11. Hukuk Dairesi 2019/1904 E. , 2020/5216 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 20.11.2017 tarih ve 2013/138 E. - 2017/821 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 27.02.2019 tarih ve 2018/576 E. - 2019/280 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.11.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankaya duyduğu güven neticesinde büyük miktardaki birikimlerini çeşitli yatırım araçlarını kullanarak değerlendirmek istediğini, ancak bankanın risk faktörü çok yüksek olan yatırım enstrümanlarını söz konusu ürünlerin özellikleri ve muhtemel riskleri hakkında yanlış yönlendirerek pazarladığını, "bireysel müşteriler için müşteri tanıma formu" adlı formları doldurtmadan sadece usulen imza aldığını, bankanın basiretli tacir gibi davranma ilkesine, SPK mevzuatına ve vekaleten iş görme hükümlerine açıkça aykırı hareket ettiğini, müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek müvekkilinin Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm opsiyon işlemleri, 18/10/2012 tarihinden itibaren tüm netleşme opsiyon ödemeleri, 31/12/2009 tarihli 100.000 TL, 29/01/2010 tarihli 100.000 TL, 30/04/2010 tarihli 300.000 TL, 30/06/2010 tarihli 500.000 TL tutarındaki İstanbull Serbest Fon alış işlemleri ile Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm hisse senedi işlemlerinden müvekkilinin 330.000 TL zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11/04/2012 tarihli ihtarnamenin bankaya tebliğinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacının, davalı Banka ile imzaladığı çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyanlarını anlayabilecek kapasitede ve döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, eksik bilgi verilmediği, bankanın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, daha önceki tarihli kâr elde ettiği işlemleri dava konusu yapmazken zarar ettiğinde sözleşmeleri kabul etmemesinin korunmaya değer olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının zarara uğramış olmasında davalı bankaya kusur izafe edilemeyeceği, davalı bankanın müşterisi olan davacıyı bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiği, bu anlamda hileli bir davranışının bulunmadığı, davacının davaya konu sözleşmelerden önce opsiyon teyit işlemini yaptığı ve bu işlemlerde opsiyon şartının davacı lehine gerçekleşerek primlerini aldığı, davaya konu işlemde davacı aleyhine riskin gerçekleşmesi nedeniyle işbu davanın açılması nedeniyle hileli tutum ve davranışın söz konusu olmadığı, bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.