21. Hukuk Dairesi 2016/20344 E. , 2018/459 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi ve davalılardan ...-... vekillerince de duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosya kapsamından, ... 1. İş Mahkemesi"nce verilen 08/09/2016 tarihli hükmün gerçek kişi davalılar ... ve ..."in ortak vekili tarafından 09/09/2016 tarihinde temyiz edildiği, bunun üzerine Mahkemece 08/11/2016 tarihli iki farklı ek karar ile aşamalarda Dairemizce bozulmasına karar verilen 17/06/2014 Tarih, 2013/530 esas, 2014/249 K.sayılı hükmün bu davalılar tarafından temyiz edilmemiş olması nedeniyle kesinleşmiş olduğundan bahisle adı geçen davalıların temyiz istemlerinin ayrı ayrı reddine karar verildiği, temyizin reddine dair ek kararların bu davalı gerçek kişilerin ortak vekilince süresinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemenin Dairemizce bozulan 17/06/2014 Tarih, 2013/530 esas, 2014/249 K.sayılı hükmünün davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmemiş olması temyiz incelemesine konu eldeki 08/09/2016 tarih ve 2016/19 Esas 2016/257 Karar sayılı hükmün onlar açısından kesin nitelikte olduğu sonucunu doğurmayacağından temyiz isteminin reddine ilişkin her iki ek kararının bozularak kaldırılmasına ve davalı gerçek kişilerin asıl hükmün temyizini amaçlayan temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Hükmün tavzihi HMK 305. (HUMK.nun 455.) maddesinde düzenlenmiş olup, tavzih , bir hükmün anlaşılamayacak biçimde bulunması veya açıklıkla anlaşılamaz ve çelişik fıkralar taşıması durumunda, hükümdeki gerçek anlamı meydana çıkarmak amacıyla başvurulan yasal bir yoldur. Hükmün tavzihi yoluyla, hükümle tanınmış haklar sınırlandırılamayacağı gibi genişletilmesi ve değiştirilmesi de olanaksızdır.
Hakim hükmü vermekle o davadan elini çekmiş olur ve yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen hükmü hiçbir biçimde değiştiremez. Tavzih gerekçesiyle verilen hüküm fıkrasında değişiklik yapamaz ve daha önce verilen kararın dışına çıkılacak biçimde, taraflardan birinin sorumluluğunu azaltamaz veya artıramaz.
Somut olayda, yerel mahkemenin 11/10/2016 tarihli ek kararı ile hüküm fıkarasının vekalet ücretlerine ilişkin bentlerini sorumlu tutulan davalılar ve lehine vekalet ücreti takdir edilen davalılar yönünden tavzih yoluyla değiştirdiğinin anlaşılması nedeniyle anılan ek kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, temyizin kapsam ve nedenlerine göre; tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı ... San ve Tic AŞ açısından davacı eş yararına 93.034,74 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... yararına 35.957,74 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... yararına 10.735,47 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, davacı anne yararına 25.000,00 TL manevi, davacı kardeşler yararına 5.000,00"er TL manevi tazminatın adı geçen şirketten alınarak davacılara verilmesine, davalı gerçek kişiler ... ve ... açısından ise bunlar hakkında açılan dava, önceki kararda (17.06.2014 Tarih ve 2013/530 E. 2014/249 K. sayılı mahkeme ilamı) kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeni hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacılar murisinin ölümüyle sonuçlanan iş kazasında sigortalının %25, davalı işveren ile üretim müdürü ve vardiya amiri oldukları anlaşılan gerçek kişi davalıların ise toplam olarak % 75 oranında kusurlu oldukları, yerel mahkemenin 03/04/2012 tarihli ilk kararında ihtimalli düzenlenen hesap raporunda, asgari ücrete göre yapılan hesap ihtimaline itibar edilerek davacı eş için 6.336,47 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... için 7.489,23 TL maddi, 15.000,000 TL manevi, davacı çocuk ... için 15.000,00 TL manevi, davacı anne için 15.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacı çocuk ..."in maddi tazminat istemi ile davacı kardeşlerin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verildiği, bu ilk kararın yalnızca davacılar vekili tarafından temyiz edildiği, Dairemiz"in 18/06/2013 tarihli bozma ilamı ile Davacı eş, davacı çocuklar ve davacı anne yararına hükmedilen manevi tazminat tutarlarının az olduğu, davacı kardeşlerin manevi zarar görmeleri olağan olduğu halde gerekçe göstermeksizin bunların manevi tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğu, kazalı işçinin asgari ücretle çalışması hayatın olağan akışına aykırı olduğu murisin yaşı ve mesleki kıdemi de dikkate alındığında 09/02/2012 tarihli hesap raporundaki B. şıkkına göre 1,824 kat üzerinden yapılan hesaplamaya göre maddi tazminatların belirlenmesi gerekirken asgari ücreti esas alan A şıkkına göre karar verilmesinin doğru olmadığı, davacı eşin hesap tarihinde halen evlenmediği, yeniden evlenme ihtimalinin hesap tarihindeki yaşına göre belirlenmesi gerektiği, reddedilen maddi tazminat bölümü katsayı değişikliklerinden kaynaklandığından, bu kısım üzerinden red vekalet ücreti takdir edilmesinin isabetsiz olduğu, davacı tarafından yatırılan peşin harç ve başvuru harcının kabul red oranında paylaştırılmasının hatalı olduğundan bahisle yerel mahkeme ilamının bozulmasına karar verildiği, mahkemenin bozma ilamına uymasından sonra yeni bir hesap raporu aldığı, bu hesap raporundan sonra davacılar tarafından ek dava açıldığı, yerel mahkemenin son aldığı hesap raporuna itibar ederek 17/06/2014 tarihli ikinci kararında davacıların maddi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı eş yararına 50.000,00 TL,
davacı çocuklar ve davacı anne yararına 25.000,00"er TL, davacı kardeşler yararına 5.000,00"er TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verildiği, bahsedilen bu ikinci kararın davacılar vekili ile davalı şirket vekili tarafından temyiz edildiği, Dairemiz"in 15/10/2015 tarihli ilamı ile mahkemenin bozma ilamına uymasıyla birlikte artık bozma ilamı doğrultusunda hüküm vermek zorunda olduğu, sonuç olarak mahkemenin bozma ilamına aykırı olacak şekilde ve ayrıca dairemizce kabul görmeyen TRH-2010 tablosunun kullanıldığı yeni bir hesap raporu almasının hatalı
olması nedeniyle ikinci kez bozulduğu, bu ikinci bozmadan sonra davacı tarafın bozma ilamında maddi hata bulunduğunu ileri süren bir dilekçe verdiği, bunun yanında daha önceki kararları temyiz etmeyen davalı gerçek kişiler ... ve ... adına vekaletname ibraz eden avukatın müvekkillerinin her ikisine de aşamalarda yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, mahkemenin verdiği karardan henüz haberdar olduklarını, yerel mahkeme kararı bozulmasını istediklerini bildiren temyiz dilekçesi ibraz ettiği, Dairemiz"in 19/04/2016 tarihli ilamı ile davacıların karar düzeltme istemleri ile davalı gerçek kişilerin süresinden sonra yapılan temyiz istemlerinin reddine karar verildiği, bu aşamadan sonra yerel mahkemece Dairemiz"in 15/10/2015 tarihli ikinci bozma ilamına da uyulmasına karar verildiği, yeni bir ek hesap raporu alındığı, mahkemenin temyiz incelemesine konu son kararında yukarıda açıklandığı gibi davalı ... San ve Tic AŞ açısından davacı eş yararına 93.034,74 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... yararına 35.957,74 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, davacı çocuk ... yararına 10.735,47 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, davacı anne yararına 25.000,00 bin TL manevi, davacı kardeşler yararına 5.000,00"er TL manevi tazminatın adı geçen şirketten alınarak davacılara verilmesine, davalı gerçek kişiler ... ve ... açısından ise bunlar hakkında açılan dava, önceki kararda (17.06.2014 Tarih ve 2013/530 E. 2014/249 K. sayılı mahkeme ilamı) kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeni hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verdiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacıların maddi zarar tavanlarının itibar edilen son ek hesap raporunda belirtilen zarar tutarları kadar olduğu, davalı gerçek kişilerin dahi ancak bu son ek hesap raporunda belirlenen zarar tutarlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilecekleri gözden kaçırılarak gerçek kişi davalıların bu tutarları aşan miktarlardan sorumlulukları sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davalı gerçek kişiler ... ve ..."in temyiz istemlerinin reddi kararına ilişkin temyizlerinin kabulü ile 08/11/2016 tarihli her iki ek kararının bozularak kaldırılmasına,
2-11/10/2016 tarihli ek kararının bozularak kaldırılmasına,
3-Yerel mahkemenin 08/09/2016 tarih ve 2016/19 Esas 2016/257 Karar sayılı hükmünün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine,
23/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.