17. Hukuk Dairesi 2013/17755 E. , 2015/3970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 20.09.2011 tarihinde sevk ve idaresinde bulunan ... plakalı aracı ile seyir halinde iken, plakası tespit edilemeyen bir aracın sıkıştırması sonucunda araç hakimiyetini kaybettiğini, oluşan kazada müvekkilinin yaralandığını, kazaya plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün sebebiyet verdiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin kusuru bulunmadığını, müvekkilinin yaralanması ve iş gücü kaybına uğraması nedeniyle meydana gelen zarardan kazaya neden olan aracın plakası tespit edilemediğinden dolayı Güvence Hesabının sorumlu olduğunu, bu nedenle ıslah ile birlikte 25.018,72-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; müvekkil Güvence Hesabının sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili Güvence Hesabının sorumluluğu poliçe limiti dahilinde Zorunlu Trafik Sigortası bulunmayan araç sürücüsünün kusur oranı ve gerçek zarar miktarı ile sınırlı olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, yetki itirazlarının kabulüne karar verilmesini, meydana gelen kazada müvekkili Güvence Hesabının sorumluluğu bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 25.018,72-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren, işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafında temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinin davaya konu trafik kazasında plakası tespit edilemeyen bir aracın bulunup bulunmadığı ve kazanın meydana gelmesinde kimin kusurlu olduğu noktasında toplandığı açıktır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu"nun 14/I. maddesinde, bu Kanunun 13. maddesi, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10.07.2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21.12.1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak belli koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde Güvence Hesabının oluşturulacağı hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin II-a bendinde ise, sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabileceği belirtilmiştir.
Yukarıda açıklamalara göre trafik kazası neticesinde yaralanan ilgililerin, diğer şartların da bulunması halinde teminat miktarı ile sınırlı olarak zararlarının karşılanmasını Güvence Hesabından isteyebileceği, 5684 sayılı Yasa"nın 14/I. maddesi uyarınca da yasadaki emredici düzenleme doğrultusunda, Güvence Hesabının Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının (ZMMS)yerine geçtiği, diğer bir deyişle ZMMS"nin sorumluluğunu üstlendiği anlaşılmaktadır.
Davacı sevk ve idaresinde bulunan araç ile seyir halinde iken, plakası tespit edilemeyen bir aracın sıkıştırması sonucunda araç hakimiyetini kaybettiğini, kazaya plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün sebebiyet verdiğini, meydana gelen kazada kusuru bulunmadığı iddialarını ileri sürerek dava açmıştır.
Mahkemece yapılın keşif sonundu makine mühendisi bilirkişinin düzenlediği 09.11.2012 tarihli kusur raporuna göre davacı sürücü ..."in %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Oysa hükme esas alınan .... Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 20.05.2013 tarihli kusur raporunda davacı sürücü ..."in %30 oranında tali kusurlu, plakası tespit edilemeyen kamyon sürücüsü %70 oranında asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Mahkemece davacı sürücünün yargılama aşamasında alınan ifadesine göre ATK"nın düzenlediği kusur raporuna itibar edilmiş ve hüküm buna göre kurulmuştur. Davacı sürücünün itibar edilen beyanı ile olayın sıcağı sıcağına alınan ifadesi çeliştiği 26.09.2011 tarihli Emniyet Müdürlüğü fezlekesinden anlaşılmaktadır, ancak anılan fezlekenin ekinde davacının ifadesi bulunmamaktadır. Trafik kazası tespit tutanağında ise plakası tespit edilemeyen bir aracın sıkıştırması sonucu kazanın meydana geldiği davacı tarafından beyan edilmiştir. Bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde bunun giderilmesi gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumdu mahkemece, fezlekede bahsedilen davacının ilk ifadesi getirtilmeli, sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi veya Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden dosya kapsamı, kaza tespit tutanağı ve önceki bilirkişi raporları da irdelenerek olaydaki kusur durumu yönünden ayrıntılı, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gideren bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 05.03.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.