Esas No: 2018/3510
Karar No: 2021/1663
Karar Tarihi: 06.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/3510 Esas 2021/1663 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/3510 Esas
KARAR NO: 2021/1663 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2017/463 E., 2018/295 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 06/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket adına ... tescil numaralı "..." markasının tescilli olduğunu, davalının bu markayı ve ibareyi marka ve firma adı olarak kullanmaması için davalıya ihtarname gönderdiklerini, ancak davalının ... Sigorta şirketinin acentesi olduklarını ve bu markayı kullanmadıkları yolunda cevabi ihtar gönderdiğini, davalının kötüniyetli olduğunu belirterek davalı şirketin markaya tecavüz teşkil eden bütün işlemlerinin sonlandırılmasına, tecavüzün tespiti için bilirkişi görevlendirilmesine, tecavüzün men'i bakımından ise ... acentesi isminin ticaret sicilinden ve iş hayatındaki diğer alanlardan çıkarılmasına, oluşan maddi ve manevi zararların bilirkişi tarafından belirlenip davacı lehine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili beyan dilekçesinde 10.000 TL maddi tazminat talep ettiklerini bildirmiştir. Davalı vekili, "... şirketinin" sigorta sektöründe ... Sigorta A.Ş'nin acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin piyasada kazandığı itibarın davacı tarafından takibe alındığını, müvekkiline markayı yüksek fiyatlarda satmayı teklif ettiğini, davacının amacının kullanmadığı marka üzerinden kar elde etmek olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; tarafların ticaret sicil kayıtlarının dosyaya celbedildiği, "..." ibaresi üzerinde davacının öncelik hakkının bulunduğunun anlaşıldığı, davacının ticaret unvanının zorunlu kısmının "... Hizmetleri Limited Şirketi" olduğu, davalının ticaret unvanının zorunlu kısmının ise "... Ltd.Şti" ibaresi olduğu, bu kısımların ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, taraf ticaret unvanlarında ayırt edicilik nitelik taşıyan unsurun davacı unvanında ve markasında "..." ibaresi, davalı unvanında ise "..." ibaresi olduğu, taraf unvanlarında ve davacı markasındaki "..." ibaresinin ortak olduğu, bu ibarenin dikkate çekiciliği ve zihinde oluşturduğu intibanın iltibas meydana getirebilecek nitelikte olduğu, davalının ticaret unvanına "..." ibaresinin eklendiği, davacının ticaret unvanı ve markasındaki "..." ibaresini aynen kullandığı, davalının ticaret unvanındaki farklılığın ayırt ediciliği sağlayacak nitelikte olmadığı, somut olayda uzun süreli sessiz kalmadan söz edilemeyeceği, davacının davalının ticaret unvanından daha önceden haberdar olduğunun da davalı tarafça ispatlanamadığından ticaret unvanının terkin talepleri yönünden uzun süreli sessiz kalma nedeniyle hak kaybından söz edilemeyeceği, buna göre davacının , davalının ticaret unvanını kullanmasına zımnen rıza gösterdiğinin kabul edilemeyeceği, dolayısıyla terkin talebinin yerinde olduğu, TTK'nun 52.maddesi uyarınca ticaret unvanını kullanma hakkının münhasıran sahibine ait olup terkin edilinceye kadar kullanılmasının marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının ticaret unvanında yer alan "..." sözcüğünün terkinine, davacının markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesi ile manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; müvekkilinin markasını 2011 yılında tescil ettirdiğini, dolayısıyla markanın koruma kapsamında olduğunu, davalının da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve davacıya ait unvanı kullanarak karışıklığa sebebiyet veren kötüniyetli kullanımını sürdürdüğünü, mahkemenin davayı kabul ederek bu kötüniyetli kullanımı sona erdirdiğini, ancak manevi tazminat talebinin kabul edilmemesinin doğru olmadığını, müvekkilinin markasını ve ticari hayattaki itibarını yıllarca çalışarak oluşturduğunu ve ... duruma geldiğini, ancak davalının haksız kullanımı sebebiyle maddi ve manevi zarara uğradığını, zira davalının titiz çalışmadığını ve müvekkilinin itibarının zedelendiğini, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalının uyarılara ve ihtarlara rağmen hukuka aykırı eylemlerine son vermediğini, bu karardan davalının zarar görmediğini, müvekkilinin dava açarak maddi külfet altına da girdiğini bildirmiştir. Ticaret sicilinden gönderilen cevabi yazıda; davalı şirketin unvanının "... LİMİTED ŞİRKETİ" olduğu, eski unvanının ... Limited Şirketi olduğu, çalışma konusunun sigorta acenteliği faaliyetlerini yapmak ve ana sözleşmesindeki diğer işler olarak belirtildiği görülmüştür. Ticaret Sicilinden gelen cevabi yazıda; davacı şirketin unvanının "..." olduğu, 03/12/1998 tarihinde tescil edildiği, çalışma konusunun sigorta aracılık hizmetleri olduğu görülmüştür. Davacıya ait ... tescil numaralı "..." ibareli markanın 36.sınıfta 25/02/2011'den itibaren 10 yıl süreyle tescilli olduğu ve halen geçerliliğini korumakta bulunduğu görülmüştür. Davalı tarafından ... numaralı "..." markasının başvuru aşamasında olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 23/01/2018 tarihli marka uzmanı bilirkişi raporunda; davacı markasının 36.sınıfta tescilli olduğu, davacının ticari unvanının başının "..." , davalının unvanının ise "..." olması sebebiyle ticaret unvanlarının TTK'nun 52.maddesi kapsamında karıştırılmayacağı, markasal kullanım açısından davacı ve davalı markalarının ortalama hizmet alıcıları tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu ve iltibas oluşturduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün sonlandırılması ile tazminat talebine ilişkindir. Yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne davalının ticaret unvanındaki "..." sözcüğünün terkinine, davacının markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesiyle manevi tazminat taleplerinin reddine karar verildiği, kararın davacı vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır. HMK'nun 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinin incelenmesinde; davacının istinafının manevi tazminat talebinin reddine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince karar yerinde de isabetle belirtildiği üzere usulüne uygun olarak tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanını kullanma hakkı münhasıran sahibine ait olup tescilin bir ticaret unvanını terkin edilinceye kadar kullanılması marka hakkına tecavüz oluşturmaz. Dava dosyası içeriğinden davalı tarafın unvanını tescil olduğu şekilde kullandığı anlaşılmış olup bu durum marka hakkına tecavüz teşkil etmediğinden davacının manevi tazminat talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 06/10/2021