Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3380
Karar No: 2019/5428
Karar Tarihi: 04.12.2019

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/3380 Esas 2019/5428 Karar Sayılı İlamı

19. Hukuk Dairesi         2018/3380 E.  ,  2019/5428 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıf.)

    Taraflar arasındaki alacak davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, davacı ile davalılardan ... Akaryakıt Ltd. Şti. arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme hükümlerine göre davacının taahhüdünü yerine getirmeyen bayiye karşı fesih hakkını kullanabileceği gibi cezai şart da talep edebileceğini, diğer davalıların ise garantör olduğunu, davalının taahhüt ettiği beyaz ürün alımını gerçekleştirmediğini ileri sürerek şimdilik 03.10.2007 ve 03.10.2009 tarihleri arasındaki dönemde müvekkilinin mahrum kaldığı satış nedeniyle uğradığı zarar bakımından cezai şart alacağı olarak 20.000-USD" nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden dava tarihinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah ile talebini 498.976-USD daha arttırmıştır.
    Davalılar, bayilik sözleşmesi imzalanırken ön şart olarak alınan taahhütnamenin irade özgürlüğüne aykırı olduğunu, istasyonun bulunduğu yerde yol çalışmaları yapıldığını, yol yapımından önce istasyonun yola cephesi bulunmasına rağmen yapılan çift şeritli yol sonrasında istasyona girme imkanı kalmayıp atıl hale geldiğini, taahhütnamenin altında satış yapılmasının kendi kusurlarından kaynaklanmayıp öngörülemeyen bu sebepten kaynaklandığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki protokol metninden, taahhüt edilen miktarda beyaz ürün alınmaması halinde, bayi ve garantörlerin tazmin yükümlülüğü altında olacağının anlaşıldığı, taahhüdün yerine getirilmemiş olduğu, her ne kadar davacı vekili 12.06.2012 havale tarihli dilekçesi ile netice-i talebini 498.976 USD artırarak 518.976 USD cezai şart alacağının tahsilini talep etmiş ise de, dava dilekçesi ile 03.10.2007 ve 03.10.2009 dönemlerine ilişkin cezai şart alacağının tahsilini talep ettiği anlaşıldığından, bu döneme ilişkin davalı tarafça taahhüt edilen ile gerçekleşen alımın bilirkişi tarafından hesaplanan kısmının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 20.000 USD" nin dava tarihi olan 18/03/2010" dan ve 138.976 USD" nin 28/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek bankaların dövize uygun en yüksek ticari faizi ile birlikte fiili ödeme üzerindeki kur üzerinden davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Dairemizin 10.12.2013 tarihli, 2013/14074 esas sayılı, 2013/19635 karar sayılı ilamında “Taraflar arasındaki uyuşmazlık, akaryakıt bayilik sözleşmesinde ve sözleşme eki asgari alım taahhüdünde öngörülen yıllık asgari ürün alımı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart alacağından kaynaklanmaktadır.
    Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer"i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
    818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
    Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK"nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
    TBK"nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
    Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK"nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK"nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
    TBK."nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
    Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK"nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK"nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
    Mahkemece somut olay bakımından yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyulmakla, dosyadaki cezai şartın ifaya ekli ceza koşulu niteliğinde olduğu, davacı tarafın çekince koymadan ifayı kabul ettiği ve sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam ettiği, davacı tarafça ihtar çekilmediği anlaşılmakla bozma ilamı doğrultusunda ceza koşullarının talep edilemeyeceğini kabulüne karar verilerek subut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dairemizin 17.06.2016 tarihli, 2016/1738 esas sayılı, 2016/10944 karar sayılı ilamında, “1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine ve özellikle 06.07.2009 tarihinden sonra mal alımının durduğu ve böylece taraflar arasındaki ilişkinin fiilen son bulduğunun anlaşılmasına göre bu tarihten sonraki dönem için yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava dilekçesinde 03.10.2007 ila 03.10.2009 tarihleri arasındaki döneme ilişkin cezai şart talebinde bulunulmuştur. Birinci yıl olan 03.10.2007 - 03.10.2008 tarihleri arasında davalı tarafça asgari alım taahhüdüne uyulmamış ise de davacı tarafça ikinci dönemin başladığı tarih olan 04.10.2008 tarihinden sonra ihtirazi kayıt konulmadan mal verilmeye devam edilmiş olduğundan artık ilk yıla ilişkin cezai şart istenemeyeceğinin kabulü gerektiğinden yerel mahkemenin birinci yıla ilişkin talebi reddetmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki davalı ikinci yılda da asgari alım taahhüdüne uymamış ve en son mal alımı 06.07.2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Başka bir anlatımla, bu tarihten sonra davacının davalıya mal vermesi söz konusu olmadığına göre sözleşmeyi 18.06.2012 tarihinde noter ihtarı ile fesheden davacı ikinci yıl bakımından asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle cezai şart talep etmekte haklıdır. Mahkemece hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararının değerlendirilmesinde ve yorumunda hataya düşülerek ikinci yıla yönelik cezai şart talebinin de reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyulmakla, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre 04.10.2008 - 03.10.2009 tarih aralığı için 87.270,60 TL cezai şart tutarı belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, 20.000,00 USD"nin dava tarihi olan 08/03/2010 tarihinden ve 62.260,60 USD"nin ıslah tarihi olan 28/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek bankaların dövize uygun en yüksek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, gerekçeli kararın gerekçe kısmında bilirkişi raporlarına atıf yapılmak suretiyle 87.270,60 TL cezai şart belirlendiği ve dolayısı ile davacının 04.10.2008 - 03.10.2009 tarih aralığı için 87.270,60 TL cezai şart alacağı bulunduğu belirtilmiş ise de dava dosyasında mevcut bilirkişi raporunda belirtilen tarihler arasındaki tazminat tutarının 87.270,60 USD olarak belirlendiği, hüküm kısmına ise “1-Davanın kısmen kabul kısmen reddine, 20.000,00 USD"nin dava tarihi olan 08/03/2010 tarihinden ve 62.260,60 USD"nin ıslah tarihi olan 28/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek bankaların dövize uygun en yüksek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle hem alacağın miktarı (87.270,60 – 82.260,60), hem de alacağın para cinsi ( TL- USD) hususunda çelişkiye düşülerek karar verildiği görülmüştür. HMK.’ nın 297. ve devamı maddelerine göre kararın gerekçe ve hüküm fıkrası çelişkisi nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 04/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi