Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1017
Karar No: 2019/3705

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/1017 Esas 2019/3705 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/1017 E.  ,  2019/3705 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 31/10/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. .... ile diğer taraftan davacılar vekili Av.... ve Av. ... geldiler başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
    KARAR

    Davacılar vekili 07.05.2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi ..."nun 29/05/1959 tarihinde Türk vatandaşı olarak İstanbul"da vefat ettiğini, müteveffanın ölümünden 28 yıl sonra .... adında birinin murisin yegâne mirasçısı olduğunu ileri sürerek hukuksuz bir şekilde ... Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilâmı aldığını, murisin tüm gayrimenkullerini tapuda kendi adına intikal ettirerek üçüncü kişilere satış suretiyle devrettiğini, Hazine tarafından tapu malikleri aleyhine ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/343 sayılı dosyası ile tapu iptali tescil davası açıldığını, müvekkillerinin de davaya aslî müdahil olduklarını, davaya konu 736 ada 9 sayılı parsele ilişkin bölümü izale-i şuyu yolu ile alan taraf adına olan tapu işlemlerinin korunmasına ve tescilin devamına dair verilen kararın onanarak kesinleştiğini, taşınmazın 2/3 hissesi müvekkillerinin miras bırakanı ... adına kayıtlı iken yolsuz tescil ile başkaları adına tapuda kayıt altına alındığını, haksızlıkların tazmini yoluna gidilebileceği hususunun Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin onama kararında açıkça belirtildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 08/04/2015 havale tarihli harçsız ıslah dilekçesi ile; tazminata konu alacağın 21.746.667,00.-TL (bilirkişi raporunda muris ..."nun payına isabet eden miktar) olarak ıslahen düzeltilmesini, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Hazine, davanın yasal süre içerisinde açılmadığını zamanaşımı talebinde bulunduklarını, davanın görevli mahkemede açılmadığını, somut olayda idarenin kusuru bulunmadığından davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile, 21.746.667,00.-TL"nin 10.000,00.-TL"sine 07/05/2012 dava tarihinden, bakiyesine 08/04/2015 ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, davacılar kendini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 282.116,67.-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 03/05/2016 gün ve 2016/376-5063 sayılı bozma kararı özetle " Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Ancak ıslah işlemi harca tabi bir işlem olup ıslah edilen husus değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir.

    492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu kanunî düzenleme gereğince ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2013 gün ve 2013/21-445 E.-2013/1625 K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
    Somut olayda, davacılar vekili dava dilekçesinde adli yardım talebinde bulunarak harç yatırmaksızın 10.000.-TL tazminat talebi ile dava açmış, 21.05.2013 tarihli celsede kurulan ara karar ile, davacıların adli yardım taleplerinin reddi ile dava harcını yatırmaları için süre verilmiş, bu ara karar doğrultusunda davacılar tarafından harç tamamlanarak yargılamaya devam edilmiştir. Davacılar vekili mahkemeye sunduğu 08/04/2015 tarihli dilekçe ile; tazminat talebini 21.746.667,00.-TL’ye arttırmış ise de; ıslah harcını yatırmamıştır. Davacılar vekili ıslah dilekçesinde; davacıların ... Vatandaşı olup, 15 Mart 1995 tarihinde Türkiye ile ... ülkesi arasında imzalanan, hukukî, ticari ve cezai konularda adli yardım sözleşmesi ve 23 Mart 1972 tarih ve 14137 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Hukuk Usûlüne Dair Lahey Sözleşmesinin 20 ve 24. maddeleri ve Avrupa İkamet Sözleşmesi kapsamında davacıların tüm yargı masrafları ve harçlardan muaf tutulmaları gerektiğini bildirmiş ise de; bahsi geçen sözleşmelerde davacıların harçtan muaf olduklarına ilişkin bir hüküm olmadığı, davacıların adli yardım taleplerinin de mahkemece reddedildiği anlaşıldığına göre; mahkemece, ıslah harcını tamamlamak üzere davacılara süre ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken harcı yatırılmayan ıslah beyanına değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir." şeklindedir.
    Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve harç tamamlandıktan sonra, mahkemece davanın kabulü ile 21.746.667,00.-TL"nin 10.000,00.-TL"sine 07/05/2012 dava tarihinden; bakiyesine 08/04/2015 ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, veraset ilâmına dayanarak gerçekleştirilen taşınmaz satış işleminden doğan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamından çekişmeli taşınmazda pay sahibi ...’nun Türk vatandaşı olduğu, 29.05.1959 tarihinde öldüğü; ... isimli kişinin hasımsız olarak açtığı veraset davası sonucunda, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.12.1977 günlü, 1977/2426 Esas - 1977/2243 Karar sayılı kararıyla ..."nun tek mirasçısının .... olduğuna karar verildiği; ...."inde bu veraset ilamına istinaden,..."nun çekişme konusu taşınmazdaki payını üzerine intikalini sağladıktan sonra, bu şekilde edindiği tüm payı 1978-1980 yılları arasında satış yoluyla elden çıkarttığı, sonradan dava dışı kişiler tarafından ...."dan aleyhine açılan ve Türk uyruklu ..."nun ... uyruklu olduğu anlaşılan mirasçılarının ve Hazinenin asli müdahil olduğu verasetin iptali davası sonucunda, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 6.10.1987 günlü, 1978/51 Esas - 1987/1358 Karar sayılı kararıyla, ...uyruklu ..."ın sadece taşınır mallar yönünden... mirasçıları olduklarına, taşınmazlar yönünden ise, iki ülke arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) bulunmadığından 2644 sayılı Tapu Kanununun 35. maddesi hükmü gereğince" taşınmazlara ilişkin sadece Hazinenin mirasçı olabileceği" gerekçesiyle Hazinenin mirasçı olduğunun tespitine ve bu nedenlerle ....tek mirasçı olarak kabulüne ilişkin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.12.1977 günlü, 1977/2426 Esas - 1977/2243 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verildiği ve yasal yollardan geçmek suretiyle kesinleştiği; bunun üzerine Hazinenin, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/51 Esas - 1987/1358 Karar sayılı veraset ilamına dayanarak, ..."nun çekişme konusu taşınmazdaki 2/3 payın davalılar üzerindeki sicil kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istediği; aynı mirasçılık belgesinde ..."nun ...uyruklu mirasçıları olduğu saptanan ..."ın 19.9.1986 tarihinde ölümü nedeniyle eş ve çocukları..."ın, 31.10.2003 tarihinde hasımsız olarak açtıkları veraset davası sonucu ..."nun ... uyruklu mirasçıları olduklarına dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.10.2004 tarih 2003/1020 Esas - 2004/ 1068 Karar sayılı veraset ilamını ibraz ederek, Hazinenin açmış olduğu eldeki davada, mirasbırakanları ..."ya ait çekişme konusu taşınmazlardaki 2/3

    oranındaki payların davalılar üzerindeki tapu kayıtlarının iptaliyle, adlarına
    tescil talebiyle tapu iptali ve tescil davası açtıkları, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/248 Esas - 2009/155 Karar sayılı ilamı ile dava konusu 736 ada 9 parsel için davanın reddine karar verildiği, bu kararın hem Hazine hem de ... uyruklu mirasçılar olan davacılar tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14/12/2010 tarih, 8760 Esas - 13386 Karar sayılı ilamında “dava konusu 736 ada 9 parsel sayılı taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucunda, ortaklığın satış sureti ile giderilmesine ilişkin verilen karar üzerine yapılan ihale sonucu tamamının ..."na satıldığı, bu kişinin taşınmazı ediniminde kötüniyetli olmadığı, TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan bulunduğu anlaşıldığından çekişmeli 736 ada 9 parsel yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur” denilmek sureti ile bu karar için verilen hükmün taraflar açısından kesinleştiği anlaşılmıştır.
    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de; delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
    Hemen belirtilmelidir ki, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluk kusursuz sorumluluk olup, Hazinenin sorumlu tutulabilmesi bakımından;
    a)-Tapu sicilinin tutulmasından dolayı bir zararın doğmuş bulunması,
    b)-Memurun hukuka aykırı eyleminin olması,
    c)-Zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunması, yani illiyet bağının kesilmemiş olması koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu koşullara göre, davacının iddia ettiği zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığını kesinlikle söylemek olanaksızdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 1007.maddesinde yazılı mesuliyet Devletin bu işte çalıştırdığı memurların hata yapmaması hususunda ihtimam ve nezaret göstermesi vecibesine istinat eder. (İmre kusursuz mesuliyet halleri 1949 s. 197)
    Oysa, somut olayda, tazminat isteğinin dayandırıldığı hukuki sebep sicilin ta baştan itibaren oluşturulmasına ilişkin işlemlere ait olmayıp sonradan meydana gelen sebebe bağlı olduğu ve sonradan doğan duruma göre de sicilin tutulmasıyla ilgili olarak tapuda görevli memurların yaptığı hukuka aykırı bir işlemin varlığından da bahsedilemez. Öyleyse iddia edilen zararın tapu sicilinin tutulmasından doğmadığı aksine mahkemece verilen ve verildiği tarihte geçerli olan bir veraset ilamına göre yapılan işlem yapılmasına rağmen aynı murise ait daha sonra başka mahkemece verilen ve ilk veraset ilamını geçersiz kılan ikinci bir veraset ilamı ile ilk verasetin geçersiz olduğunun anlaşılması üzerine zararın doğduğu tartışmasızdır. Bu durumda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemi olmadığına göre TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarda açıklanan gerekçelerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00.- TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 28/05/2019 günü oy çokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Davacıların murisi ..."nun 1959 yılında vefatından sonra ... ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1977/2426 E.-1977/2243 K. ile veraset davası sonucu mirasçı
    olduğunu ileri sürerek muristen kalan malları kendi üzerine intikal ettirip daha sonra 1978-1980 yılları arasında satmıştır. Murisin gerçek mirasçıları olduklarını iddia eden... bu veraset ilamının gerçek durumu yansıtmadığını ..."nın mirasçı olmadığını, murisin gerçek mirasçılarının kendileri olduğunu belirterek ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/51 E.-1987/1358 K. sayılı dosyasında önceki veraset ilamının iptali ile yeni veraset ilamı verilmesi talep edilmiş ve mahkeme taşınırlar yönünden bu kişilerin mirasçı olduklarını ... ile Türkiye arasında karşılıklılık bulunmadığı için taşınmazlar yönünden Hazinenin mirasçı olduğuna karar vermiştir. Hazine, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/248 E.- 2009/155 K. sayılı dosyasında muris adına tapuda kayıtlıyken önceki ve gerçeği yansıtmayan veraset ilamı ile elden çıkan gayrimenkuller yönünden tapu iptali tescil davası açmıştır. Bu davada mahkeme 736 ada 9 parsel yönünden red kararı vermiş ve bu karar Yargıtay"dan da geçerek kesinleştiği için, murisin mirasçıları temyize konu davayı açarak zararlarını TMK"nın 1007. maddesi gereğince talepte bulunmuşlardır. ... Asliye Hukuk Mahkemesi ıslah isteğini de nazara alarak toplam 21.746.667,00 TL"ye hükmetmiş bu karar davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Temyiz incelemesi sırasında Dairemizce, bu olayda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemlerinin olmadığını, TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması yönünde hüküm kurmuştur.
    Hazine"nin sorumluluğu TMK"nın 1007. maddesi gereğince kusursuz sorumluluk olup, zarar gören davalının kusurunun bulunduğunu kanıtlamak zorunda olmadığı gibi davalı da kusursuz olduğunu değil uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülemeyen bir halin bulunması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/4-422 E.-2007/536 ve 2007/4-212 E.- 2007/536 K. ve 2007/4-212 E.- 2007/261 K.) Somut olayda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemlerinin olmadığı belirtilmişse de, satış işleminden önce murisin tüm verasete esas nüfus aile kayıt tabloları, intikalleri, ..."daki kayıtlar istenebilir titiz bir araştırma yapılabilirdi, bu yönde yapılmış bir araştırmaya rastlanmamıştır. Tapuda yapılan bir intikal, satış işlemi mevcuttur. Tapu sicilin tutulması kadar tapu sicilinin düzenlenmesi de çok önemli olup TMK"nın 1007. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere tapu memurunun hukuka aykırı eyleminin olması zorunlu değil, kusursuz tehlike sorumluluğu söz konusudur. Tapu sicilinin tutulması ve düzenlenmesinde Devlet bütün zararlardan sorumludur. Murisin taşınmazlarının hukuka aykırı olarak el değiştirdiği ve dolayısıyla zararın oluştuğu da sabittir. TMK"nın 1007. maddesine göre Devlet zararlardan sorumlu olduğu gibi daha sonra bu konuda rücu hakkını kullanabilecektir. Bu nedenlerle mahkeme kararının doğru olduğu düşüncesi ile Dairemizin sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz, temyiz talebinin reddi ile hükmün onanması gerekmektedir. 28.05.2019



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi