MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği....Mahalle Kurukemer Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescilini istemişlerdir.
Hazine ise, bu yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek atmanın önlenmesi, kal ve Hazine adına tescil istemi ile dava açmış, dava dosyaları birleştirilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın bilirkişi krokisinde (D) harfli 4549 m2 ve (F) harfli 102 m2"lik bölümlerinin veraset ilâmındaki payları oranında gerçek kişi davacılar adına tesciline, (E) harfli 760 m2"lik yerin dere yatağı olduğu anlaşıldığından, bu bölüme yönelik tescil isteminin reddine; Hazinenin, (D) ve (F) harfli bölümlere yönelik davasının reddine; (E) harfli 760 m2’lik yere davacıların elatmasının önlenmesine karar verilmiş, Hazine ve ... tarafından hükmün temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19/11/2009 tarih ve 2009/16787- 17058 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Çekişmeli taşınmazın yer aldığı yörede evvelce genel arazi kadastrosu yapılmış olmasına rağmen kadastro paftası ile kesinleşen orman kadastrosuna ait haritanın ölçekleri denkleştirilerek irtibatlı krokinin düzenlenmediği, yörede değişik tarihlerde yapıldığı anlaşılan orman kadastro çalışmalarının her birine göre durumunu gösterir krokinin de alınmadığı, davacıların murisi olan İbrahim Özkoç ile davacı ... tarafında ecrimisil ödendiği anlaşıldığı halde, bu tarihler arasındaki zilyetliğin malik sıfatı ile olup olmadığının tartışılmadığı, yörede imar uygulaması yapıldığı halde, buna ilişkin belgelerin getirtilerek incelenmediği, davacı ve davalı ...’un kullandığı bölüm hakkında ve bir inceleme ve araştırma yapılmadığı ve bu yerle ilgili olarak olumlu ve olumsuz bir hüküm de kurulmadığı açıklandıktan sonra yörede 1957 yılında yapılmış olan genel arazi kadastrosuna ait pafta ile imar paftasının getirtilmesi; imar uygulamasının kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmişse kesinleşme tarihinin belirlenmesi, kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ile tutanakların; bu tutanakların düzenlenmesinde esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritalarının yöntemince uygulanması, taşınmazın öncesi ile yakın tarihteki durumunun belirlenmesi için dava tarihinden 15 - 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ile memleket haritalarının da uygulanıp değerlendirilmesi, tarım bilirkişiden yeterli rapor alınması, orman sayılan yerlerden olmadığının anlaşılması halinde ise, zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının duraksama yaratmayacak biçimde belirlenmesi" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş; gerçek kişilerin tescile yönelik davalarının reddine; Hazinenin davasının kabulü ile fen bilirkişi krokisinde (F) harfi ile gösterilen bölüme davalılar .... ve ...’un; (I), (K), (G) ve (L) harfi ile gösterilen bölümlere .... ve ...’un; (H) ile gösterilen bölüme ...’un elatmalarının önlenmesine ve bu bölümlerde bulunan muhtesatın kal’ine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili ile elatmanın önlenmesi ve kal’e ilişkindir.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1957 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Yörede orman kadastrosu ilk kez 1949 yılında yapılarak kesinleşmiştir. Daha sonra 1976, 1986 ve 1994 yıllarında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/ B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Yargılamanın devamı sırasında yörede genel arazi kadastrosuna başlandığı ve çekişmeli taşınmaz hakkında tutanak düzenlenerek kadastro mahkemesinin 2013/294 Esas sayılı dosyasına aktarıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27. maddesinde yer alan “Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur." hükmü gereğince görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının kadastro mahkemesine aktarılması gereklidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/09/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.