(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2013/3129 E. , 2013/4921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.05.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, önalım hakkı nedeniyle payın iptali ve tescile ilişkindir.
Davacı, davalının 23.02.2009 tarihinde dava konusu 219 ada 14 parsel sayılı taşınmazdan satın aldığı 6/32 payın önalım hakkı nedeniyle tapu kaydının iptalini ve adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, pay satışının muvazalı yapıldığını, işlemin gerçekte bağış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.09.2011 günlü 2011/4979 Esas, 2011/9952 Karar sayılı ilamı ile özetle “pay temlikinin 27.03.1957 tarih 12/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığı hususunun araştırılması gerektiği...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda satış işleminin muvazaalı yapıldığı, gerçekte bağış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü şahsa satılması halinde, diğer paydaşa o payı öncelikle satın alma hakkını veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve o payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
Paylı mülkiyet halindeki taşınmazın paydaşı payını karı-kocaya evlada veyahut akrabaya temlik ederse şeklen satış olarak gösterilen bu aktin gerçekte satış olmayıp miras hakkına bağlı veya hibe gibi maksada yönelik işlem olduğu iddia ve ispat edilirse önalım hakkının ileri sürülemeyeceği 27.03.1957 günlü
ve 12/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça belirtilmiştir. Bu yöndeki savunmanın tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı kuralının bir istinasıdır.
Somut olayda; dosya içerisinde bulunan 23.12.2009 tarihli satış sözleşmesine göre 219 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki 6/32 payın davalıya 8.600 TL bedelle satıldığı anlaşılmaktadır. Davalı, 6/32 payı dava dışı kaynı ..."den satış bedeli ödemeden, bağış olarak aldığını savunmuştur. Bozma ilamından sonra dinlenen davalı tanığı ..., davalının eşi olduğunu, davacının ise kardeşi olduğunu birlikte ticaretle uğraştıklarını, 2000 yılında davacıdan ödünç para aldığını, karşılığında dava konusu taşınmazdaki payını diğer kardeşi ..."e devrettiğini, 2005 ile 2006 yıllarında davacıya borcunu ödemesi üzerine kardeşi ..."in payı davalı eşine devrettiğini beyan etmiş, davalı tanığı ... ise dava konusu taşınmazdaki payı daha önce dava dışı Osman Gülcan"dan satın aldığını, ve daha sonra kardeşinin eşi olan davalıya pazarlık yaparak sattığını, karşılığında 8000 TL ile 10000 TL arasında parayı peşin aldığını beyan etmiştir. Dosya içerisinde bulunan tapu kaydı incelendiğinde ise davalının eşi ..."in taşınmazdaki 3/32 payını 25.04.2001 tarihinde Osman Gülcan"a, Osman Gülcan"ın bu payı 09.08.2002 tarihinde ..."e, onun da 23.02.2009 tarihinde davalıya sattığı görülmektedir.
Bu durumda dosya içerisindeki tapu kayıtlarına ve tanık beyanlarına göre davalıya yapılan pay satışının muvazaalı (bağış amacıyla) yapıldığı ispatlanamadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 29.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.