8. Hukuk Dairesi 2011/6478 E. , 2011/5559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 13.07.2010 gün ve 320/303 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın yaklaşık 5 dönümlük tarla niteliğindeki yerin kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığını, dava konusu yerin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, babasından geldiğini açıklayarak babası ... ...’ın tüm mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, yargılama oturumlarında davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişiler ... ve ..."in dosyaya sunduğu 20.5.2010 tarihli raporlarına ekli krokide B ve C harfleriyle gösterilen sırasıyla 196,97 ve 1681,75 m2 yüzölçümlü taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı ... ile eşi ve çocukları adına verasette iştiraken tapuya kayıt ve tescillerine, krokide A harfi ile gösterilen ve 130 ada 6 sayılı parsel içerisinde kaldığı anlaşılan taşınmaz bakımından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Eldeki dosya içinde bulunan ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/326 Esas, 2009/217 Karar sayılı dosya içinde yer alan Zara Kadastro Müdürlüğünün 6.5.2009 gün ve 751 sayılı karşılık yazılarında dava konusu taşınmazın “dere” niteliği ile tespit dışı bırakıldığı açıklanmıştır. Dava konusu yere komşu kadastro parsellerinin tespit tarihlerine göre uyuşmazlık konusu yerin 4.10.2006 tarihinde tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Teknik bilirkişi ... ve arkadaşına ait 20.5.2010 tarihli raporuna ekli krokiye göre de dava konusu yerin dere yatağında yer aldığı görülmektedir. Teknik bilirkişiler de raporlarında; açıkça krokide A harfi ile gösterilen yerin 130 ada 6 sayılı parsel, B harfi ile işaretli yerin dere içerisinde, C harfi ile belirlenen yerin ise kadastro çalışmaları sırasında dere olarak bırakıldığını açıklamışlardır. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan olumlu ve olumsuz tüm koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur.
Davacı dava dilekçesinde; dava konusu taşınmaz bölümlerinin babası ...’tan kaldığını, babasının ölü olduğunu, bu nedenle taşınmazların muris ...’un tüm mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istediği halde, mahkemece davacı ... ile eşi ve çocukları adına iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir. Muris ...’un tüm mirasçılarının yargılama sırasında açılan davaya karşı olurlarının alındığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, bundan ayrı dava dışı mirasçıların davacı vekiline vekaletnamelerini de verdiği konusunda bir duraksama söz konusu değildir. Öncelikle muris ...’a ait veraset belgesinin alınarak dosyaya sunulması gerekmektedir.
Bundan ayrı, teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle çifte tapunun önlenmesi açısından dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, taşınmazın niteliği konusunda ve imar-ihya edilip edilmediği yönünden duraksama söz konusu olduğundan yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243 ve 244. (1086 sayılı HUMK. m.258) maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, HMK.nun 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, yerel bilirkişi ve tanıklardan muris ve mirasçıları tarafından dava konusu yerlerin dosyadaki bilgi ve belgelere göre önceleri tarla olarak ekip biçtikleri gözetilerek imar ve ihyasına hangi tarihte başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi tarihte tamamladıkları ve hangi tarihten itibaren çayıra dönüştürerek otunu biçtikleri hususlarının sorulması, keşifte dinlenecek uzman bilirkişi jeoloji mühendisinden dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin derenin aktif yatağı içerisinde kalıp kalmadıkları ya da derenin taşkın sahası içinde bulunup bulunmadıkları, derenin kar ve yağmur sularını taşıyan ve taşkınlığı önleyen bir yapıya sahip olup olmadığı hususlarında yapılacak inceleme ve araştırma sonucu uzman bilirkişiden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması, krokide B harfi ile gösterilen yerin esasen dosyadaki bilgi ve belgelere göre “drenaj kanalı” olduğu halde, tescile karar verilmesinin yerinde bulunup bulunmadığı konusunda uzman jeoloji mühendisinden görüş alınması, bu kanalın kimin tarafından ve hangi tarihte açıldığı, su toplama ya da sızma görevi olup olmadığı üzerinde durulması gerekmektedir.
Öte yandan, davacı ile davaya karşı olurları alınan muris ...’un tüm mirasçıları açısından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, tüm mirasçıların belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro Müdürlüğü ile Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davalarına ait dosyaların ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulması, belgesizden edinilen taşınmazların aynı kadastro çalışma alanı içerisinde edinilmiş olması gerektiğinin gözetilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici madde 3’ün yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.