Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları A. E., 139 ada 12 parsel sayılı taşınmazını satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi. . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1915 doğumlu miras bırakan A.n 25.2.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davacı çocukları ve torunları ile dava dışı çocukları N., A., N.ve C.in kaldığı, dava konusu 139 ada 12 parsel sayılı taşınmaz miras bırakan A. adına kayıtlı iken 20.1.1998 tarihinde dava dışı oğlu A."ye satış suretiyle temlik ettiği, A..nin de tekrar 21.4.2000 tarih 687 yevmiye nolu satış işlemi ile miras bırakan A.a, miras bırakan A.ın da 21.4.2000 tarih 688 yevmiye nolu satış işlemi ile oğlu A."nin kayınpederi olan davalı H. İ.e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın satış ihtiyacının bulunmadığı, sağlığında oğlu A.nin yanında kaldığı, tanık anlatımlarına göre, dava konusu taşınmazı davalının damadı; murisin oğlu olan A."nin kullandığı, taşınmazın, miras bırakan tarafından önce oğlu A.satış suretiyle temlik edildiği, bir süre sonra A."nin aynı şekilde miras bırakana devrettiği, miras bırakanın da aynı gün Ali"nin kayınpederi olan davalıya satış yoluyla devrettiği, taşınmazın resmi akitte gösterilen değeri ile o tarih itibariyle keşfen belirlenen gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu gibi, davalının satış bedelini ödediğine ilişkin savunmasını da kanıtlamayamadığı; diğer yandan, miras bırakanın, A.nin eşi, davalının kızı olan N.a satış suretiyle temlik ettiği 2 parça taşınmaza ilişkin olarak davacılar tarafından N.aleyline muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan ve eldeki davadan tefrik edilen tapu iptal ve tescil davasının kabulle sonuçlandığı, temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkelerle, somut olgular birlikte değerlendirildiğinde, çekişme konusu taşınmazın, miras bırakan tarafından, davalıya yapılan temlikinin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.