Hukuk Genel Kurulu 2017/61 E. , 2018/560 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen “haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Fikri ve Sınai Haklar 4. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.12.2012 gün ve 2011/338 E., 2012/286 K. sayılı karartaraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.11.2013 gün ve 2013/4106 E., 2013/20601 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile kardeş olup ortak murisleri babaları zamanından beri kuru temizleme işi ile iştigal ettiklerini, babalarının 20.08.2001 tarihinde ölümünden sonra “güven kuru temizleme” isimli Onur Sok, No:63, Maltepe-Ankara adresinde bulunan işyerinin miras taksim sözleşmesine göre yarı yarıya taraflara geçtiğini, 09.02.2007’de yapılan sözleşme ile de davalının ½ mülkiyet ve işyerinin isim hakkını da müvekilline devrederek ayrılmasına rağmen, 2007 yılı Haziran ayında müvekkiline ait işyerinin bitişiğinde “güven kuru temizleme” ismi ile işyeri açarak haksız rekabet yarattığını, müvekkilini zarara uğrattığını ileri sürerek, haksız rekabet yaratan eylemlerin önlenmesine, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL, ıslahla toplam 8.861,68 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu işyerinin babaları zamanından beri ortak işletildiğini, müvekkiline ait İncirli Ankara semtinde de 1984 yılından beri aynı isimle işyeri bulunduğunu, sözleşme içeriğinde isim hakkının devredildiği ya da anılan ismin münhasıran davacı tarafından kullanılacağına dair kayıt bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “güven kuru temizleme” isimli işyerinin bitişiğine davalının “Güven” çekirdek unsurunu barındıran işletme açmasının iltibasa yol açacağı, tarafların 29.01.2007 tarihinde imzaladıkları sözleşme ile davalı ...’in işletmedeki ½ hissesini ve işletmecilik haklarını davacıya “işletmecilik haklarına ayrıca bir bedel alarak” devrettiği, davalının bir kez “güven kuru temizleme” isimli ticaret unvanı bulunan işyerindeki hissesini bütün aktif ve pasifiyle işletme hakkıyla birlikte devrettikten sonra yeniden bu isimle davacının işyerinin bitişiğinde bir ticari işletme açmasının haksız rekabet yaratacağı, davacının bitişiğinde davalının da aynı faaliyette bulunduğu dikkate alınarak davalı tarafından elde edilebilecek kar miktarının davacı karıyla orantılandığı, davalının işyerinin 2007 yılından 2009 yılına kadar açık kaldığı 23 aylık dönemde elde ettiği karın 8.861,68 TL hesaplandığı, davalının elde etmesi muhtemel gelirin bu miktar olduğu, davalının işyerini kapatması nedeniyle ihlal eylemlerinin sona erdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının iddia konusu eyleminin haksız rekabet olduğunun tespiti ile “Güven” ibaresini kuru temizleme hizmetlerinde kullanmasının önlenmesine, davalı mevcut işyerini terk ettiğinden haksız rekabetin men’i istemi konusuz kalmakla bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 8.861,68 TL maddi tazminat ile takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Mahkemece verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine davacı vekili davalı tarafın temyiz dilekçesine cevabında kararın davacı yararına bozulmasını talep etmiş olup, katılma yoluyla temyiz niteliğinde olan bu dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği belirlenemediği gibi temyiz harcının yatırıldığına dair makbuza da dosya içerisinde rastlanmamıştır.
Temyiz dilekçesinin verilme usulü HUMK’nun 434 ncü maddesinde açıklanmıştır. Buna göre temyiz dilekçesinin temyiz defterine kayıt ettirilip, temyiz harcının da yatırılmış olması gerekmektedir. Davacı vekili tarafından bu işlemler yapılmaksızın verilen katılma yoluyla temyiz dilekçesinin incelenme kabiliyeti bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve taraflar arasındaki 29.01.2007 tarihli sözleşme ile Onur Sok. No:63, Maltepe/Ankara adresindeki işletmenin mülkiyeti ile birlikte işletme adının da devredilmesine rağmen davalı tarafından devredilen işyerinin hemen bitişiğinde aynı isimle yeni bir işyeri açmanın haksız rekabet yaratmasına göre davalı vekilinin aşağıdaki (3) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3-Ancak, dava tarihi 15.01.2008 tarihi olup davacı vekili, dava dilekçesinde davalının haksız rekabet yaratan eylemlerinin önlenmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini, 24.09.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişilerce hesaplanan 8.861,68 TL maddi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece bilirkişilerce hesaplanan 8.861,68 TL maddi tazminatın kabulüne karar verilmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi tazminat hesabı davalının dava konusu işyerini açtığı 11.05.2007 tarihinden işyerini kapattığı tarih olan 16.03.2009 tarihine kadar hesaplanmıştır. Dava 15.01.2008 tarihinde açıldığına göre mahkemece, davacının zararının dava tarihi itibariyle hesaplanması gerekirken talep aşımı yaratacak şekilde 16.03.2009 tarihine kadar yapılan hesap doğrultusunda maddi tazminatın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davalının davacı ile birlikte işlettikleri iş yerinin işletmecilik hakkını aktif ve pasifiyle birlikte devrettikten sonra yeniden “Güven Kuru Temizleme” adı altında davacının işyerinin hemen bitişiğinde bir ticari işletme açmasının 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 57’nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca haksız rekabet niteliğinde olduğu kabul edilerek, 8.861,68 TL maddi tazminat ve 5.000 TL manevi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda gösterilen gerekçe ile bozulmuş ve mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda davanın açıldığı tarihten sonra devam eden haksız rekabet nedeniyle oluşan zararın ıslah yoluyla talep edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, yerel mahkemece Özel Dairenin 15.11.2013 günlü bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı ve taraf teşkili sağlanmadan direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususları ön sorun olarak incelenmiştir.
Bilindiği üzere, çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Buna göre hâkim, iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hâkim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, bozma kararı sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi; öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vâkıf olabilecektir.
Görüldüğü üzere taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
Mahkemenin bozma ilamına uyma ya da direnme konusunu karara bağlamadan önce de bozma ilamını ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, 6217 sayılı Kanun’un 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’ya eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)"nın 429"uncu maddesinin amir hükmü gereği zorunludur.
Nitekim, bozma kararı sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 1086 sayılı HUMK’nın 429’uncu maddesinin ikinci fıkrasında “…Mahkeme, temyiz edenden 434"üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında mahkeme, bozma kararını taraflara tebliğ edip kendiliğinden tarafları duruşmaya davet etmekle yükümlüdür. Belirtilen usulü işlemler tamamlanmadan ve bozma sonrası taraf teşkili sağlanmadan, mahkemece direnme ya da uyma kararı verilmesi olanaklı değildir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.12.2012 gün ve 2012/11-1065 E. 2012/1438 K.; 14.12.2011 gün ve 2011/21-866 E. 2011/752 K.; 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 E. 2011/684 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda; mahkemece Özel Daire bozma kararı tebliğ edilmiş ise de davalı ... vekiline duruşma günü tebliğ edilip bozmaya karşı beyanı alınmadan direnme kararı verilmiştir.
Şu durumda, mahkemece, bozma kararı ve bozma sonrası duruşma günü davalıya usulünce tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan duruşma açılarak, davalının yokluğunda ve onun savunma hakkını kısıtlar biçimde yargılama yapılıp direnme kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş; duruşma gününün 7201 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak davalıya yöntemince tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması ve ancak bu usulü eksiklik tamamlandıktan sonra bir karar vermekten ibarettir.
O hâlde ön sorunun açıklanan nedenlerle kabulü ile direnme kararının diğer hususlar incelenmeksizin usule ilişkin nedenlerle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usulü nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.