, doktorun ise hastaneyi suçladıklarını, gereken tedaviyi yerine getirmeyip davacıyı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkettiklerini, hasta ekspertiz raporunda yaralanmanın doğum sırasındaki koter plağı kaçağı nedeniyle olduğunun açıkca belirtildiğini beyan ederek; davalı hastane tarafından davacıya ödenen 1.900,00 TL düşülmek suretiyle bunun dışında kalan maddi zararlara karşılık fazlaya dair tüm talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 3.000,00 TL maddi ve 95.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76.md., 6100 sayılı HMK. 33.md.) Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (T.B.K. 506/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (T.B.K. 396/I md.). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçekten de mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 506/II uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Mahkemece, yargılama sırasında 3 kişilik doktor bilirkişiden oluşan heyetten alınan 03.12.2015 tarihli bilirkişi raporu ile, ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2011/2206 soruşturma sayılı dosyasında Adli Tıp 3.İhtisas Kurulu"ndan alınan 20/02/2012 ve 06/04/2014 tarihli raporlarda davalıların ihmal ve kusurlarının bulunmadığı, davacının bacağında meydana gelen yanığın cihazın özelliğinden kaynaklandığı belirtilerek davanın reddine karar verilmişse de; söz konusu olayda davacının da bacağında meydana gelen yanıkta herhangi bir kusurunun bulunmadığı ancak, sonuç olarak davacının tıbbi tedavi sırasında yaralandıdğı ve bu yaralanma neticesinde maddi ve manevi olarak zarara uğradığı açıktır. Bu durumda mahkemece, HMK"nın 282.maddesinde yer alan; ""Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir."" şeklindeki hükmü de göz önüne alınarak bilirkişilerin bildirdiği sonuçla bağlı olmaksızın, delillerin değerlendirilmesi, somut olayın özelliklerin ve dosyadaki diğer verilerin de esas alınarak, davalıların meydana gelen sonuç nedeniyle sorumlu oldukları kabul edilerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/03/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.