Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/1089
Karar No: 2015/3904

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/1089 Esas 2015/3904 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2015/1089 E.  ,  2015/3904 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu ve müvekkilinin eşi olan ..."in sevk ve idaresindeki aracın karıştığı trafik kazasında hayatını kaybettiğini, desteğin kazada %100 kusurlu olduğunu ileri sürerek, belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, yetkisizlik, görev ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, yapılan değerlendirme sonucunda, mahkemenin yetkisiz olduğu, yetkili mahkemenin ... Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın yetkili ... Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi"ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazı yönünden yapılan incelemede;
    2-6100 sayılı HMK."nun genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." Yine aynı Yasa"nın 16. maddesinde ise, "Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir." hükmü yer almaktadır.
    Diğer taraftan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 110. maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının C.7. Maddesinde ise "Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." ifadesine yer verilmiştir.
    Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
    Somut olayda, kaza ..."de meydana gelmiş ise de; davacı vekilinin davayı, sigortacının bir acenteden daha yetkili organı olan Bölge Müdürlüğü"nün bulunduğu yerde açtğı gözetilerek yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.4.2014 gün, 2013/17-2098 Esas, 2014/541 30.4.2014 tarihli 2013/17-2099 ve 2014/572 sayılı kararları da bu yöndedir.)
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL kalan harcıntemyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 05/03/2015 gününde Üye ... ve Üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

    Uyuşmazlık, motorlu aracın işletilmesinden doğan zarar nedeniyle ZMSS aleyhine açılan davada sigorta şirketinin Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olup olmadığı hususuna ilişkindir.
    Anayasamızın 142. maddesine göre mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu anayasal düzenleme karşısında bir mahkemenin yetkili olup olmadığı ve yetki sınırlarını mahkemenin yetkilerini düzenleyen kanunlar çerçevesinde belirlemek gerekecektir.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunun 5. maddesinde “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” Düzenlemesi ile mahkemelerin yetkisi HMK 6-18 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
    HMK 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
    Türk Medeni Kanunun 51. maddesine göre tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir. Tüzel kişilerin yerleşim yerleri yani merkezleri esas sözleşmelerinde yer alır. Nitekim Esas Sözleşme başlıklı TTK 339/2-a. maddesi “ Esas sözleşmeye aşağıdaki hususlar yazılır: Şirketin ticaret unvanı ve merkezinin bulunacağı yer.” Şeklinde belirtmiştir. Bu anlatımın sonucu tüzel kişiler aleyhine açılacak davalarda genel yetkili mahkeme esas sözleşmelerinde yazılı olan merkezlerinin bulunduğu yer mahkemesidir.
    HMK 14. maddesine göre tüzel kişiler aleyhine açılacak davalarda bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Bir başka anlatımla her şube değil ancak anlaşmazlık konusu işlem yada sözleşmeyi yapan şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkili olacaktır.
    HMK 16. maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
    Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesinde “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” düzenlemesi ile trafik kazalarından doğan sorumluluk davalarında;
    a)Sigortacının merkezinin bulunduğu yer mahkemesi
    b)Şubenin bulunduğu yer mahkemesi
    c)Sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
    Görüldüğü gibi ne HMK’da ve Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesinde sigorta şirketinin bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu bir düzenleme yer almamıştır.
    Sayın çoğunlukça, davalı sigorta şirketinin Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkisini “bir acenteden daha yetkili organı olan Bölge Müdürlüğü’nün bulunduğu yerde açtığı gözetilerek yetki itirazının reddi ile” şeklinde kabul etmiştir. Bu gerekçe karşısında bölge müdürlüğünün KTK 110. maddesinde sayılan şirket merkezi, şube ve acentenin bulunduğu yerlerden hangisinin içinde görebiliriz?
    Bölge müdürlüklerini sigorta şirket merkezi içinde görmemiz mümkün değildir. Çünkü şirket merkezi şirketin kuruluş esnasında düzenlenen esas sözleşmesinde gösterilmek zorundadır. Bunun dışındaki yerlerin şirket merkezi olarak sayılması TMK 51 ve TTK 339/2-a maddelerine aykırıdır.
    Bölge müdürlüklerini şube olarak kabul etmemiz mümkün müdür? Şubenin unsurlarını inceleyecek olursak a) İdari açıdan merkeze bağlıdırlar b) Dış ilişkide bağımsızdırlar. c) Merkezden ayrı bir mekanda yer alırlar. d) Ayrı bir muhasebesi vardır. Bu unsurları taşımayan yerleri şube olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Şube olmanın bir sonucu olarak da a) Bulunduğu yer ticaret siciline şube olarak kayıt edilmeleri gerekir. b) Şube oldukları belirtilerek merkezlerinin unvanlarını kullanırlar. c) Şubeler ticaret odalarına kaydolarak aidat ödemek zorundadırlar. Bu haliyle de bölge müdürlüklerini şube saymamız mümkün görünmemektedir. (Ticari İşletme Hukuku. Prof. Dr. Sami Karahan. 26-32 sayfalar)
    Sayın çoğunluğun gerekçesinde belirttiği gibi bölge müdürlüğünü acente yada acenteden daha yetkili görmemiz mümkün müdür? Belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak bir firma adına sözleşmelere aracılık eden ya da bu sözleşmeleri o firma adına yapmayı meslek edinen kişiye acente ve bu tür işletmelere de acentelik denir. Acentenin özellikleri:a) bağımsızlık, b) süreklilik c) bir başka işletme adına alım-satım sözleşmelerine aracılık etmektir.
    Acentenin, adına sözleşme yaptığı firma ile arasında ticari temsilcilik, satış memurluğu ya da müstahdemlik gibi bir sıfatı bulunmaz. Acente, hizmetleri karşılığında bir komisyon alır. Oysa Bölge müdürlükleri şirket merkezi tarafından verilen görevleri ve acenteler arasında ki koordinasyonu sağlar. Bunun dışında bağımsız değillerdir. Merkeze bağlılıkları vardır. Ayrıca başka bir şirket adına komisyon karşılığı sözleşme yapmazlar. Bu nedenle bölge müdürlüğünü “bir acenteden daha yetkili organ” olarak nitelendirmek mümkün değildir. Kaldı ki KTK 110. maddesi acentenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisini poliçeyi düzenleyen acentenin bulunduğu yer olarak sınırlamıştır.
    Sonuç olarak Anayasamızın 142. maddesine göre mahkemelerin yetkileri ancak kanunla düzenlenir. Anayasamızın 37. maddesine göre hiç kimsenin kanunen tabii olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz. Mahkemelerin yetkilerini düzenleyen HMK ve Trafik kazalarından doğan sorumluk davalarında yetkiyi düzenleyen KTK 110. maddesinde bölge müdürlüklerinin yetkisinden belirtilmediği ve hiçbir özel yasada bu konuda bir yasal düzenleme olmadığı halde yorum yoluyla yetkili olmayan mahkemenin yetkili kılınmasının mümkün olmadığı somut davada haksız fiilin meydana geldiği yerin ... olduğu, poliçenin ... da düzenlendiği, davalının merkezinin İstanbul"da bulunduğu anlaşıldığından yerel mahkemenin vermiş olduğu yetkisizlik kararının doğru olduğu ve kararın onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne karşıyız.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi