Esas No: 2021/524
Karar No: 2022/170
Karar Tarihi: 18.01.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/524 Esas 2022/170 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/524 E. , 2022/170 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.02.2018 tarih ve 2017/39 - 2018/21 sayılı kararı
Suç : -Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
-T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
-Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
-Silahlı terör örgütüne üye olma,
-Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme,
-Kamu malına zarar verme,
-Kasten öldürmeye teşebbüs etme,
-Silahla tehdit
Hüküm : 1-Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında:
a)Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
suçundan, TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 3, 5/1,
TCK’nın 53, 58/6-9. maddeleri,
b)Kamu malına zarar verme suçundan, TCK’nın 37/1.
ve 38/1. maddeleri delaletiyle 152/1-a, 3713 sayılı
Kanunun 4/1-a, 5/1, TCK’nın 53, 58/6-9. maddeleri,
c)Katılanlar ..., ..., ... ve
...’a yönelik kasten yaralama suçundan,
TCK’nın 37/1. maddeleri delaletiyle 86/1-3,e, 266,
3713 sayılı Kanunun 4/1-a, 5/1, TCK’nın 53, 58/6-9.
maddeleri (4’er kez),
d)Katılan ...’a yönelik kasten yaralama
suçundan, TCK’nın 37/1. maddeleri delaletiyle
86/1-3,e, 87/1-d, 266, 3713 sayılı Kanunun 4/1-a, 5/1,
TCK’nın 53, 58/6-9. maddeleri,
e)Katılan ...’a yönelik kasten yaralama
suçundan, TCK’nın 37/1. maddeleri delaletiyle
86/2-3,e, 266, 3713 sayılı Kanunun 4/1-a, 5/1,
TCK’nın 53, 58/6-9. maddeleri,
f)63. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet,
g)Katılan ...’ye yönelik kasten öldürmeye
teşebbüs suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi
gereğince ayrı ayrı beraat,
2-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında:
a) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme suçlarından CMK’nın 223/2-c
maddesi gereğince,
b)Sanık ... hakkında ayrıca silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan, CMK’nın 223/2-e
maddesi gereğince ayrı ayrı beraat,
3-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında:
a)Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme suçlarından, CMK’nın 223/2-c
maddesi gereğince ayrı beraat,
b)Kamu malına zarar verme suçundan, TCK’nın 30/4.
maddesi delaletiyle CMK’nın 223/3-d maddesi
gereğince ceza verilmesine yer olmadığı,
4-Sanık ... hakkında:
a)Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme,
T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme suçlarından, CMK’nın 223/2-c
maddesi gereğince beraat,
b)Kamu malına zarar verme suçundan, TCK’nın 30/4.
maddesi delaletiyle CMK’nın 223/3-d maddesi
gereğince ceza verilmesine yer olmadığı,
c)Katılanlar ... ve ...’a
yönelik silahla tehdit suçundan TCK’nın 106/2-a,
43/1-2, 266, 53, 63. maddeleri gereğince
mahkumiyetine dair istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
I-Temyiz edenlerin sıfatları, başvurularının süresi, kararların niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
1-Davaya konu eylemin askeri darbeye teşebbüs fiilinin sevk ve idare eden sanıklara ilişkin bulunup şahıs olarak katılma talebinde bulunan Cumhurbaşkanı ...'a yönelik suikasta teşebbüs fiilinin icrai hareketlerinin devam etmiş bulunmasına, İstanbul ilinde gerçekleşen bir kısım eylemler nedeniyle T.C. ..., İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının doğrudan doğruya zararı söz konusu olduğundan ilgililerin davaya katılmalarına ilişkin kararda isabetsizlik görülmemiştir.
2-T.C. Cumhurbaşkanlığı vekili ile katılan TBMM vekilinin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçları dışında kalan suçlardan, katılan ... ile katılanlar ... ve ... vekillerinin ise -kişisel olarak- tüm suçlardan açılan davalara atılı suçların niteliği itibariyle suçlardan doğrudan doğruya zarar görmemeleri nedeniyle davaya katılma hakları bulunmamakla, davaya katılmalarına ilişkin verilen karar da hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden CMK'nın 298. maddesi uyarınca temyiz istemlerinin REDDİNE,
3-Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, Kamu Malına Zarar Verme suçundan ve katılan ...’a yönelik Kasten Yaralama suçundan, sanık ... hakkında katılanlar ... ve ...’a yönelik silahla tehdit suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine dair istinaf başvurularının esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
Adı geçen sanıklar hakkında kamu malına zarar verme, kasten yaralama ve silahla tehdit suçlarından verilen kararlar, verilen cezanın tür ve süresine göre CMK'nın 286/2-a maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan ve ayrıca anılan suçlar 7188 sayılı Kanun kapsamında temyizi kabil suçlar arasında sayılmadığından, kamu malına zarar verme, kasten yaralama ve silahla tehdit suçlarından kurulan hükümlere yönelik sanıklar ve sanıklar müdafilerinin temyiz istemlerinin aynı Kanunun 298. maddesi gereğince REDDİNE,
4-Sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan, sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen beraat hükümlerine dair istinaf başvurularının esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 286/2-g maddesi uyarınca 10 yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlarla ilgili İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararlarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararları kesin olup, temyizi mümkün bulunmadığından; adı geçen sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarına ilişkin verilen beraat kararları yönünden katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı ve ... vekillerinin temyiz taleplerinin CMK'nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
5-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında kamu malına zarar verme suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükümlere dair istinaf başvurularının esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesinin ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlarına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararları, CMK'nın 286/2-h maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan, mezkur ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar yönünden temyiz istemlerinin CMK'nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE,
6-Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin 01.02.2018 tarih ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
İstanbul Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) binasını işgal eden sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’in, binada bulunan özel güvenlik görevlileri ile AKOM çalışanlarını hürriyetlerinden yoksun kılmaları sebebiyle, zamanaşımı süresi içerisinde mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
II-Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A)Hukuki Açıklamalar;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 Esas, 2019/1953 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Bağlayıcı emrin yerine getirilmesi kapsamında astların hukuki sorumluluğu:
5237 sayılı TCK'nın benimsediği suç teorisine göre: tipe uygun ve hukuka aykırı fiil, failin kusurlu olması halinde ceza yaptırımı uygulanmasını gerektirir. Her ceza hukuku normu, temelde bir hakkı/bir değeri korur. Bu nedenle ceza hukuku normlarının belirlediği davranış modellerine aykırı düşen her davranış haksızlık içermektedir.
Kast suçun subjektif unsurunu, kusur ise iradenin oluşum süreci ile ilgili olarak, failin işlediği hukuka aykırı fiilden dolayı kınanabilirliğine ilişkin bir değer yargısını ifade etmektedir. Kınanabilirlik, failin hukuka uygun davranmak, haksızlık yapmamak imkan ve yeteneği varken, hukuka aykırı davranması, haksızlığı tercih/irtikap etmesi halidir.
Şu halde kasten işlenmiş, tipe uygun/haksızlık içeren fiil, olayda bir hukuka uygunluk sebebi varsa suç teşkil etmeyecek, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep varsa, suç oluşturmasına rağmen yaptırıma tabi tutulamayacaktır.
Hukuka aykırılık genel bir ifadeyle, hukuka (hakka) karşı gelmek (Heinrich l kn 305) onunla çatışma halinde olmak demektir. Suçun unsuru olarak hukuka aykırılık ise işlenen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, bütün hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma halinde bulunması anlamına gelmektedir. (Koca-Üzülmez, age, s. 252; Prof. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu, Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler Şerhi, s. 450)
Hukuka aykırılık, tipe uygunluktan sonra suçun yapısında ikinci aşamayı oluşturur. Başka bir anlatımla işlenen fiil ile tipik haksızlığın gerçekleştiğinin tespitinden sonra yine bu fiille hukuka aykırılık yönünden bir değerlendirme yapılacaktır.
Bir davranışın tipe uygunluğunun belirlenmesiyle suç teşkil eden haksızlık gerçekleşmiş olur. Şayet olayda bir hukuka uygunluk nedeni yoksa tipe uygun davranış aynı zamanda hukuka da aykırı olacak ve suç teşkil edecektir.
Suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldıran ve dolayısıyla fiilin suç teşkil etmesini engelleyen bu nedenlere hukuka uygunluk sebepleri veya haksızlığı ortadan kaldıran sebepler denir. (Roxin 1, s. 14)
Klasik suç teorisine göre; objektif olarak bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde, failin bunu bilip bilmemesi yani iradesinin hukuka uygunluğu kapsayıp kapsamaması önemsizdir. Hareketin hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Hukuka aykırılık neticeye göre belirlenecektir. Hukuka uygunluk sebeplerinden biri objektif olarak mevcut ise fiil hukuka uygundur.
5237 sayılı TCK'da yer alan hukuka uygunluk nedenleri; kanunun hükmünü yerine getirme (TCK 24/1. m.), meşru savunma (TCK 25/1. m.), hakkın kullanılması (TCK 26/1. m.) ve ilgilinin rızası (TCK 26/2. m.)dır.
TCK'nın 24. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarında hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde işaret edildiği üzere hukuka aykırı olan ve emri verenin hukuki sorumluluğunu kaldırmayan bir emrin yerine getirilmesinin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de, Devlet tarafından yerine getirilen kamu hizmetinin yürütülmesinde amirin emrini yerine getirmek durumunda kalan ast yönünden bu durumun bir sorumsuzluk nedeni olarak kabul edilmesinde zaruret bulunmaktadır.
Kural olarak hukuka aykırı emre muhatap olan kamu görevlisinin bu emri denetlemesi, sorgulaması, hukuka aykırı olduğu kanaatinde ise amirin yazılı emri ve ısrarı olmadan yerine getirmemesi gerekir. Ancak Anayasının 137/3. maddesinde "Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunda gösterilen istisnaların saklı" olduğu belirtilerek, yapılan işin mahiyeti, kamu düzeni ve kamu güvenliği nedeniyle bazı istisnalara yer verildiği de görülmektedir. Muadil düzenleme TCK'nın 24/4. maddesinde de yer almaktadır.
Anayasanın 137/2. maddesinde konusu suç teşkil eden bir emrin yerine getirilmesi halinde sadece emri yerine getirenin sorumluluktan kurtulamayacağı belirtilmiş ise de böyle bir emri verenin sorumlu olacağı da muhakkaktır. Şayet emrin konusu suç teşkil ediyorsa Anayasanın 137/2 ve TCK'nun 24/3. maddeleri gereğince böyle bir emrin yerine getirilmesinden emri veren azmettiren, yerine getiren ise fail olarak sorumlu tutulacaktır. (Koca-Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, s. 331)
Bir hukuk devletinde kural olarak konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Amiri tarafından “askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emrin, bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum” olan ast, işlemekte olduğu haksızlığı hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmekte ise cezai sorumluluğu ne olacaktır?
Amirin emrini icra sureti ile işlenen suçlardan dolayı hukuka uygunluk meselesi, Askeri Ceza Hukukunda büyük bir önem taşır. Gerçekten askerlik hizmeti, diğer hizmetlerden farklı olarak, fertlerden daha tam, daha kesin ve daha çabuk bir itaat bekler, hatta böyle bir itaate askerleri zorlar. Nitekim 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 14. maddesine göre: “Ast, amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast, muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştirmez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mes’uliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur.”
İşte askerlik hizmetinin bu özelliğini nazara alan Anayasamız, “kanunsuz emir” kenar başlığını taşıyan 137. maddede, kanunsuz emrin yerine getirilemeyeceğini ve böyle bir emri alan memurun ne suretle hareket etmesi gerekeceğini belirttikten sonra “Askeri hizmetlerin görülmesi… için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır” dediği gibi, AsCK da amir tarafından verilen emrin yerine getirilmesine ilişkin olmak üzere, şöyle bir hüküm sevk etmiştir: “Hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse, bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür. Aşağıdaki hallerde maduna da faili müşterek cezası verilir; kendisine verilen emrin hududunu aşmış ise; amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise”
Bu düzenlemelere göre, emri veren amir ise kesin itaat kuralı her bakımdan geçerlidir; ast emre mutlak surette itaat edecektir. Üst ise kanun ve nizamlara göre kendisine böyle bir emir vermeye yetkili olup olmadığını araştıracak, yetkili olduğuna kanaat getirirse itaat edecektir. İç Hizmet Kanununa göre, amir makam ve memuriyet yönünden emretmek yetkisine sahip kimse iken (m. 9); üst, rütbe ve kıdem büyüklüğünü ifade eder (m. 10). Mevzuat, konusu suç teşkil eden emir müstesna, amir tarafından verilen emrin muhteva itibari ile kanuna uygunluğunu araştırmaktan astı yasaklamıştır. Emrin hizmete ilişkin olması halinde, emri yerine getiren kimsenin prensip itibari ile hiç bir ceza sorumluluğu yoktur ve bütün sorumluluk sadece emri verene aittir. Özel nitelikte olmayan ve bu özel niteliği ilk bakışta anlaşılmayan her emir, hizmetle ilgili sayılmak gerekir.
Ast kendisinden verilen emrin bir suç işlemek maksadı ile verildiğini biliyorsa ve buna rağmen emri yerine getirmişse kendisi de amirle birlikte ceza görecektir. Dikkat edileceği veçhile, astın bu hususta sadece bir şüpheye kapılması cezalandırılması için yeterli değildir, zira her asker, amiri tarafından verilen emrin kanuni olduğunu farz ve kabul etmek zorundadır ve bu konuda ast lehine bir karinenin varlığı kabul edilebilir. (AsCK 41, f. 2 ve 3)(Prof, Dr. Sahir Erman Askeri Ceza Hukuku Syf 176 vd.)
Emrin hukuka uygunluğu konusunda yanılgı olabilir. Ayrıntıları Dairemizin 24.4.2017 tarih ve 2015/3-2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere;
Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde; yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK 30/1), suçun nitelikli hallerinde (TCK 30/2), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK 30/1-3) hata halleri kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK 30/3) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK 30/4) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir. (TCK 27/1)
TCK'nın 30/3. maddesinde "ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ilişkin koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır." denilerek hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu etkileyen haller birlikte düzenlenmiştir. Hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarındaki hatayı bu kapsamda değerlendirmek gerekecektir. Hatadan yaralanmak için kaçınılmaz olması gereklidir.
Kaçınılmazlık, failin hataya düşmesindeki kişisel kusurun değerlendirilmesi ile ilgilidir. Failin, yaşı, mesleği, bilgisi, görgüsü, somut olaydaki durumu dikkate alınarak hatanın kaçınılmaz olup olmadığı bu değerlendirmede göz önünde bulundurulacaktır.
Failin hukuk düzenince tanınmayan bir hukuka uygunluk nedeninin var olduğu (Bestandsirrtum / Erlaubnisnormirrtum) ya da hukuken tanınan bir hukuka uygunluk nedeninin hukuki sınırında yanılgı içinde (Grezirrtum Erlaubnisgrenzirrtum) olduğu durumda izin yanılgısı (Erlaubnisirrtum) ya da dolaylı haksızlık yanılgısından (der indirikte Verbotsirrtum) söz edilmektedir. Bu durumda somut vakıaya değil, münhasıran norma dayalı bir değerlendirme söz konusu olduğundan, haksızlıkla doğrudan bir ilgisi bulunmayan bu yanılgının haksızlık yanılgısı (TCK m. 30/4) kapsamında mütalaa edilmesi gerekmektedir.
Bu yanılgı türünün haksızlıkla doğrudan bir ilgisinin bulunmaması nedeni ile kast üzerinde herhangi bir etkisi de yoktur. Fiil kasten icra edilen bir haksızlık olma özelliğini korur. Hukuka uygunluk nedenlerini düzenleyen normların da bir hukuk normu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu yanılgı norma dayalıdır. Ancak bu norm bir suç tipine dayanak oluşturan yasak normu değil, bu normun yasakladığı davranışa izin veren bir normdur. Failin izin normunu bilmemesine ya da yanlış bilmesine dayalı bir değerlendirme yanılgısı mevcuttur. Fail, hukuk düzeninde mevcut olmayan bir hukuka uygunluk nedenini var saydığı veya hukuki sınırında yanılgıya düştüğü için hukuk düzeninin fiiline izin verdiği kanaati ile hareket etmektedir.
İzin yanılgısının kaçınılmaz olması durumunda, failin haksızlık bilinci ile hareket ettiği söylenemez. Failin içinde bulunduğu izin yanılgısı, yasak normunun uyarı fonksiyonunu tamamen işlevsiz bırakmaktadır. Yasak normu ile izin normunun çatıştığı bir durumda, uygulanma önceliği izin normuna aittir. Buna bağlı olarak izin normu, yasak normunun fiilin icrasından kaçınmak yönündeki uyarısını tümüyle etkisiz bırakmaktadır. Kaçınılmaz izin yanılgısı halinde, kusuru tamamen ortadan kalkacağı için faile ceza verilemez (TCK'nın madde 30/4; CMK m. 223/3-d) (Neslihan Göktürk Haksızlık Yanılgısının Ceza Sorumluluğuna Etkisi sh. 125 vd.)
Failin, gerçekte olmamasına rağmen işlemiş olduğu fiili hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğu düşünerek hareket etmesi hali haksızlık yanılgısının ikinci görünüm şeklini oluşturmaktadır. Bu ihtimalde fail işlediği fiilin yasaklılığına ilişkin tam bir bilgiye sahiptir, ancak somut olayda işlemiş olduğu haksızlığı hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunduğunu düşünmektedir. Kısaca fail bir hukuka uygunluk nedeninin hukuki varlığında hataya düşmektedir. (Koca-Üzülmez, ege s.344)
Astın konusu suç oluşturan emri, haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşerek yerine getirmesi somut olay çerçevesinde bilgi düzeyi, olayın özellikleri, tecrübe, rütbe ve konumu gibi olgular nazara alınarak TCK'nın 30/4. maddesi bağlamında değerlendirilmelidir. Keza astın emrin askeri hizmet alanında verildiği, amirin yetkili olduğu ve zorunluluk teşkil ettiği hususlarında yanılgıya düşerek konusu suç teşkil eden emri yerine getirmesi halinde yapılan değerlendirme neticesinde TCK'nın 30/1. maddesi gereğince kasten hareket etmediği neticesine varılabilir. (Prof. Dr. F. S. Mahmutoğlu-Av. S. Karadeniz, TCK'nun Genel Hükümler Şerhi, s.480-482)
Hatanın kaçınılamaz olup olmadığı, ex ante bir değerlendirme ile failin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbe ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak belirlenecektir.
B)Somut Olay:
15.07.2016 tarihinde, FETÖ/PDY mensubu ve mensup olmamakla birlikte fiile iştirak eden failler tarafından, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin zorla değiştirilmesi amacıyla gerekleştirilen kalkışma kapsamında; 6. Motorlu Piyade Alayında görevli bir kısım subay ve asker ile Kara Harp Akademisinden gelen kurmay subay öğrencilerden oluşan başka bir unsurun, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı olarak faaliyet gösteren ve üç bine yakın kamera ile İstanbul’daki birçok noktanın kayıt altına alıp elde edilen görüntülerin anlık olarak istihbarat kurumlarına iletildiği Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM)'nin kamera kayıtlarını önlemek için işgal edilmesi, darbe teşebbüsüne karşı direnen halka yönelik gerçekleştirilen silahla yaralama eylemleri davanın konusunu oluşturmaktadır.
Bu eylemlere genel olarak; İstanbul’da bulunan Harp Akademileri Komutanlığında görevli bir kısım subaylar; Hava Harp Okulunda görevli subay ve astsubaylar ile öğrenci subaylar; Hasdal Kışlası olarak bilinen 23. Piyade Tugayı 6. Alay Komutanlığındaki subay ve astsubaylar ile erbaş ve erler katılmışlardır.
Gerçekleşen bu eylemler öncesinde yapılan plan ve hazırlıklar şu şekildedir; 13.07.2016 tarihinde 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında koordinasyon toplantısı gerçekleşmiş, 15.07.2016 tarihinde gerçekleşmesi planlanan eylemler ile ilgili olarak sorumluluk bölgeleri ile ilgili hazırlıkların seviyesi tespit edilmiş; 15.07.2016 günü gecesi planlanan eylemlerin ifşa olmaksızın personelin belirlenen görev alanlarına sevki ve yönlendirmesi amacıyla gece eğitimi yapılması, terör eylemleri olduğundan bahisle kolluk kuvvetlerini destekleme kapsamında birlik personelinin mesaiye çağrılmasına karar verilmiş; Türkiye genelinde sıkı yönetim listesinin yayınlanacağı kararlaştırılmıştır. Benzer şekilde, 15.07.2016 tarihi öncesinde İstanbul’da gerçekleştirilecek eylemlerle ilgili olarak 14.07.2016 tarihinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında ve Hava Harp Okulunda da toplantılar yapılmıştır. 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında yapılan toplantıda ağırlıklı olarak İstanbul’da Anadolu yakasındaki faaliyet konuları ve Avrupa yakasındaki yerler ile ilgili olarak plan ve koordinasyon görüşülmüş; 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında yapılan toplantıda 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında alınan kararlar orada bulunanlara tebliğ edilmiş ve ayrıca Avrupa yakasındaki faaliyet yerleri ile ilgili olarak plan ve koordinasyonlar görüşülerek akşam saatlerinde Yeşilköy’de bulunan Hava Harp Okulu Komutanlığında yeni bir toplantı yapılması hususunda karar alınmış; Hava Harp Okulunda yapılan toplantıda da icra edilecek faaliyetler ve bu kapsamda yapılan planlar görüşülmüş, alaylara ve tugaylara gidecek olan akademili öğrenci subayların ne şekilde birliklere gideceği kararlaştırılmış, olay yerlerine rütbeli ve rütbesiz askerlerin gönderilmesi yönünde planlamalar yapılmıştır.
Yapılan bu plan ve hazırlıklar doğrultusunda, Afet Koordinasyon Merkezinde 15.07.2016 tarihinde FETÖ silahlı terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimine ilişkin eylemler 6. Motorlu Piyade Alayında görev yapan subay, astsubay ve erler ile bu unsurları komuta etmek için Kara Harp Akademilerinden kanunsuz bir şekilde görevlendirilen subaylar tarafından gerçekleştirilmesi kararlaştırılmış ve bu çerçevede sanık ...'in 6. Motorlu Piyade Alayı-Hasdal Kışlasında mühimmat sorumlusu astsubay olarak görev yaptığı, ...'nin sanığa, üsteğmen ...'na 2000 adet G3 mühimmatının hazırlanması talimatını verdiği, mühimmat sorumlusu olarak görev yapan piyade astsubay sanık ...'in de bu emir üzerine 2000 adet G3 mühimmatını hazırlayarak üsteğmen ...'na teslim ettiği; sanık ...'nun 6. Motorlu Piyade Alayı - Hasdal Kışlasında karargah bölük astsubay yardımcısı olarak görev yaptığı, ...'nin 15.07.2017 günü saat 15:15 sıralarında karargah bölük astsubay yardımcısı olan sanık ...'na, üsteğmen ...'na 20 adet G3 piyade tüfeği, 100 adet şarjör ve 20 adet mühimmat yeleği teslimi talimatını verdiği; sanık ...'nun talimatıyla da astsubay sanık ... tarafından 20 adet G3 piyade tüfeği, 100 adet şarjör ve 20 adet mühimmat yeleğinin üsteğmen ...'na teslim edildiği,
AMM-Acil Müdahale Mangasının görevinin kışlaya gelebilecek bir saldırı veya tehdit edebilecek bir durum ile karşılaşıldığında olaya ilk müdahale edecek manga olmak olduğu, AMM'nin bu görevi gereği silahlı olarak beklediği, o gün AMM'de nöbetçi astsubay ... ve onun emrindeki erler olan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in görevli oldukları,
Olay günü saat: 20.00 - 20.30 suları doldur boşalt nöbetçi astsubayı ...'ın sanık astsubay ...'e alay komutanlığından AMM'ye acil durum çağrısı yapıldığını söylemesi üzerine sanık astsubay ...'in erlerine bunu söylediği ve toplanarak olağan bir şekilde AMM'nin silah ve teçhizatıyla birlikte alay komutanlığının önüne gittikleri, alay komutanı ... ile eski alay komutanı ...'nın emri ile AKOM binasına götürüldükleri,
AKOM binasına götürülen erlerin, yarbay ...'ın emir ve komutasında bina içerisine girerek, Kara Harp Akademisinden gelen sanık öğrenci subaylar ile birlikte bina içerisini kontrole başladıkları, aldıkları emirler doğrultusunda bina içerisindeki kapalı kapıları kırmak suretiyle açtıkları, elektronik aletlerin fişlerini çektikleri, kameraların kayıt yapmalarını engellenmeye çalıştıkları, ardından AKOM binasının muhtelif yerlerinde nöbete bırakıldıkları,
Sanık astsubay ile sanık erlerin, aşamalarda değişmeyen benzer mahiyetteki savunmalarında, AKOM'a darbe teşebbüsünü bilerek gitmediklerini, bu yere neden ve hangi amaçla götürüldüklerini bilmeden gittiklerini, burada iken "terör saldırısı, bomba ihbarı, bina güvenliğini almaya geldik" gibi kendilerine bu şekilde yarbay ... ve diğer subaylar tarafından söylenen söylemler doğrultusunda hareket ettiklerini beyan ettikleri,
İlerleyen saatlerde darbe teşebbüsünün açığa çıkması ile birlikte sivil vatandaşların AKOM binasının önünde toplanmaya başladığı, ancak binada bulunan subay rütbesindeki faillerin kendilerine verilen hukuka aykırı emirler doğrultusunda eyleme devam ettikleri ve AKOM binasının da bulunduğu İSKİ yerleşkesinde toplanan sivil vatandaşların dağılması için zaman zaman havaya ateş açtıkları,
Sanık erlerin ve sanık astsubay ...'in AKOM'da bulundukları süre boyunca silah kullandıklarına yahut darbe teşebbüsüne engel olmak amacıyla olay yerine gelen vatandaşlara ateş ettiklerine dair bir iddia ve ispatın bulunmadığının, yerel mahkemenin kabulünden anlaşıldığı olayda;
C)Hukuki açıklamalar ve somut olay çerçevesinde hükümlerin incelenmesi;
1-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Kamu Malına Zarar Verme suçuna ilişkin kurulan ceza verilmesi yer olmadığı hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; katılan ... vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan ve katılanlar ..., ..., ..., ... ve ...’a yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin yapılan temyiz incelemesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar ..., ..., ..., ... ve sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davalarının esastan reddine, ancak;
Örgüt mensubu olduğu kabul edilen sanıklar hakkında verilen cezaların, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak karar yerinde sadece TCK’nın 58/9. maddesinin gösterilmesi gerekirken, anılan maddenin atıf maddesi olarak kabulü ile uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 58/6. maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ..., ..., ... ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususların 5271 sayılı CMK'nın 303/1. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerin TCK’nın 58/9. maddesinin uygulandığı bölümlerinden "yollamasıyla 58/6. maddesi" ibarelerinin çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3-a-)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından verilen beraat hükümlerine dair istinaf başvurularının esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
Askeri darbeye teşebbüs suçunu işleyen terör örgütüne mensubiyetleri tespit edilemediği, bir kısmının birliklerinde görevli astsubay olarak, bir kısmının da zorunlu askerlik hizmeti nedeniyle er olarak görev yapmakta iken, bir suç işlemek kastı olmaksızın, astsubay olan sanıklar ... ve ...’nun kendilerine zimmetli bulunan silah ve mühimmatları üstlerinden aldıkları emrin hukuka uygun olduğu zannı ile tatbikat yapma veya terör saldırısına müdahale edileceği gerekçesi ile diğer askerlere dağıttıkları; yine, diğer sanıkların da üstlerinden aldıkları emrin hukuka uygun olduğu zannı ile tatbikat yapma veya terör saldırısına müdahale edileceği gerekçesi ile olay gecesi silahlanarak, askeri personel taşıma aracıyla bağlı bulundukları kışladan ayrıldıktan sonra gecikmeli de olsa darbeye teşebbüs suçunun icrai hareketlerinin gerçekleştirildiğini farketmeleri üzerine, üstleri tarafından verilen halka ve güvenlik görevlilerine yönelik ateş etme emrine uymadıkları, amirlerin ısrarlı kanunsuz emirleri karşısında hal ve koşullara göre başka şekilde davranma olanağının bulunmadığı düşüncesi sonucunda, olay mahalinde kalarak AKOM binasındaki odalara zorla girme ve kurum çalışanlarını zorla dışarı çıkarmanın bir haksızlık oluşturmayacağı sonucuna varan faillerin "dolaylı haksızlık (izin) yanılgısı" içinde bulundukları, bir başka deyimle hukuka uygunluk nedenlerinin hukuki varlığında hataya düştükleri, bu hatanın ex ante bir değerlendirme ile faillerin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbe ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları, somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulduğunda kaçınılmaz olduğu, suça ilişkin tipik hareketi gerçekleştirmiş olmalarına rağmen faillerin kusurluluğu tamamen ortadan kaldıran nedenler gerçekleştiğinden TCK'nın 30/4. maddesi yollamasıyla CMK'nın 223/3-d maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken oluşa uymayan ve yetersiz gerekçelerle atılı tüm suçlardan beraatlerine karar verilmesi,
b-)Sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından verilen beraat hükümlerine dair istinaf başvurusunun esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
b-1)Hükümden sonra dosyaya gelen ve sanık hakkında beyanlar içerir sanık ...’nin savunmalarının, şüpheliler ... ve ...’ye ait ifade tutanaklarının CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyeceklerinin sorulması ve ifade sahiplerinin tanık olarak dinlenmesi,
b-2)Sanığın, darbeci üstlerinden aldığı silah ve mühimmat teslim edilmesi emri üzerine diğer sanık er ve erbaşlara mühimmat dağıtımını sağladığının anlaşılması karşısında; sanığa ait HTS kayıtları içeriği itibariyle, hakkında soruşturma/kovuşturma yürütülmüş olan başkaca kişilerle irtibatının bulunup bulunmadığı, devam eden soruşturmalar çerçevesinde de araştırma yapılarak sanığın diğer örgüt üyeleri ile irtibatının olup olmadığı ve özellikle İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı dosyasındaki bilgi ve beyanlara göre sanığın, ülke genelinde darbe girişimi olduğunun basın-yayın organlarında konuşulmaya başlanıldığı saatlerden sonra saat 00:00-00:30 sularında mühimmat vermeye devam edip etmediğinin tespiti ile sübutun kabulü halinde eylemin TCK'nın 309 ve 39. maddeleri kapsamında Anayasayı ihlal suçuna yardım suçunu oluşturacağı nazara alınarak, tüm delillerin bir bütün olarak değerlendirilip tartışılması sonucunda sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar T.C. Cumhurbaşkanlığı ve ... vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükmün CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.01.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.