13. Hukuk Dairesi 2012/22513 E. , 2013/18141 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılardan ... vekili Avukat ... ve diğer davalı ... vekilleri Avukat Dr. ... ve Avukat ... ile davacı vekili Avukat ..."nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ...’nun vekili olarak, ... 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2011/319 esas sayılı dosyası ile diğer davalı ... Kirişoğlu aleyhine tapu iptal tescil davası açtığını, davanın kabulüne ilişkin verilen hükmün bozulduğunu, davanın tarafları arasında “12.04.2010 tarihinde tasfiye ve sulh protokolü imzalanıp dava konusu taşınmazın diğer davalı ...’ya satıldığını” temyiz aşamasında öğrendiğini, bozma sonrasında davanın yeni malik ...’ya yöneltildiğini, davalı ...’in 13.1.2012 tarihinde bilgisi ve muvafakatı olmadan davadan feragat etmesi üzerine davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, Avukatlık Kanununun 165. maddesi gereğince davalıların vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000 TL ücret alacağının, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 22.6.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle de talep miktarını 1.101.401,80 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı ..., ... 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2011/319 esas sayılı dosyasında, davanın tarafları arasında 12.4.2010 tarihinde protokol düzenlendiğinin, davacı tarafından da bilindiğini, nitekim aynı gün davacı avukat tarafından taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılması için dilekçe verildiğini, ancak bu aşamadan sonra kötüniyetli olarak sadece vekalet ücreti alabilmek için yargılamanın devam ettirildiğini, taşınmazın satıldığının da mahkemeden gizlendiğini, kaldı ki bozma üzerine davanın HUMK’nun 186. maddesine göre, temellük eden diğer davalı ...’ya yöneltildiğini, bu şekilde davanın yeni
2012/22513- 2013/18141
malike yöneltilmesi suretiyle, kendisi hakkındaki davadan sarfınazar edildiğini, bu aşamadan sonra davalı sıfatından çıkarılmış olması nedeniyle aleyhine bir karar verilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla dava konusu ücret alacağının da muhatabı olamayacağını savunarak, davalı ... ise, satışa çıkarılmış bir arsayı, tapu kaydına istinaden ve tapuda malik olan kişiden bedelini ödeyerek satın aldığını, davacıya karşı herhangi bir sorumluluğunun olmadığını savunarak, davanın reddini dilemişler, davalı ... ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, Avukatlık Kanununun 165. maddesi gereğince vekalet ücretinden davalıların müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilerek, sulh ve tasfiye protokolüne göre, ücrete esas matrahın 7.336.012,00 TL olması nedeniyle, Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde öngörülen %10-%20 arasındaki seçeneklerden, takdiren %20 oranındaki ücrete hak kazanıldığı, ancak talebin %15 oran üzerinden olması nedeniyle davacının toplam 1.100.401,80 TL vekalet ücreti talep edebileceği belirtilerek, davanın kabulüne, 10.000,00 TL"lik miktara 23.02.2012 dava tarihinden, 1.090.401,80 TL"lik miktara ise 22.06.2012 ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülerek davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalılar ... ve ... tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Temyiz talebinde bulunan davalılar yönünden taraflar arasında sözleşme ilişkisi mevcut olmayıp, dava Avukatlık Kanununun 165. maddesinden kaynaklanmaktadır. Anılan maddede, “sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar.” Hükmü mevcut olup, davacı bu maddeye dayanarak, müvekkili olan davalı ...’e vekaleten açmış olduğu tapu iptal tescil davasının, davanın tarafları arasında sulh protokolü yapılması ve sonrasında da davacı asil ... tarafından davadan feragat edilmesi üzerine, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini belirterek, vekalet ücretinin müvekkili ve diğer davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Ücret talebine konu olan ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/319 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde;
Davanın ...’na vekaleten Avukat ... tarafından, 13.11.2008 tarihinde ... aleyhine tapu iptal ve tescil istemiyle açıldığı, talep üzerine taşınmazın tapu kaydına tedbir konulduğu, yargılama devam etmekte iken, davacı vekili olan Av.... tarafından bizzat verilen 13.4.2010 tarihli dilekçe ile taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılmasının istenildiği, mahkemece de aynı tarihli kararla tedbirin kaldırıldığı, bundan sonra yine davaya devam edilip, 30.12.2010 tarihinde “davanın kabulüne” ilişkin olarak verilen ilk hükmün, davalı ...’nun, “dava konusu taşınmazın yargılama sırasında, protokol yapılmak suretiyle satıldığı, kendisinin Amerika’da yaşadığı, davadan feragat edileceği beyan edilmesine rağmen, feragat edilmeyip vekalet ücreti alabilmek için davaya devam edildiği, taşınmazın satıldığının
2012/22513- 2013/18141
Mahkemeden gizlendiği” şeklindeki temyiz talebi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tarafından, “taşınmazın yargılama sırasında satılmış olması nedeniyle HUMK’nun 186. maddesine göre davacıya seçimlik hakkı hatırlatılmadan karar verilmiş olması” yönünden kararın 14.6.2011 tarihinde bozulduğu, bozma sonrasında yine Av.... tarafından vekaleten verilen 6.12.2011 tarihli celsedeki beyan ve 9.12.2011 tarihli dilekçe ile, davanın yeni malik ... Tatlıca yöneltildiği, adı geçenin 23.12.2011 tarihli dilekçesini mahkemeye sunduğu, bundan sonra ise davacı asil ... tarafından verilen 13.1.2012 tarihli dilekçe üzerine, davanın aynı tarihte feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut olan ve söz konusu davanın tarafları olan ... ve İbrahim ... arasında düzenlenen 12.4.2010 tarihli “Tasfiye Protokolü”nde, tapu iptal tescil dosyasına konu olan taşınmazın, üzerindeki tedbir kaldırılarak satılıp bedelinin paylaşılması konusunda anlaşmaya varıldığı, davacı avukatın bu protokolden, yapıldığı tarihten itibaren haberdar olduğu, nitekim protokolle aynı tarihte bizzat kendisi tarafından verilmiş olan dilekçe ile, protokole uygun olarak taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırıldığı görülmektedir.
Tapu iptal tescil davasına konu olan taşınmazın yargılama sırasında, üçüncü kişiye satılmış olması nedeniyle, Yargıtay 14. Hukuk dairesinin bozma ilamında da değinildiği gibi, HUMK 186. maddesine göre davacı bu durumda, ya temlik edene olan davasından sarfınazar ederek davasını, dava konusunu temellük edene karşı yönelterek aynı konuyu dava etmeye devam eder. Bu durumda tarafta kanundan doğan bir değişme söz konusu olur. Ya da temlik edene karşı davasını zarar ziyan davasına dönüştürür.
Söz konusu davanın davacısı ... ... vekaleten Av.... tarafından, bozma ilamından sonra verilen dilekçe ile dava, taşınmazı satın alan (temellük eden) ... ...’ya yöneltilmiş olup, temlik eden davalı ... ... hakkındaki davadan sarfınazar edilmiştir. Tapu iptal tescil” istemine ilişkin olan davada, davanın yeni malike yöneltilmiş olması nedeniyle, davalı ... ... aleyhine bir karar verilmesi artık mümkün değildir. O halde, davada taraf olmaktan çıkan, aleyhine bir karar verilmesi imkanı bulunmayan, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde değinilen “taraf” sıfatı kalmayan davalı ...’nun, davacı avukata karşı Avukatlık Kanununun 165. maddesi gereğince sorumlu olduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Her ne kadar adı geçen davalı ile davacı ... arasında, kararın bozulmasından önce sulh protokolü yapılmışsa da, dava bu protokole göre sonuçlandırılmadığı gibi, protokol mahkemeye ibraz edilmeyerek davaya devam edilmiş, sonrasında da bizzat davacı avukatın vekaleten yapmış olduğu işlemlerle dava yeni malike yöneltilerek, davalı ... Adnan hakkındaki davadan sarfınazar edilmiştir.
Davalı ... ise, tapu iptal tescil davasına konu olan taşınmazı, tapu malikinden iyiniyetle satın alan üçüncü kişi durumunda iken, bozma ilamı sonrasında HUMK’nun 186. maddesinin
2012/22513- 2013/18141
verdiği seçimlik yetkinin kullanılması üzerinde, dava konusunu temlik alan “yeni malik” sıfatıyla davanın yöneltildiği kişidir. Adı geçen davalı, tasfiye ve sulh protokolünün tarafı olmadığı gibi, esasen protokolün yapıldığı sırada davada “taraf” durumunda da değildir. O halde sulh anlaşmasının tarafı olmayan, tapuda kayıtlı taşınmazı iyiniyetle satın alan ve dava konusunu temlik alması nedeniyle davanın yöneltildiği yeni malik ...’nın da, Avukatlık Kanununun 165. maddesi gereğince davacıya karşı vekalet ücretinden sorumlu olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
O halde yukarda açıklanan tüm bu nedenlerle, temyiz eden davalılar ... ve ... yönünden Avukatlık Kanununun 165. maddesinin uygulanması mümkün olmadığından, adı geçen davalılara karşı açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar gözardı edilerek, davanın bu davalılar yönünden de kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün, temyiz eden davalılar ... ve ... yararında BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 02.07.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.