Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları G."nin mal kaçırmak amacıyla 9 parça taşınmazını satış suretiyle davalılara temlik ettiğini, davalıların bir kısım taşınmazlar bakımından kendi aralarında temlikler yaptıklarını, 819 parsel sayılı taşınmazın ise dava dışı İ.Y.a satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek, muvazaa nedeni ile davalılar adına oluşan tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tescilini, 511, 512 ve 819 parseller yönünden tazminata karar verilmesini istemişler, bir kısım davacılar yargılama sırasında tazminat istemleri yönünden dava dilekçelerini ıslah etmişlerdir.
Davalılar, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “...Somut olayda, miras bırakan G.nin ölünceye dek oğlu A.ile birlikte yaşamını sürdürdüğü, mal satmaya ihtiyacının olmadığı, A."den temellük eden B. ve S."ın ise alım gücünün bulunmadığı ve muvazaalı işlemi bilecek konumda oldukları, kaldı ki, S."ın taşınmazı edindiği tarihte yaşının küçük olduğu, ara malik O."ın ise A.nin yakını olduğu ve taşınmazı aldıktan iki gün sonra A."nin oğlu S."a temlik ettiği, birleşen davanın davalısı N."a yapılan temliklere gelince; N.ın da alım gücünün bulunmadığı, tüm malikler yönünden satış bedellerinin miras bırakana ödendiğinin, öte yandan, miras bırakanın davacılar ve dava dışı F."ya parasal yardımda bulunduğu yönündeki iddianın da kanıtlanamadığı, belirlenen bu olgular ve değinilen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin muvazaalı olduğu sonucuna varıldığı, hal böyle olunca, 819 parsel yönünden isteğin bedele yönelik olduğu da gözetilmek suretiyle, karşılıklı açılan davaların kabulüne karar verilmesi gerektiği “ hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davacı H. yönünden davanın feragat sebebi ile reddine diğer davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hükümden sonra davacılar N.S. ve B.i"nin davalarından feragat etmeleri sebebi ile 13.12.2010 tarihinde ek karar ile feragat eden davacılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı N. A. vekili ile davalılar vekili tarafından, ek karar ise davacı N. A. vekili tarafından süresinde süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava ve birleşen davalar; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, el değiştiren taşınmazlar bakımından bedel isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 511, 512 ve 819 parseller bakımından bedele, diğer parseller bakımından tapu iptal ve tescile hükmedilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; miras bırakan G."nin maliki olduğu 503, 468, 469 parsel sayılı taşınmazlarını 01.10.1974 tarihinde oğlu A.ye, 509 parseli ise 07.12.1988 tarihinde akrabası O."a satış suretiyle temlik ettiği, A."nin de 468 ve 469 parsel sayılı taşınmazları oğlu B."ye, O.ın ise 509 parseli, A."nin oğlu S."a 09.12.1988 tarihinde satış suretiyle devrettiği, murisin maliki olduğu birleştirilerek görülen davaya konu 819, 133 ve 134 parsel sayılı taşınmazlardaki payını diğer oğlu N."a 05.12.1974 ve 29.01.1979 tarihlerinde satış suretiyle, onun da 819 nolu parseldeki edindiği payı dava dışı İ. Y.a 06.01.1995 tarihinde temlik ettiği, bozma ilamından sonra aynı taşınmazlarla ilgili aynı sebeplere dayanılarak davacı F.nın Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/291 Esas sayılı açtığı dava dosyası ile davacılar F. ve P."ın Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2007/329 Esas sayılı açtıkları dava dosyalarının birleştirilerek, yargılamanın tek elden yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Dava ve birleşen davalarda, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca, miras bırakanın anılan taşınmazlarla ilgili yaptığı temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanmak ve 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle davacılar F. ve P."ın açtıkları davalarda 503, 468, 469, 509, 133 ve 134 parsellerle ilgili olarak tapu iptal ve tescile, 819 parsel yönünden ise bedele karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Birleşen 2007/164-350 Esas sayılı dosyalar ile 2009/464 Esas sayılı dosyaya konu yapılan 511 ve 512 nolu parsellere gelince; taşınmazların muris G."nin eşi B."ye ait iken ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, her iki taşınmazda miras bırakan G. adına kayıtlı 5/20 payın, murisin oğlu olan vekil H. tarafından 05.12.1978 tarihinde satış suretiyle diğer bir mirasçı olan A.ye satış suretiyle temlik edildiği, aynı akitle H.in kendi paylarını da A."ye devrettiği, F."nın 25.03.1982 tarihinde, P."ın 17.12.1979 tarihinde, N."ın ise 13.12.1988 tarihinde paylarını yine satış suretiyle A.lye intikal ettirdikleri, böylece A."nin her iki taşınmazın tamamına malik olduğu, ölümü ile taşınmazların mirasçılarına kaldığı ve mirasçıları olan davalılar tarafından davalı M. G.e 31.05.2006 tarihinde satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya içeriğinden; anılan parsellerle ilgili temlikin gerçek satış olduğu, muvazaanın amaçlanmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; bu parseller bakımından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu parsellerin kabul kapsamına alınması doğru olmadığı gibi kabule göre de; 511 ve 512 parsellerde miras bırakanın temlik ettiği pay 5/20 olduğu halde, parsellerin tümünün üzerinden davacıların miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan temyiz aşamasında davacı N. A. ve birleşen davanın davacıları B. A. ile S.A.12.11.2010 havale tarihli dilekçeleri ile davalarından feragat ettiklerini bildirmişler, bunun üzerine mahkeme dosyayı yeniden ele alarak 2007/239, 2007/350 ve 2009/464 Esas sayılı N. tarafından açılan davalar ile birleşen 2009/473 Esas sayılı B.ve S. tarafından açılan davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere mahkemece karar verilip yargılamadan el çekildikten sonra, dosya yeniden ele alınarak işin esası ile ilgili bir hüküm kurulmasına yasal olanak yoktur. Bu nedenle mahkemenin 13.12.2010 tarihli ek kararının ortadan kaldırılmasına karar verilip işin esasının incelemesine geçildi.
Hemen belirtilmelidir ki; iradeye uygun olarak yapılan feragat kat"i hükmün hukuki neticelerini doğurur ve davanın her aşamasında başka bir ifadeyle yargılama sonuçlanıp hükmün kesinleşme tarihine kadar davadan feragat edilebilir.
Somut olayda ise; davacılar N., B.ve S.ın vekille temsil edildikleri halde bizzat mahkemeye müracaatla duruşma dışı feragat dilekçesi verdikleri, mahkemece ek kararla anılan davacılar yönünden açılan davaların feragat sebebi ile reddine hükmedildiği, davacı N."ın diğer feragat eden davacıların hileli davranışları ile iradesinin sakatlandığını, feragatin gerçek iradesini yansıtmadığını bildirdiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı N."ın feragatinin hile ile alınıp alınmadığı yönündeki iddiaları üzerinde durularak, vakıa biçiminde incelenmesi, bu husustaki taraf delilleri eksiksiz toplanarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde ibraz edilen feragat dilekçeleri de değerlendirilerek bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Tarafların temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.