Esas No: 2019/162
Karar No: 2021/1784
Karar Tarihi: 05.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/162 Esas 2021/1784 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/162
KARAR NO: 2021/1784
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2018
NUMARASI: 2015/509 Esas, 2018/669 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında yapılan tedarik sözleşmesi gereğince davalının, 9 adet elektrik motoru ve 9 adet frekans konvertörleri ünitesini çalışmaya hazır halde ana sözleşme, proje, teknik şartnameler ve ekleri ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun bir şekilde eksiksiz olarak imal ve teslim etmeyi taahhüt ettiğini, ancak sözleşmedeki şartların davalı tarafından ihlal edildiğini belirterek, davalının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini geç yerine getirmesi sebebiyle şimdilik 15.000-Euro gecikme tazminatının, sözleşmede belirtilen cezai şart bedeli olarak şimdilik 15.000-Euro'nun ve davalının geç teslimat yapması sebebiyle ortaya çıkan kur farkı sebebiyle şimdilik 20.000-Euro'nun faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince sunulan 27/06/2018 tarihli ıslah dilekçesiyle, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda müvekkilinin 40.000 euro gecikme cezası alacağı olduğunun tespit edildiğini, cezai şart ve kur farkından doğan zararın tazmini talepleri aynı kalmak kaydı ile 15.000 euro olarak talep ettikleri gecikme tazminatı miktarını fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000 euro şeklinde ıslah ettiklerini belirterek, gecikme tazminatına ilişkin 15.000 TL'nin dava tarihinden itibaren, 25.000 Eorunun ıslah tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, diğer taleplerinin dava dilekçesindeki gibi tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili, davacının iddia ettiği zararının üzerinden 1,5 yıl geçtikten sonra davasını açtığını, zamanaşımı nedeni ile davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin adresi Anadolu yakası olduğundan davanın Anadolu Ticaret Mahkemelerinde açılması gerektiğini, dava dilekçesinde faiz talebinin bulunduğunu ancak hangi tarihten itibaren ne faizi talebinde bulunulduğunun belirtilmediğini, bu sebeple faize ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının geç teslimat olduğu yönündeki iddiasının gerçek olmadığını, teslim tarihi olarak belirttiği tarihte müvekkilinden bir talepte de bulunmadığını, çünkü davacının bu tarihin teslim tarihi olmadığını bildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İhbar Olunan vekili, davalı ile müvekkili arasında yapılan sözleşme gereği zamanından teslimatın yapıldığını, geç teslimatın söz konusu olmadığını, davalı ile müvekkili arasındaki sözleşmede geç teslimat nedeniyle cezai şart bulunmadığını, ihaleyi veren tarafın herhangi bir ceza tahakkuk ettirmediğini, projelerde gecikmeler yaşandığını, şirketlerin süre uzatım taleplerinin de olumlu karşılandığını, bu sebeplerle tazminat talebi ve dava haklarının saklı kalması ile yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olan davacının, bundan sonra cezayı talep etmesinin mümkün olmadığı ve davacı tarafın ifayı kabul ederken ceza alacağını saklı tutmuş olduğundan bahsedilmeyeceği, dava konusu işe ait ödeme davacı yan tarafından fatura tarihinden sonra yapıldığından, davacı lehine herhangi bir kur farkının oluşmaması nedeniyle davacının davalıdan dava konusu iş için kur farkı talep edemeyeceği, gecikme tazminatı bakımından ise sözleşme kapsamında bilirkişilerce de belirlenmiş olan 40.000 Euro üzerinden ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 15.000 EURO suna dava tarihinden, 25.000 EURO suna ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte toplam 40.000 EURO geçikme tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kur farkı sebebiyle yaşanılan zarara ilişkin 20.000 EURO luk talebin reddine, cezai şart bedeli olarak talep edilen 15.000 EURO'luk talebin reddine, karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, gecikme tazminatının eksik hesaplandığını, bilirkişi tarafından sözleşmede kararlaştırılan tarih değil DSİ 'nin 01.03.2013 tarihinde onay verdiği belirtilerek bu tarih baz alarak hesap yapıldığını, Sözleşmenin 8. Maddesine göre frekans konvertörlerinin 7 ay içerisinde teste hazır hale getirilip 2 ay içerisinde teslim edileceğini, buna göre 01.03.2013 tarihinden başlatıldığında 01.10.2013 tarihinde teste hazır hale gelmeli ve en geç 01.12.2013 tarihinde de teslimi yapılması gerektiğini, ancak DSİ'nin müvekkiline daha sonra göndermiş olduğu 30.10.2013 tarihli yazının bildirim tarihi olarak hesaplanmasının hatalı olduğunu, zira DSİ'nin onayı verildiği anda müvekkili şirkete bildirildiğini, hatta ve hatta onay anında müvekkili şirket çalışanlarının orada bulunması ile sözlü olarak da bildirim yapıldığını, DSİ'nin onay tarihinden hemen sonrasında da müvekkili ve davalının çalışmalara başlamış olduğunun dosyadaki delillerden de açıkça görülmekte olduğunu, bu sebeple kusuru olmaksızın sözleşmede belirtilen teslim tarihinde malları teslim alamayan müvekkilinin kararlaştırılan tarihe göre gecikme tazminatının hesaplanmasının yanı sıra bilirkişi raporunda belirtilen teslim tarihinin hesaplanmasının da hatalı olduğunu, müvekkilinin geç ödemeden kaynaklanan kur farkı zararına yönelik talebinin reddinin de hatalı olduğunu, kabul edilen 40 günlük gecikmenin, müvekkilinin 40. Günün sonunda daha fazla ödeme yaptığınının da kabulü anlamına geldiğini,bilirkişi raporunda, teslim tarihinden sonra 27.01.2014 tarihindeki fatura miktarı 840.000 Euro'nun fatura tarihindeki kur olan 3,1751 TL'den hesaplanması sonucu 2.667.084 TL davalı tarafın alacağının hesaplandığını, Sözleşmenin 7. Maddesine göre, sözleşme bedelinin Mersin CİF tesliminde %95 'inin, geri kalan %5'lik kısmının geçici kabulün onayı ile ödeneceğini, bu bağlamda mahkemece sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihi taleplerinin kabul edilmemesi halinde 14.02.2014 tarihinde teslim ile birlikte taraflarına faturanın kesilmesi gerektiğini, ancak fatura kesim tarihinin de geç yapılıyor olmasının irdelenmediğini ve yine artan kur farkının nazara alınmadığını, ayrıca mahkeme tarafından 31.12.2013 tarihinin malın teslim tarihi olarak kabul edildiğini, bu durumda 31.12.2013 tarihli kura bakıldığında 2.9397 olup, 840.000 Euro'nun 2.469.348 TL'ye tekabül ettiğini, bilirkişi tarafından ise müvekkilinin 2.500.000 TL ödeme yapmış olduğunun belirtildiğini, bu durumda müvekkiline teslim edilmesi gereken tarihin 31.12.2013 olduğu kabul edilmesi ve sözleşmenin 7. Maddesi gereği bu tarihte fatura kesilmesi ve müvekkilince ödeme yapılması gereken tarih olduğu kabul edildiğinde 2.469.348 TL ödemesi gerekirken 2.500.000 TL ödeme yaparak kur dolayısı ile fazla ödeme yapmış olduğunun açıkça görüldüğünü, ayrıca bilirkişinin 2.500.000 TL ödeme yapmış oldukları tespitinin de hatalı olduğunu, müvekkili daha fazla ödeme yaptığından bu yöndeki hesaplamayı da kabul etmediklerini, ceza-i şart taleplerinin reddinin de hukuka aykırı olduğunu, sözleşmede teslimat günü kesin olarak kararlaştırılmış olduğundan “kesin vadeli” olduğunu, cezai şartı talep hakkı açık bir beyanla saklı tutulmuş olabileceği gibi, ceza hakkının saklı tutulduğunu gösteren davranışların da cezai şartı talep edebilmek için yeterli sayılaması gerektiğini, ifaya ekli cezai şart talep hakkının saklı tutulması yenilik doğurucu bir irade beyanı olduğundan en geç eserin teslimi sırasında veya teslimden itibaren süre geçirilmeksizin yapılmalısı gerektiğini, müvekkilinin ise geciktirmeksizin ihtar ile talep ettiğini belirterek, kararın bozularak, davanın tam kabulü yönünde hüküm kurulmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, kararın gecikme tazminatı bakımından hukuka aykırı olduğunu, mahkemece usule ilişkin itirazları değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, davada "avans faizi" talebi bulunmamasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından asıl alacağa avans faizi işletildiğini, taraflar arasında imzalanan 27.11.2012 tarihli sözleşme uyarınca İdarenin Mart 2013 ayı içerisinde ürünleri onaylamasından itibaren 7 aylık sürede ürünleri testlere hazır hale getirme yükümlülüğü bulunan müvekkilinin Ekim 2013 ayı içerisinde malların üretiminin tamamlanmasını ve testlerin başarılı bir şekilde sonuçlanmasını sağladığını, bu durumun dosyada mübrez DSİ'nin 30.10.2013 tarihli yazısı ile sabit olduğunu, DSİ’nin onayı akabinde davacı ile yapılan görüşmeler neticesinde, proje kapsamında İdare’den süre uzatım talebinde bulunduklarını, bu durumun İdare tarafından olumlu karşılandığını, kendilerine daha sonraki bir teslimattan dolayı İdare tarafından ceza tahakkuk ettirilmeyeceğinin, sözleşme konusu ürünlerin monte edileceği binaların dahi henüz tamamlanmadığının, hatta şantiyelerin bazılarında henüz elektrik bağlantısının dahi yapılmadığının taraflarına bildirildiğini, bu kapsamda 27.01.2014 günü ....’den teslim alınan ürünlerin davacıya devredildiğini, teslim edilen ürünlerin teslim tarihinden 16 ay sonra 2015 yılı içerisinde montaj ve devreye almaya işleminin yapıldığını, dolayısıyla davacının diğer teslim edilen ürünleri 16 ay sonra belirtilen şantiyede devreye aldığını, yani davacını İdare’den ek süre alarak kendi taahhüdünü yerine getirmek için zaman kazandığını, bu süre zarfında dava konusu ürünlerin monte edileceği binaların tamamlandığını, elektrik bağlantılarının yapıldığını, kaldı ki, davacıya İdare tarafından da kesilen herhangi bir ceza olmadığını, dava dışı İdare DSi tarafından dosyaya sunulan 20.07.2016 tarihli yazıda bu durumun açıkça belirtildiğini, davacının herhangi bir zararı oluşmadığını, davacı tarafın sözleşmeye konu ürünleri şartsız olarak kabul etmiş olup hukuken gecikme tazminatına hükmedilemeyeceğini, gerekçeli kararda TBK 179/II maddesine atıf yapılarak davacı yanın cezai şart talepleri reddedilmesine rağmen, aynı madde kapsamında davacının gecikme tazminatına ilişkin taleplerini ifa anında saklı tutmadığı durumu göz ardı edilerek gecikme tazminatına hükmedildiğini, sözleşmede işin tesliminin gecikmesi halinde uğranılan zarar karşılığı tazminat ile cezai şartın birlikte istenebileceğine ilişkin bir hüküm ve ceza miktarını aşan bir zarar da bulunmadığından, gecikme nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararının kabul edilen 40.000 EURO'luk gecikme tazminatı bakımından bozulmasına/ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davalı vekilince cevap dilekçesiyle yetki itirazında bulunulmuş ise de, taraflar tacir oldu için HMK'nın 17/1. Maddesi gereğince sözleşmenin 14. Maddesindeki yetki anlaşması geçerli olduğundan, dava bu maddede belirtilen İstanbul Adliyesinde açıldığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin usuli itirazlarının dikkate alınmadığına dair istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. İstinaf dilekçesinde belirtilen diğer usuli itirazların neler olduğuna dair ise bir açıklama yer almamaktadır. Davalı vekili istinafında, müvekkilinin sözleşme kapsamında 2,5 milyondan fazla ödeme yaptığı belirtilmiş ise de, buna dair dayanak bir belgeden bahsedilmediğinden, bilirkişi heyeti raporunda ödeme miktarları davalının kendi defterlerine göre belirlendiğinden, bu istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince, taraflar arasında imzalanan 27/12/2012 tarihli sözleşme gereğince davalının imal ve teslim etmesi gereken 9 adet frekans konvertörleri ünitesinin, 27/08/2013 tarihinde teslim edilmesi gerekirken gecikme ile 14/02/2014 tarihinde teslim edildiği belirtilerek, davalının edimlerini geç yerine getirmesi sebebiyle gecikme tazminatının, sözleşmede belirtilen cezai şart bedelinin ve davalının geç teslimat yapması sebebiyle ortaya çıkan kur farkı bedelinin davalıdan tahsili talep edilmiştir. Davalı tarafından ise, davacının geç teslimat olduğu yönündeki iddiasının gerçek olmadığı, teslim tarihi olarak belirttiği tarihte müvekkilinden bir talepte de bulunmadığı, çünkü davacının bu tarihin teslim tarihi olmadığını bildiği belirtilerek, davanın reddi talep edilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir. İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Y.E.; Eser Sözleşmesi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 350-353). Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin "Teslimat" başlıklı 8/3. Maddesinde; "Kabule hazır hale getirilme ve Teslim süresinde gecikme olması durumunda gecikilen her takvim günü için günlük 1.000 Euro gecikme cezası uygulanacaktır." düzenlemesi, "Ayıp ve Cezai Şart" başlıklı 10/b. Maddesinde; "Tedarikçi iş bu sözleşmenin herhangi bir maddesine aykırı hareket etmesi, sözleşmede yer alan herhangi bir yükümlülüğü yerine getirmemesi, teslim edilen malda hileli malzeme kullanması veya malı teknik gereklerine uygun olarak imal etmemiş olması hallerinde, alıcının tüm zararlarını tazmin etmenin yanında 150.000 Euro cezai şart bedelini de ödemeyi; bununla birlikte ...kabul, taahhüt ve beyan eder." düzenlemesi bulunmakta olup, dava dilekçesinde bu maddelere dayalı olarak gecikme cezası ve cezai şart bedeli taleplerinde bulunulmuştur. Dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında "gecikme tazminatı" ifadesi kullanılmış ise de, dilekçe içeriğinden açık bir şekilde buna dair talep edilenin esasında sözleşmenin 8/3. Maddesinde düzenlenen gecikme cezası olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde bu maddeye göre yapılan hesaplama sonucu bulunan 15.000 Euro sonuç ve istem kısmında talep edilmiş olup, ayrıca bir gecikme tazminatı talebi bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 8/3. Maddesinde öngörülen gecikme cezası ve 10/b. Maddesinde öngörülen cezai şart TBK'nın 179/2. maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup, bu hükme göre, taraflarca aksi kararlaştırmadıkça kural, gecikme cezasının ifayla birlikte istenmesidir. İhtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ifanın kabulü, cezai şart isteme hakkından zımni feragat niteliğindedir. Somut olayda, sözleşmeye konu 9 adet frekans konvertörleri ünitesinin davacı iş sahibine Mersin Gümrüğü'nden 10/02/2014 tarihinde devredildiği Mersin Gümrük Müdürlüğü yazısından anlaşılmaktadır. Buna göre, söz konusu gecikme cezası ve cezai şart talepleri yönünden, ihtirazi kaydın en geç bu tarihte ileri sürülmesi gerekmekte olup, davaya konu üniteler ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin, diğer bir deyişle bu hak saklı tutulmaksızın teslim alınmış olduğundan, artık yükleniciden cezai şart talep edilemez ve bu husus hâkim tarafından re’sen dikkate alınır. Davacı tarafça bu teslim alma tarihinden 18 gün sonra (kendi belirttiği teslim tarihi olan 14.02.2014'den 14 gün sonra) gönderilen 28/02/2014 tarihli ihtarname ile davalıdan anılan sözleşme maddeleri gereğince gecikme cezası ve cezai şart bedeli talep edilmiş olması geçerli bir ihtirazi kayıt olarak kabul edilemez. Mahkemece bu gerekçe doğrultusunda davacının ceza alacağı talep edemeyeceği kabul edilmiş olmasına rağmen, dava dilekçesinde sözleşmenin 8/3. Maddesine dayalı olarak talep edilen ve bilirkişi kök ve ek raporunda da bu maddeye göre hesap edilen "gecikme cezasının" hatalı bir şekilde "gecikme tazminatı" olarak dikkate alınmak suretiyle ıslah dilekçesi doğrultusunda 40.000 EURO gecikme tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davacının kur farkı bedeli talebi bakımından ise, mahkemece, dava konusu işe ait ödeme davacı yan tarafından fatura tarihinden sonra yapıldığından, davacı lehine herhangi bir kur farkının oluşmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiş ise de, söz konusu gerekçe yerinde olmadığı gibi bu hususun açıklığa kavuşturulması için usulüne uygun bir tahkikat yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir. Davacının kur farkı bedeli talep edip edemeyeceği, davalının düzenlediği fatura tarihine göre değil, sözleşmeye göre teslim, ödeme ve fatura düzenlenmesi gereken tarihler ile davalının fiili teslim tarihinin belirlenmesi, buna göre bulunacak gecikme süresi kapsamında bir kur farkı bedeli alacağı oluşup oluşmadığına göre belirlenmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin "Teslimat" başlıklı 8/1-2. Maddesinde, sözleşme konusu malların, sözleşmenin 7. Maddesinde belirtildiği gibi Mersin (CİF) teslimi olacağı, nakliye, yükleme, boşaltma ve teslime kadar sigortanın tedarikçiye ait olacağı, ekipmanların İdare tarafından onay verilmesini müteakip siparişin kesinleşeceği, bu tarihin imalat başlama tarihi olarak belirleneceği, davaya konu frekans konvertörlerinin 7 ay içerisinde teste hazır hale getirilip test yapıldıktan sonra 2 ay içerisinde teslimat adresine eksiksiz teslim edileceği belirtilmiştir. Alınan bilirkişi heyeti raporunda, DSİ'nin 20/07/2016 tarihli yazısına göre, davaya konu ürünlere ilişkin onayın 01/03/2013 tarihinde verildiğinin anlaşıldığı, davalı vekilinin bu onayın kendilerine Mart 2013'de bildirildiğini beyan ettiği, bu onayın davalıya bildirimine dair yazılı bir belge bulunmadığı, ancak dava konusu frekans konvertörlerinin sahaya sevkinin DSİ tarafından davacıya yazılan 30/10/2013 tarihli yazıyla uygun bulunduğu, bu bildirimin davalıya aynı gün yapıldığının kabulü halinde, sözleşmenin 8.maddesi gereğince takip eden 2 ay sonunda 31/12/2013 tarihinde ürünlerin davacıya teslimi gerektiği belirtilmiştir. Raporda yapılan bu değerlendirme, davacı tarafça davalıya İdarenin 01/03/2013 tarihli ilk onayının daha önce bildirildiğine dair yazılı bir belge sunulamadığından sözleşmenin 8. Maddesindeki düzenleme gereğince yerindedir.Ancak raporda, davalının sözleşmenin 8/1-2. Maddesinde ve bu madde atfı ile 7. Maddesinde düzenlenen teslim hususuna dair yükümlülüğünü tam olarak ne zaman yerine getirmiş sayılacağına dair bir değerlendirme yapılmamış, doğrudan davacının malları Mersin Gümrüğü'nden devraldığı tarih olan 10/02/2014 tarihi davalının sözleşmeye göre teslim yükümlülüğünü yerine getirdiği tarih olarak esas alınmıştır. Oysa ki, bu tarih davacının Gümrükten fiilen malları alma tarihi olup, dosya kapsamındaki belgelere ve Gümrük Mevzuatına göre davacının daha önce bu malları gümrükten teslim alıp alamayacağının, davalının bu yönleri de kapsayan telim yükümlülüğünü tam olarak hangi tarihte gerçekleştirmiş sayılacağının, faturayı daha önce düzenleyip düzenleyemeyeceğinin, malların Mersin Gümrüğü'ne giriş tarihi olan 16/01/2014 tarihinin, davalının düzenlediği fatura tarihi olan 27/01/2014 tarihinin veya başkaca bir tarihin sözleşmenin 8/1. Maddesinde belirtilen "Mersin (CİF) teslimi" olarak kabul edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda, mahkemece, sözleşmeye göre teslim, ödeme ve fatura düzenlenmesi gereken tarihler ile davalının fiili teslim tarihinin sözleşme hükümleri ve Gümrük Mevzuatına göre belirlenmesi, buna göre bulunacak gecikme süresi kapsamında bir kur farkı bedeli alacağı oluşup oluşmadığına dair usulüne uygun ve denetime elverişli bir ek rapor alınması, neticesine göre bu hususta bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE, 2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 28/06/2018 tarih, 2015/509 Esas, 2018/669 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.