8. Hukuk Dairesi 2011/1422 E. , 2011/5511 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil İstemli
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasıın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.03.2010 gün ve 604/206 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan Hazine vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı altı parça yerin 25 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeni tarafından domates, pamuk, pirinç, buğday, tütün, mercimek vs. ekmek suretiyle kullandığını, emek ve para sarf etmek suretiyle taş ve otlardan temizleyerek imar ve ihya edildiklerini açıklayarak, dava konusu yerlerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, zilyetlik koşullarının oluşmadığını, bu konunun araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişiler ...ve ... tarafından düzenlenen krokide A, B1, C ve F harfleriyle gösterilen sırasıyla 1414.77, 3091.52, 1601.22 ve 687.10 m2"ik yüzölçümlü taşınmazlar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hükmün, esası Hazine vekili, vekalet ücretine yönelik bölümünü ise davacı vekili taraflarından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin tapuda kayıtlı olup olmadığı hususu Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulmadığı gibi, anılan taşınmazların hangi tarihte ve ne nitelikleriyle kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden sorulmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırmasının da tam olarak yapılmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin taşınmazlarda bulunan taşları ve otları temizleyerek imar ve ihya ettiğini açıkladığına göre, dava konusu taşınmazların imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu konuda keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları da yetersiz görülmektedir.
Bu bakımdan öncelikle teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle çifte tapunun önlenmesi açısından krokide yer alan taşınmaz bölümlerinin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden, aynı şekilde teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle krokide yer alan taşınmaz parçalarının kadastro çalışmaları sırasında hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden sorulması, davanın açıldığı 13.12.2006 tarihinden en az 20 yıl öncesine ait (1975-1986 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları yerden getirtilerek dosya arasına konulması, hava fotoğraflarının jeodezi ve fotoğrametri uzmanı mühendis aracılığıyla keşif yerinde uygulanması, dava konusu yerlerin hava fotoğrafları üzerinde işaretlendirilerek fotokopilerinin dosya arasına konulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinin imar ve ihya edilip kültür arazisi haline getirilip getirilmedikleri veya hangi nitelikle bulundukları konusunda uzman bilirkişiden Yargıtay’ın ve tarafların denetimine açık rapor alınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmazlara ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, davacının dava konusu taşınmazların hangi tarihte imar ve ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, emek ve parayı ne biçimde sarf ettiği, imar ve ihyayı ne zaman tamamladığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde HMK. nun 261. maddesi uyarınca çelişkinin giderilmesi, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar hesaplanması gerekmektedir.
Bundan ayrı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca davacının zilyetlikten dolayı tescil davası açıp açmadığı Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulmuş ise de, belgesizden taşınmaz edinip edinmediği hususu üzerinde mahkemece durulmamıştır. Bu nedenle davacının belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Kadastro Müdürlüğü ile Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklandığı gibi belgesizden edinilen taşınmazların aynı kadastro çalışma alanı içerisinde edinilmiş olmaları gerektiğinin düşünülmesi, kadastro tutanakları ve tapu kayıtlarının Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen sınırlandırmalar bakımından değerlendirmeye alınması, dava konusu taşınmazların bitişiğinde ..."nın bulunması nedeniyle daha önce götürülmeyen başka bir jeoloji mühendisi aracılığıyla çay kenarında bulunan taşınmazların çayın aktif yatağında yer almadıkları daha önce belirlenmiş ise de, aynı çayın taşkın sahasında kalıp kalmadıkları çayın kar ve yağmur sularını taşıyan ve taşkınlığı önleyen bir işlevinin olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, daha önce götürülen bilirkişinin görüşüne katılıp katılmadığı konusunda da görüşünü açıklamasının istenmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava TMK. nun 713/1 ve 3. fıkraları gereğince açılmıştır. Anılan Kanunun 3. fıkrası uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi kanuni hasım durumunda olup, her türlü yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulamazlar. TMK. nun 713/1. fıkrası gereğince açılan davalarda, davanın olumlu veya
olumsuz sonuçlanması sonuca etkili olmayıp eksik harcın davacıdan alınmasına, tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verilir. Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Bu açıdan davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 27.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.